1001 oyunlu makına deyipde içinden 5 oyun ve bunların varisiyonlarının ,hatta levellerinin toplamının 1001 oldugu aptal makına.
başlıkda adıgecen aletin bu denli kötu imajından dolayı, sony mony de atarilerine kendi ozel isimleri olan play satation miteyşın isimlerini takmak zorunda kalmıstır
asıl olarak commodore gibi bir bilgisayar markasıdır. hatırladığım kadarıyla atari 800XL, atari ST gibi modelleri vardı. daha sonra pc konseptinde ürünlerde üretmişlerdi.
sözlük içindeki her bireyin, geçmişinde dolaylı yada dolaysız olarak yolunun düştüğü, o anların değişilmez olarak hafızasına kazıdığı mükemmel alet.kara kutu olarak da bilinir.
bilgisayar bozulupta 1 ay boyunca tamirde kaldığı müddette sabah akşam başında vakit geçirilen,daha sonra yaptıklarınıza inananamayıp kendi kendinize gülmenize sebep olan ilkel alet.
şimdilerin disketi,cdsi vb. değilde ''atari kasetiyle'' çalışan,90 tank,super mario,galaxian,duck hunt gibi oyunların başını çektiği,80 li 90 lı yılların efsane oyun aleti... gününmüzde de hala bulunmaktadır ve klavyeli modelleri de mevcuttur.
çin lilerin yaptığı abuk subuk,101 in 1,100000 in 1 gibi saçma oyun kasetleri hala daha çeşitli müzik marketlerinde bulunur... ayrıca içinde 100000 oyun falan da yoktur,en fazla 6 ya da 7 oyunun çeşitli versiyonları vardır.
çoğu insan tarafından "ateri" şeklinde ifade edilen şeytan icadı alet. lakin bu çoğu insanın da "ateri" diye tanımlandırdıkları aletler nes klonlarından ibaret olup, orjinal atari ile hiçbir alakaları yoktur.
battıktan sonra hasbro aldı atariyi, şimdi infogramesin.
çocukluk yıllarının efsanesi. şimdinin pc'si, play station'ı, xbox'ı lagası lugası. genellikle adı geçince o günleri hatırlayanların içinde bir özlem oluşur atariye karşı. duck hunt'taki köpeğin sırıtışına duyulan öfke yerini özleme bırakır, mario'daki kaplumbağalar özlenir, street fighter, tank, tetris, bomberman ve diğer oyunlar gelir akıllara. annenin "televizyona o kadar yakın oturma gözlerin bozulacak." uyarısı duyulur geçmişten.
grafikler kötüydü, hatta berbattı. şimdiki oyunların yanında solda sıfırdı hepsinin grafikleri. öyle günlerce, aylarca oyalayacak bölümler, görevler de yoktu. topu topu 1-2 saatte sıfırlanabilirdi tüm oyunlar. şimdikiler gibi her yeni çıkan oyunda ram, ekran kartı, hafıza upgrade etmek de gerekmiyordu. televizyon aynı televizyon, atari aynı atariydi. socket takasıyla herşey mümkündü. oldukça ilkel aletlerdi sonuçta. ama nasıl bir büyüyle bağlandıysak hala özleriz, hala anarız.
atari : bir go terimidir. bir taşın ya da taş grubunun etrafının kuşatılarak tek bir nefes alanının kalması durumudur. "atari çekmek" kuşatılmış taş grubu için ölüm tehditi anlamına gelir. kalan tek nefes alanı da kapatılırsa taş grubu ölür.
bir kaç yıl ortadan tamamen kaybolduktan sonra tekrardan bazı dükkanların vitrinlerinde gözükmeye başlayıp piyasaya çıkan güzel alet. ucuz da artık. bir tane alıp arada televizyona takmak iyi olmuyor değil. *
cocuklugumun buyuk bir bolumunde yer almis ve hayalgucumun olusumunda sinema ile birlikte en buyuk etkisi olan oyun oynanan sey.simdi oyun kasetlerinin hicbirine sahip degilim.keza atariye de oyle.hatirlayamadigim o kadar cok oyun,sahne var ki.simdi yeniden sahip olsam oynamadan once daha oyunlarin ilk sahnesini acar acmaz aglarim buyuk ihtimalle.bu dunyada belki bir daha bulamam ama obur dunyada yapmak istedigim seylerin arasinda atari oynamak da vardir.
hayatın en güzel anlarından biriydi belki de onunla ilk tanışma anı. hatırlıyorum da, türkiye'de ilk atari alınan çocuk olarak anılırdım etrafta. ne olduğunu çözümlemek için 3 gün uğraşmış, sonunda capon bir iş adamını çağırıp öğrettirmiştim bünyeme. en sevdiğim oyun ısland adventures ve mario olmuştu, arkadaşımla beraber contra oynamak ve başka bir çocuğu da bizi izlemek için parayla tutmak büyük zevkimdi. futbol gibi kültür yoksunu sporu bile goal 3'ün eğlenceli atmosferi sayesinde oynayabiliyordum. ah ah, şimdi gördüm de, bu grafikler bize şimdi ki aşmış oyun grafiklerinden bile daha çok zevk veriyordu vallahi;
bilgisayar oncesi ve sonrası arasındaki gecis noktası oldugundan dunya uzerindeki cok az kisinin tadabildigi, her seyden daha eglenceli, daha mutluluk veren bir yasam bicimidir (bicimiydi). o zaman bakılan gozle sadece bir elektronik esya degildir, yoldastır.
evlere mahalleden arkadas toplanması, tum tuslara heyecan ile basarken daha once yapılmamıs bir kombinasyonu senin de farketmeden yapmanla arkadaslarının gozunde yucelmen ve en iyisi de onların "nasıl yaptın lan?" diye sorması uzerine "tesaduf" degil de o zamanki cocuklukla "e sır oglum, soylemem" demen falan.. her biri birer degerli tastır hafızamızdaki..
süper mario da 3.bölümün ilk oyununda bayrağa cıkan son merdivenlerden gelen son 2 kaplubağanın ikincisinde, rastgele sınırsız can yapmayı öğrendiğim oyun konsoludur. bunu yapmamıssanız oyunun keyfine varamamıssınız diyorum. hemen gidip bir atari alın ve bunu deneyin.
94 te babamın bana almasıyla oyun dünyasına adımı atıp bir daha çıkmamacasına bu dünyaya kendimi kaptırmama sebep olan alet. o zamanlar flintstones,super mario,contra falan oynardık.captain tsubasa da topun elips olmasına hayran kalır, tank 1944 ile takım oyununun keyfini çıkartırdık. ha bide race america vardır ki, heralde nes zamanının (ve hatta şimdinin bile) en zevkli yarış oyunlarından biridir. bugün bile açar oynarım. oradaki 2 boyutlu görseller, şimdinin grafik delilerine birşey ifade etmez ama o zamanlar bana dünyanın en güzel grafikleri gibi geliyordu. hala o farklı zevki alamam şimdiki oyunlarda.