arthur rimbaud

entry82 galeri5
    31.
  1. bazen uzanıyorum yatağıma laptopu yanıma koyuyorum film izleyeyim diyorum filan.. amma ve lakin laptop çok ısınıyor kendi kendine kapanıyor altına bişeyler koymam gerekiyor bende kitap filan koyuyorum. işte arthur rimbaud o laptopun altına koyma işlevinde kullanılamayacak kadar değerli şiirler yazmıştır kanımca.
    0 ...
  2. 30.
  3. K dergisinde keşfettiğim şair...
    0 ...
  4. 29.
  5. 1854 doğumlu, sembolizm'in en büyük temsilcilerinden biri olarak gösterilen aykırı şairdir kendileri.
    0 ...
  6. 28.
  7. "Ben bir başkasıdır. Kendini keman olarak duyumsayan oduna yazık! Hiç bilmedikleri konularda tartışan bilinçsiz insanları küçümsüyorum!" demiştir. hayran olunası şairdir.
    jim jarmusch'un son filmi the limits of control da Sarhoş Gemi'nin ilk iki dizesiyle başlar.
    -Comme je descendais des Fleuves impassibles, Je ne me sentis plus guidé par les haleurs...
    -Acı duymaz nehirlere inmemle birlikte feribotçu adamın rehberliğine ihtiyacım kalmadı.
    1 ...
  8. 27.
  9. sarhoş gemi

    ölü sularından iniyordum nehirlerin
    baktım yedekçilerim iplerimi bırakmış;
    cırlak kızılderililer, nişan atmak için
    hepsini soyup alaca direklere çakmış.

    bana ne tayfalardan; umurumda değildi
    pamuklar, buğdaylar, Felemenk ve ingiltere;
    bordamda gürültüler, patırtılar kesildi;
    sular aldı gitti beni can attığım yere.

    med zamanları, çılgın çalkantılar üstünde,
    koştum, bir çocuk beyni gibi sağır, geçen kış
    adaların karalardan çözüldüğü günde.
    yeryüzü böylesine allak bullak olmamış.

    denize bir kasırgayla açıldı gözlerim;
    ölüm kervanı dalgaları kattım önüme;
    bir mantardan hafif, tam on gece, hora teptim:
    bakmadım fenerlerin budala gözlerine.

    çocukların bayıldığı mayhoş elmalardan
    tatlıydı çam tekneme işleyen yeşil sular;
    ne şarap lekesi kaldı, ne kusmuk, yıkanan
    güvertemde; demir, dümen ne varsa tarumar.

    o zaman gömüldüm artık denizin şi'rine,
    içim dışım süt beyaz köpükten, yıldızlardan;
    yardığım yeşil maviliğin derinlerine
    bazen bir ölü süzülürdü, dalgın ve hayran.

    sonra birden mavilikleri kaplar meneviş
    ışık çağıltısında, çılgın ve perde perde,
    içkilerden sert, bütün musikilerden geniş
    arzu, buruk ve kızıl, kabarır denizlerde.

    gördüm şimşekle çatlayıp yarılan gökleri,
    girdapları, hortumu; benden sorun akşamı,
    bir güvercin sürüsü gibi savrulan fecri.
    insana sır olanı, gördüğüm demler oldu.

    güneşi gördüm, alçakta, kanlı bir âyinde;
    sermiş parıltısını uzun, mor pıhtılara.
    eski bir dram oynuyor gibiydi, enginde,
    ürperip uzaklaşan dalgalar, sıra sıra.

    yeşil geceyi gördüm, ışıl ışıl karları;
    beyaz öpüşler çıkar denizin gözlerine;
    uyanır çın çın öter fosforlar, mavi, sarı;
    görülmedik usareler geçer döne döne.

    azgın boğalar gibi kayalara saldıran
    dalgalar aylarca sürükledi durdu beni;
    beklemedim Meryem'in nurlu topuklarından
    kudurmuş denizlerin imana gelmesini.

    ülkeler gördüm görülmedik, çiçeklerine
    gözler karışmış, insan yüzlü panter gözleri
    büyük ebemkuşakları gerilmiş engine,
    morarmış sürüleri çeken dizginler gibi.

    bataklıklar gördüm, geniş, fıkır fıkır kaynar;
    sazlar içinde çürür koskoca bir ejderha,
    durgun havada birdenbire yarılır sular,
    enginler şarıl şarıl dökülür girdaplara.

    gümüş güneşler, sedef dalgalar, mercan gökler;
    iğrenç leş yığınları boz, bulanık koylarda;
    böceklerin kemirdiği dev yılanlar düşer,
    eğrilmiş ağaçlardan simsiyah kokularla.

    çıldırırdı çocuklar görseler mavi suda
    o altın, o gümüş, cıvıl cıvıl balıkları.
    yürüdüm, beyaz köpükler üstünde, uykuda;
    zaman zaman kanadımda bir cennet rüzgârı.

    bazen doyardım artık kutbuna, kıtasına;
    deniz şıpır şıpır kuşatır sallardı beni;
    garip sarı çiçekler sererdi dört yanıma;
    duraklar kalırdım diz çökmüş bir kadın gibi.

    sallanan bir ada, üstünde vahşi kuşların
    bal rengi gözleri, çığlıkları, pislikleri;
    akşamları, çürük iplerimden akın akın
    ölüler inerdi uykuya gerisin geri.

    işte ben, o yosunlu koylarda yatan gemi
    bir kasırgayla atıldım kuş uçmaz engine;
    sızmışken kıyıda, sularla sarhoş; gövdemi
    hanza kadırgaları takamazken peşine.

    büründüm mor dumanlara, başıboş, derbeder,
    delip geçtim karşımdaki kızıl semaları;
    güvertemde cins şaire mahsus yiyecekler:
    güneş yosunları, mavilik meduzaları.

    koştum, benek benek ışıkla sarılı teknem,
    çılgın teknem, ardımda yağız deniz atları;
    temmuz güneşinde sapır sapır dökülürken
    kızgın hunilere koyu mavi gök katları.

    titrerdim uzaklardan geldikçe iniltisi
    azgın Behemotların, korkunç Maelstromların.
    ama ben, o mavi dünyaların serserisi
    özledim eski hisarlarını Avrupa'nın.

    yıldız yıldız adalar, kıtalar gördüm; coşkun
    göklerinde gez gezebildiğin kadar, serbest.
    o sonsuz gecelerde mi saklanmış uyursun
    milyonlarla altın kuş, sen ey Gelecek Kudret.

    yeter, yeter ağladıklarım; artık doymuşum
    fecre, aya, güneşe; hepsi acı, boş, dipsiz,
    aşkın acılığı dolmuş içime, sarhoşum;
    yarılsın artık bu tekne, alsın beni deniz.

    gönlüm Avrupa'nın bir suyunda, siyah, soğuk,
    bir çukurda birikmiş, kokulu akşam vakti;
    başında çömelmiş yüzdürür mahzun bir çocuk.
    mayıs kelebeği gibi kağıt gemisini.

    ben sizinle sarmaş dolaş olmuşum, dalgalar,
    pamuk yüklü gemilerin ardında gezemem;
    doyurmaz artık beni bayraklar, bandıralar;
    mahkûm gemilerinin sularında yüzemem

    çeviri: sabahattin eyüboğlu
    okura not: şiirin arif dino çevirisi eyüboğlu'nu hayran bırakmıştır. lakin arif dino çevirisi hiç bi' zaman gün yüzüne çıkmadığından daha doğrusu arif dino yazmayı, yayınlamayı sevmediğinden sabahattin eyüboğlu'na adapte olduğu rivayet edilir.
    0 ...
  10. 26.
  11. Sembolist şiirler yazmış, şiirlerinde sert bir biçimde III. Napoleon'a, burjuva sınıfına ve katolik kilisesine saldırılarda bulunmuştur. Bu davranışının tek amacı, Paris'e gidip sanat çevrelerinin içine girmek ve şiirlerini yayımlatmaktır. 1871'de bu amacı gerçekleşmiş ve şiirlerini çok beğenen Paul Verlaine, sanatçıyı Paris'e davet etmiştir. Bir sûre Verlaine'le gezgin bir hayat yaşamışlardır. Sanatçı, bu süre boyunca daha sonra "Tanrısal Esinler" kitabında yayımlanacak şiirlerini yazmıştır. Verlaine'le bir tartışma sırasında yaralanmış ve bu olaydan sonra, yaşamı boyunca yaptığı taşkınlıkları dile getirdiği, "Cehennemde Bir Mevsim" adlı yapıtını yayımlamıştır. Bu tarihten sonra henüz on dokuz yaşındayken şiiri bırakmış ve başıboş bir yaşam sürmüştür.

    Eserleri: Cehennemde Bir Mevsim, Tanrısal Esinler: Şiir..
    2 ...
  12. 25.
  13. büyük sapık. öyle böyle değil.
    ama bizde de olsa bu sapıktan, bağrıma taş basar tutacak bir yer bulurum.
    arkadaş bizdekiler sadece sapık anasını satayım. yetenek metenek yok.
    0 ...
  14. 24.
  15. bir seyyah yaşamı sürmüş, paul verlaine ile uzun süre dost yaşamına sahip olmuş, fransız şiirinde yepyeni ölçüler oluşturmuş fransız şair.
    0 ...
  16. 23.
  17. 22.
  18. fransız şair. 1854 yılında doğdu. 1875 yılında henüz 21 yaşındayken şiir yazmayı bıraktı. böylesine kısa bir sanat yaşamına pek çok şiir ve "illuminations" ve "cehenmende bir mevsim" gibi iki şiir şahikası sıkıştırmayı başardı.

    şiir yazmayı bıraktıktan sonra avrupayı terketti ve kıbrıs, afrika gibi karşı dünyalar da yaşadı.şiirden nefret etti, bir daha o konuyla ilgili konuşmak istemedi.

    bu dönem içerisinde köle ticareti yaptığına dair bir takım iddialar da vardır.

    rimbaud ile ilgili pek çok şey söylenebilir ama o herşeyden önce gerçek bir sıradışı ve yabandı.

    mutsuzluğa yazgılı bir üstün yetenek...

    1871 yılında marsilya da 37 yaşındayken öldü.
    0 ...
  19. 21.
  20. albert camus rimbaud için
    "rimbaud yalnızca yapıtında başkaldıran bir şairdi. boşuna efsaneştirilen yaşamı aslında onun tam bir nihilist olduğunu gösteriyor. harrar'dan yazdığı mektupları okuyan nesnel bir göz bunu kolayca anlar." diyor.
    0 ...
  21. 20.
  22. CEHENNEMDE BiR MEVSiM

    Aldanmıyorsam bir zamanlar hayatım,önüne
    bütün gönüllerin açıldığı, yoluna bütün şarapların
    döküldüğü bir şölendi.
    Bir akşamdı dizimi oturttum Güzelliği-Terslik
    edecek oldu-iler tutar yerini bırakmadım ben de.
    Bayrak açtım adalete karşı.
    Aldım başımı kaçtım. Ey büyücüler, size ey
    bahtsızlık, ey nefret, hazinem size emanet.
    Azmettim, söndürdüm içerimde insan ümidi adına
    ne varsa. Bir yırtıcı hayvan amansızlığıyla atıldım
    üzerlerine boğayım diye cümle sevinci.
    Cellatlara seslendim, ısırayım diye ölürken
    mavzerlerin kabzalarını. Seslendim salgınlara,
    boğsunlar istedim, kan içinde, kum içinde beni. Tanrı
    bildim musibeti. Gırtlağıma kadar battım çamurlara.
    Cürümün ayazında kurundum. Hop oturup hop
    kaldırdım çılgınlığı.
    Bana baharın getirdiği iğrenç bir budala kahkahasıydı.
    Derken az önce işte, bir de baktım ki kıkırdamak
    üzereyim; aklıma eski şölenin anahtarlarını aramak
    geldi, dedim belki de yeniden heveslenirim.
    Hayırmış meğer o anahtarın adı-Anlaşıldı ben bir
    düşteymişim.
    "Sen canavar kalacaksın..." falan filan... atıp
    tutmaya başladı başıma bu şirin hasırları ören şeytan.
    "Ölümüne sürsün cümle iştahın, bencilliğin, cümle
    bağışlanmaz günahın."

    Ah, canıma yetti arttı-Kuzum şeytan, ne olur daha
    bir öfkesiz bakıver de benden yana ufak tefek, yolda
    kalmış alçaklıklar vara dursun, sen ki yazarda tasvir,
    öğreticilik vergilerinin yokluğuna vurgunsun, senin için
    kopardım lanetli gün defterimden bu uğursuz yaprakları.
    5 ...
  23. 19.
  24. aşağıdaki harikulade şiirinin sahibi nihilist yazardır;

    bir mucidim benden öncekilerden çok daha başka değerde; hatta bir müzisyenim, aşkın anahtarı gibi bir şeyi bulan. şimdi beyefendisiyim göğü sade kekre bir kırın, duygulanmak istiyorum düşünüp anısını dilenci bir çocukluğun, çıraklığın ya da tahta ayakkabılarla gelişin, kalem kavgalarının beş ya da altı dulluğun ve güçlü başım engel olduğu için dost uğultulara erişemediğim şu ya da bu balayı gecelerinin. eski göksel kıvanç payımdan yakındığım yok: bu sade havası kekre kırın harıl harıl işliyor acımasız kuşkuculuğumu. ama zaten kuşkuculuk artık işe yaramayacağından ve kendimi yeni bir kargaşaya adadığım içindir,- bekliyorum beterin beteri bir deli olmayı.
    ilumınatıons/yaşamlar 2
    0 ...
  25. 18.
  26. Ben sizinle sarmaşdolaş olmuşum dalgalar,
    Pamuk yüzlü gemilerin ardında gezemem;
    Doyurmaz artık beni bayraklar, bandıralar;
    Mahkum gemilerin sularında yüzemem.
    *
    ayrıca;
    (bkz: yola çıkış)
    0 ...
  27. 17.
  28. ölüm anında arapça "allah kerim" dediğine dair rivayetler dolaşıyor ortalıkta. Kardeşinin yazdığı bir mektupta da benzer bir ifade var: "günlerdir kerim allah diyor" yazmış kız kardeşi, ismini şimdi hatırlayamadığım birisine yazdığı bir mektupta. yine bir mektubunda rimbaud "artık müslümanların inandığı gibi inanıyorum..." (kader mevzuunda) ve "...kuranın karmaşık bilgeliği..." gibi ifadeler kullanıyor. bütün bunlar ne ifade ediyor? bence hiç; ancak karpuzun içinden çıkan allah yazısına göre daha fazla etkiliyor beni, hayatını bütün yerleşik kurallara saldırarak geçiren, geleneği ve ahlakı tamamen yıkmaya çalışan birisinin hayatının içerisine, bana çok farklı anlatılmış bir hayat tarzını yerleştirince ortaya çıkan durum bana ilginç geliyor. belki de "küfre yaklaştıkça imanım artıyor"?
    2 ...
  29. 16.
  30. Geceler, demiryolu kemerleri, kötü gök,
    Korkunç arkadaşları bunu bilmiyorlardı;
    Ama bu çocuktaki söz cambazının yalanı
    Pipo gibi fırlıyordu ağzından: soğuk,
    bir şair yaratmıştı.

    Bitik ve lirik dostunun ısmarladığı içkiler
    Hiç şaşmadan aklını karıştırıyor,
    Alıştığı saçmalıklara son veriyordu;
    Lirden de, bitiklikten de bıkıncaya dek.

    Kulağa özgü bir hastalıktı şiir;
    Tutarlılık yetmezdi; çocukluğun
    Cehennemi gibi bir şeydi:yeniden denemesi gerekti.

    Şimdi, Afrika'da dört nala, düşünde
    Yeni bir kimlik, oğul ya da mühendis,
    Yalancıların benimseyebilecekleri gerçeği.

    Wystan Hugh AUDEN
    0 ...
  31. 15.
  32. 15 yaşında şiir yazmaya başlamış, 16 yaşında evden kaçıp şehir şehir başıboş gezme cesaretini göstermiş, daha sonra şiirlerini yolladığı zamanın ünlü ozanlarından olan "verlaine" in yanına, paris e gidip orada yeni arkadaşıyla "eşcinsel" bir hayat yaşamaya başlamış...

    bu iki sıradışı insan avrupanın neredeyse tamamını gezdikten sonra birbirlerine küsmüşler, sonra bizim kahramanımız yoluna devam ederek afrikaya kadar gidip; orada bilimum "silah kaçakçılığı", "köle tacirliği" gibi her türlü b.ktan işi yapmış, 37 yaşında da gencecikken, körpecikken, ölüvermiştir...

    işin en ilginç kısmı ise; arthur rimbaud un parise kaçmasından, yirmi yaşına kadar şiir yazmış olmasıdır...
    sadece dört yıl....

    uçuk şiirlerini yazmasındaki temel nedeni, çocukluk döneminin baskı ve monotonlukla geçmesine bağlıyorum...

    (bkz: illuminations)
    (bkz: cehennemde bir mevsim)
    2 ...
  33. 15.
  34. yanılıyorsam düzeltim ama sanırım andre gide'e göre; 'rimbaud şiiri bırakmamış, tamamlamıştır. o sessizliğe ulaşan ilk şairdir'

    ilgilenenler için bir başka isim verelim;
    (bkz: jean genet)
    1 ...
  35. 14.
  36. israf derecesine vardırdığı bohem yaşantısı, sarhoş gemi ve paul verlaine ile yaşadığı şiddete varan aykırı ilişkisi ile akıllarda yer etmiş fransız şair. kuzey afrika' da kadın tacirliği yaptığı söylenmektedir.
    0 ...
  37. 13.
  38. çocuk taciri olduğu söylenir. yeraltı edebiyatı için pir seviyesindedir.
    2 ...
  39. 12.
  40. 20 yaşında şiir yazmayı bırakmış ama o ana kadar yazdıklarıyla 3000 yıllık şiir yazma geleneğini kökünden değiştirmiş büyük bir ruh.

    yerleşik düzenin hiçbir kurumuyla uzlaşmayan iflah olmaz bir mutsuz.

    "elbet bendim engine açılan dalgakırandaki terkedilmiş çocuk
    ağaçlı yolda yürüyen alnı gökyüzüde değen o küçük uşak"
    2 ...
  41. 11.
  42. Mavi yaz akşamlarında, özgür, gezeceğim,
    ayaklarımın altında nemli, serin kırlar;
    Başakları devşirip, otları ezeceğim,
    Yıkayıp arıtacak çıplak başımı rüzgar;

    Ne bir söz,ne düşünce, yalnız bitmeyen bir düş
    Ve yüreğimde sevgi; büyük, sonsuz, umutlu,
    Çekip gideceğim, çingene gibi, başıboş
    Doğada, -bir kadınla birlikte gibi mutlu.
    1 ...
  43. 10.
  44. kısacık ömrüne bir sürü macera sığdıran ve ömrünü hayalleri üzerine kuran fransız şair.

    --spoiler--
    sonsuzluğu buldum
    denizle karışık bir güneşmiş meğer
    --spoiler--

    total eclipse adlı, paul verlaine ile aykırı ilişkisini anlatan filmde leonardo di caprio tarafından canlandırılmıştır.
    1 ...
  45. 9.
  46. küçük iskender ona hayranlığını bir kitabına ismini vererek göstermişti.
    (bkz: rimbaud a akıl notları)
    0 ...
  47. 8.
  48. rembo diye okunurdur. fransız alfa-beta'sının kuralları gereğincedir.*
    ayrıca bu genç yetenek şair, pek de havai ve serseri ruhlu olmakla birlikte az süren şiir sayıklamalarını öyle bereketli şekilde kullanmıştır ki, dünyanın dört bir yanında tanınmıştır. ofelya adlı şiiri en bilinenidir:

    "yıldızların uyuduğu, sessiz,kara
    dalgalarda ofelya iri bir zambak,
    yüzüyor duvaklı, uzanmış sulara...
    avsı borularının ezgisinde bak.

    bin yıl geçti, ofelya yine üzgün,
    uzun sularda kefen gibi akıyor.
    bin yıldır,gündüz gece, deli gönlünün
    hüznünü meltem yellerine döküyor.

    açıp sularda salınan tüllerini
    beyaz göğüslerini öpüyor rüzgar,
    söğütler eğmiş omzuna dallarını
    ağlıyor.uykulu alnında kamışlar.

    yöresinde üzgün nilüferler bazan
    dağıtıyor ofelya kızılağacın uykusunu,
    bir kanat vuruşuyla dallar yuvadan
    salıyor yıldızların altın şarkısını

    sen ey solgun ofelya, kar gibi güzel!
    sulara gelin oldun ergen çağlarda!
    çünkü norveç doruklarından esen yel
    acı özgürlüğün tadını öğretti sana:

    savuran bir soluk gür perçemlerini
    büyüyordu düşlerinin akışında;
    dinliyordun doğa'nın ezgilerini
    ağacın,gecelerin yakınışında;

    çünkü boğuk sesi çılgın denizlerin
    o tatlı, çocuk göğsüne yorgun vuruyordu;
    bir nisan sabahı, yorgun bir atlı senin
    dizlerinde sdessizce oturuyordu!

    gök! aşk! özgürlük! bu nasıl düş deli kız!
    güneç vuran kar gibi eriyip gittin;
    konuşma sus! seviyi bizlere dilsiz
    o mavi gözlerinle çoktan öğrettin!

    ve diyor ki ozan: aydın gecelerde
    ofelyam çiçekler devşiriyorsun;
    hep böyle yüz, ak gelinliğinle suda
    dalgalar beşiğini sallayıp dursun.*
    [çeviri:erdoğan alkan,cumhuriyet kitapları]
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük