bugün

Erkekler fedakarlık yapıp ya da mecburen bir şekilde askere gidiyor. Ceplerine devletin koyduğu çok düşük bi harçlık var bildigim kadarıyla. Bunu bile harcamayıp Ailesine gönderen erler çok. Bu para acilen 2-3 katına çıkarılmalı diye düşünüyorum. Ülkemize koymaz.
Türklerin pek sevmediği şey. Bedelli aşkıyla yanıp tutuşan bir millet.
giderken millet davul zurnayla gidiyor
halay çekiyor

fakat acemilikten itibaren her gün 12 ay boyunca küfür ediyor
hay bu askerliği icat edenin ceddini s..iyim diye..

valla kimse bana milliyetçilik yapmasın ama durum bu.

tabi askerlerin bu kadar askerlikten nefret etme sebepleri var
*askerlik süresinin çok uzun oluşu
*komutanların çoğunun inanılmaz ego tatmin duygusuyla askeri deyim yerindeyse hergün sikmesi
*sabah 6 7 den aksam 5 6 a kadar geçen zaman içinde askerin çalıştırılması
vs vs vs...

giden bin pişman yapan on bin pişman..
içtimaya katılmayanları, nöbet tutmayanları, kantinci, kadro veya görevli diye normal bir erin 5 katı yemek yiyebilenlere feci sinir oluyorum.
Yerine göre değişir. Kimi rahat kimi sıkıntı yaşar. Benim askerlik yapmakta olduğum yer rahat ama sıcaklık kötü etkiliyor.
Bir de şöyle bir kitle var. Hayatında bir baltaya sap olamamış bir siki doğrultup tutamamış adamlar gelip uzun dönem asker olup ya da uzman olup vatani görevini yapmaya geleni sikmeye çalışıyor. Hem de tsk'nın karşı çıktığı devrecilik sıracılık muhabbetiyle.
El altından yapmaya çalışan çok. Özellikle kısa dönemlere. Denk geldiğimde Adanalılığın verdiği yetkiye dayanarak direk sikerim senin devreni deyip konuya bodoslama dalıyorum ve konu kapanıyor usulca. kendinizi ezdirmeyin. Buranın kuralı buymuş diye bir şey yok. Burası böyleymiş böyle davranalım diye bir şey yok.
3 ay eğitim mantıklı sonrası mantıksız. Askerliğin tamamen profesyonel olması gerektiğini düşünüyorum. Ama temel eğitimin de zorunlu olması gerektiği taraftarıyım.
Daha gitmedim henüz bilmiyorum.
herkesin tatması gereken olgu.

ama mel mel bakanlar yapmasındır. askerlik biter askerlik hatıraları bitmez.
malûm ortamlarda askerlik temalı entry’ler döşenirken anılarımız canlandı haliyle. okumayı sevenler, heyecanını tatmamış mini mini liseliler için birşeyler karalayalım.

öncelikle bu görevi yerine getirmek inanın kusursuz bir eylem. her açıdan kusursuz.. korku, sevinç, değerlerin önemi, eğlence, arkadaşlık, dostluk hepsi var.

üniversitem bitince 2006 yılında yapmam gereken zorunlu hizmetimi 2010’da gerçekleştirdim. tabi ki her yerden askerlik ve süreci ile ilgili doğru yanlış şeyler kulağınıza geliyor. yok tanka ceza vermişler, yok silah tutukluk yapmış silahın adına tutanak tutmuşlar falan..

çoğu gerçekmiş...

mantığın en derini ile mantıksızlığın en zirve anları burada iç içe yaşıyor. öncelikle uzun dönem tayfayı görmek sizi şaşırtacak. bu insanlar nereden gelmiş diyorsunuz. lavaboya sıçan mı ararsın, işeyen mi istersin hepsi orada var. uzun dönemler genellikle iç anadolumuzun çorak bölgelerinden gelen eğitimsiz gençler. çok kuvvetliler, vursa boğayı devirirler ama pratik zeka ve eylem kabiliyetleri yok denecek kadar az. tamamen komut ile çalışan robot gibiler ve siz her türlü belayı başınıza sarabilecek bu riskli grubun lideri oluyorsunuz, gomtanları.

sülüsümüz geldi. acemiliğimizi edirne’de, usta birliğimizi ağrı/doğubeyazıt’ta yaptık. memleket trabzon..

güzel ülkemizin en başından diğer ucuna uzanan bir hikayeyi başka türlü yaşamanız pek mümkün değil. hele ki silah, operasyon, zimmet, emir komuta çerçevrsinde.

edirne’de her şey yolundaydı. acemilik sürecini; iyi ya askerlik güzel, farklı ortam. kahvehanenin biraz ciddisi lem awq şeklinde geçirdik.

usta birliğinde serhat şehrimiz ağrı’yı görünce bir de yanına doğubeyazıt eklenince.. işin rengi biraz değişiyor tabi.

2200m tepede bir karakoldasınız. siz ve sizin gibi insanlar oradalar, uzun dönemler alışık, bir şekilde ayak uyduruyorlar ama kısa dönemler için cidden farklı bir hissiyat. ülkenizin taksim caddesi’nden, konak’tan, kızılay’dan ibaret olmadığını o an, birliğe teslim olduğunuz dakika, çok sert bir biçimde beyninize nakşediyorsunuz.

bırakın insan gürültüsünü, uçak gürültüsünü.. 1km ötedeki sinek sesini bile duyunca oh dersiniz, burada da hayat varmış. yaz ayına denk geldiyseniz vücudunuz çatlar, kış ayındaysanız eksi 40’lara varan ısılarda nöbet tutarken çorabınız postalınıza, derinize yapışır.

terörist nedir, kimdir yakından görürsünüz. hatta onu yok edersiniz ya da resmi ağızla ‘etkisiz hale’ getirirsiniz. çok sinsidirler, hep arkadan vurmak üzerine kuruludur taktikleri, o yüzden orada geçen zaman içinde paranoyak olursunuz. nereden ne gelecek belli değil, fare gezse ve sesi gelse bölük kaldırılır alan taraması yapılır. garip bir duygu ile kaplanıyor insan orada. gerçek manada ülkene sahip çıktığını hissediyorsun ve o güzelim coğrafyanın doğa güzelliklerine, o dağların heybetli görüntülerine yazık diyorsunuz.

o an anlıyorsunuz ki, benim güzel ülkem oralarda gerçekten yalnız.

eğlenceli anlar da olmuyor değil, mesela zimmetli silahını uçuruma düşürüen bir asker.. eğlence katabiliyor bu sürece. orada işler biraz farklı, kimse kimseyi kırmamaya çalışıyor çünkü her an ne olacağı belirsiz bir ortam. kimse kimsenin kalbini kırmak istemiyor. hepsi vatan evladı hepsi sizin kardeşiniz, o yüzden karakollar biraz farklıdır kalekollardan.

komutanla asker iç içe yaşar.

operasyon emri gelir. araçlara binersin, uçsuz bucaksız toprak yollarda ilerlerken aklına ailen, sevdiklerin, evin, odan normalde yüzüne bakmayacağın süs eşyalarına kadar gelir.

sadece 1 saniyede bunlar senin için son bulabilir. bu tip bir ortamda hep tetikte olmasın, gülerken de.

sonra görev süren biter. tekrar o yaşadığın büyük merkeze dönmek için hazırlık yaparsın, ardında uzun dönem erler kalır. önyargılarla geldiğin yerden ağlamaklı uzaklaşırsın, 86 model bir jipin ön koltuğunda.

seni şehir merkezine bırakır bir asker. otobüse biner, yavaş yavaş kahverengiyi terk edip yeşilliklere, oradan da beton grisi renge giriş yaparsın.

yıllar geçse de aklın orada kalır. şu an, tam da şu an orada bir uzun dönem türkü çığırıyor, anadolunun bağrından kopup gelmiş. dağları deliyor sesi..

vatan sizlere emanet, tıpkı biz ve bizim gibi milyonlarca askere daha önce olduğu gibi.

her türk asker doğar. bunu içselleştirmeyen bazı şeyleri idrak edememiş demektir. gidin yapın, orada zaten öğreneceksiniz, neredesiniz, nasıl bir ülkede yaşıyorsunuz.

zor ülkenin zor evlatları, ne mutlu türküm diyene.
istediğin şarkıya değil, çalan şarkıya eşlik etmektir.
3 aylık askerim. Bunun 17 günü sabah akşam yürüyerek,sürünerek
koşarak Amasyada geçti.ustalığıda Ankara Mamak'da yapıyorum. Hayatta görebileceğin her türde insan var burda. Yardımseveri,kinci olup her türlü işi sana kitlemeye çalışanı,yavşak yalakası,delisi,akıllısı bir nevi hayatı öğreten bir yer. 3 aydir mücadele ediyorum ezilmemek adına. Nizamiyede olduğum için rahat sayılırım yavşıyanda çok oluyor yok telefonumu soksana kanka,yiyeceklerimizi geçirsene kardeşim falan filan.buranın güzel tarafı sağlam dostluklar kurabiliyoruz.burada kurduğumuz arkadaşlıklar sivildeki arkadaşlıklardan daha sahi.Hayatımda ilk defa silahla atışı falanda burada yaptım ve zevkli birşeymiş bunlar iyi yönleri.
Tuşlu telefonun serbest olduğu yer. Sanki kameralılara bir şey diyorlar. Ben Telefon kaptırmaktan belim bükülmüştü. Son 3 ayda 3 telefon kaptırmıştım. Sonra çıkışta hepisini teslim ettilerde neredeyse telefoncu açacaktık.
Zorla insanların 1 senesini çalan lanet şey. Anasını satayım enayi erler de kendine asker diyor ulan sen devletin amelesisin hemde o kadar angarya işi 100 tl için yapan bir amelesin. Asker Sözleşmeli er, Uzman çavuş, Astsubaydır er değil. Haa o bi sikim yapmayan subaylarda asker değil.

Edit: Bunu yazanda devletin bir amelesi ama o 100 tl değil 500 tl alıyor.
Giderken beyni kenara bırakmanız gereken yerdir. Hiçbir şekilde mantık aramayın. Beklemeyi beklemeyi beklemeyi ve sorgulamamayı öğreneceksiniz.
Benim için yarın başlayacak olan şey, bu gece yola çıkıyorum.

Dağıtımdan sonra rahatlık durumuma göre sözlüğü benden mahrum bırakmamaya devam edebilirim. hava piyade er utraya mokri bildirdi.

14 ocak'ta gelen edit: 21 günlük acemiliğim hayatımın en güzel tecrübelerinden biri oldu, çok güzel dostlar ve anılar kazandım. Kütahya'dan sonra 1 günlüğüne istanbul'a uğrayıp oradan usta birliğime çavuş rütbesiyle geldim, 3 günlük bir süreç sonrası adapte oldum, medeniyetten tamamiyle uzak ve dağların tepesine kurulu, sürekli bulutların içinde olan bir üs burası. Tam 2 haftadan sonra dedemin vefatı sebebiyle tekrar istanbul'a dönüyorum. Askerlik sonrası çok detaylı bir rehber yazmayı planlıyorum.
Bitmeyecek gibi gözüken ama geçen zamana baktığımda ulan ne zaman geçti dediğim zorunlu görev.

Alın kepinizi, sikerim hepinizi diyerek çıkıp gitmek istiyorum.

Birde şey var; istikamet özgürlük, dağılın marş marş...

Şafak: 193
görsel
görsel
Ankara mamak mebs'te bedelli askerlik yapan arkadaşımın şuan yapmış olduğu vatani görev.

Gavura eğitim verir gibi eğitim veriyorlarmış. Bi de bu soğukta.

Yazık la çocuğa.
Bir filmde insan 3 nedenle asker olur diye bir anlatım vardı. Ailesi asker olup bunu devam ettirenler, prestijli bir kariyer hedefi ile asker olanlar , bir de yasal olarak insan öldürmek isteyenler.
Bir Türk evladının değil çürük raporu (sahte rapor) alması bedelliyi bile kabul etmemesi gereken kutsal vatani görevdir . Yarın mahşerde nasıl bakacağım şehitlerin övündüğüm ejdadımın yüzüne diye seve yapmayı kabul etmesi gereken bir görev olmalıdır.
geçici süre pause düğmesine basmak gibi.askerliğin sona erdiği dönem benim için ayrı bir milat oldu. bu süreçte insanın en çok içine işleyen duygu kıymet bilmek.yolda karşılaşmayacağın birisiyle ranzada altlı üstlü yatıyorsun.
bazen yemegi hazirlayan askerler morali bozuk olunca kazana tükürüyorlar. bilin istedim.
gidin yapın, üç hafta da olsa yapın, gelince hayatın kıymetini anlarsın.
sen milyonlarca yıl boyunca türlü tesadüfler ve bilimum olaylar sonucu evril sonra seni zorla asker yapsınlar. milyonlarca yıl önce daha mantıklı yaratıklarmışız aq.
bi yoklattırmak lazım artık.