giderken, hem de çekip giderken, yani öyle bir gitmek ki; giderken alıp götürürcesine, yani öyle bir gitmek ki; koyup bırakırcasına gitmek..
yani tam olarak bunu yaparken, arkasına bakma zahmetinde bulunmadığı için ne bıraktığını görmeyen, belki baksaydı bile bıraktığından bişey kalmadığı için beyhude bakmış olacak olan , güzel mi güzel, sevilesi mi sevilesi, öylece sessizce bakılası mı bakılası, gözlerinde kaybolunası mı kaybolunası kızdır.
düşünülür mütemadiyen neden gitmiş olduğu bi buçuk kişilik dost meclislerinde..
bir büyük rakı şişesi ve geriye kalan buçukta gidenden kalan buçuk ile aynı..
birkaç belli belirsiz empatik ses; belkisebepleri vardır, belki bakmıştır da sen bilmiyosundur.. der durur.
bu iyimserlik denizinde bir ihtimal aranır sanki bulunsa ne farkedecek düşüncesiyle, denizin özüne ihanet ederek..
- terk etmiştir.
- yüzüstü bırakılmışsındır.
- tüm hayallerin sigara dumanı gibi uçup gitmiştir.
- kendisine tutunacak başka birini bulduğu için gitmiştir.
- ortada konu yokken gitmiş ise tam bir faciadır.
- demekki ciddi düşünmüyordur.
- seni sevdi sanmıştır. ama öyle değilmiş.
- kullandığı tüm aşk cümleleri yalan çıkmıştır.
- mutludur. veya değildir. ama gitmemesi lazımdır o zamanda.
- ağlıyordur. veya ağlamıyordur.
- üzüntüdedir. belkide değildir.
- bunca zaman kandırmıştır.
- son kez gözlerini göstermemiştir.
- son kez o sesi duymamışsındır.
- tekme atmıştır.
- hayatı tekme atmakla geçmiştir.
- sende eskidin diye bırakmıştır.
- bırakıcak bir bahanesi bile yoktur.
- yeni aşklara yelken açmıştır.
- şehirler arası aşk yaşamak istemiyordur.
- karşı tarafın beklemediği anda yapar.
- bir daha görüşmek istemez.
- dost olarak bile kalmak istemez.
bilmem kaçıncı günün bilmem kaçıncı gün sonrası. seni son gördüğümden beri, senle cismen dolu günlerimin sayısından daha fazla gün geçti.
eros gereksizi daha önce ok atmıştı, bu seferde şeytanın görevine ortak çıkıp dürttü .
gereksiz işte, ne tyapacaksın..!!
o dürttü , ben düşündüm.
düşündükçe hatırladım, hatırladıkça anlattım ona seni.
öyle anlatmışım ki, baktım gözleri parlıyor.
korktum biraz, sebep olduğun duygulara ortak çıkacak diye.
'korkma' dedi ve ekledi: ' ben mükemmel kadınların yani aşkla mükemmelleştirilen kadınların sadece hayallerde olabileceğini bilecek kadar eros'um , bu ulaşlmaz kadının ise sadece senin kafanda olduğunu bilecek kadar da gerçekçi.'
ve son olarak; ' bir maria puder bilirdim, demek bir de o varmış' dedi ve gitti.
demek bir de o varmış dedim ben de. belki de bir tek o vardı.
benim için o, maria'dan bile daha cazipti sanırım ki maria'nın sahip olduğu hayal gücü menşeili ulaşılmazlığa rağmen.
sonra düşündüm, ben o'nun için ne ifade ediyorum diye.
en başlarda , hiç birşeydim o'nun için. zira ortalarda ve sonlarda da öyle sanırım.
kendi istikrarıma hayran kaldım doğrusu.
ama tekrar düşündüm de; o'nun için hiçbirşey ifade etmek bile, büyük bir hiçbirşey katıyor insana.
ve bu hçbirşey de bana o'nu katıyor.. ** ***
düz yazılarımın kaynak seçeneği ve soyut materyali sensin.
düz yazılarımı daha da düzleştiren, üslubumu daha da köşeli hale getiren, anlamları daha da manidar kılan, maneviyatı gözle görünür yapan yine sen.
ne kadar olmasan da bir o kadar varsın.
vücudunla ne kadar değersizsen ruhunla o kadar aşikarsın.
ama nedense ben hep değersiz olanla anlaşabiliyorum.
sebebi ete aç olmam değil, aşikar olanı benden saklaman.
sebebi değersiz olanı çabuk elde etmek değil ve verdiği hazsızlık.
sebebi değerli olana gitmek için değersiz olandan geçmenin gerekliliği.
boş bakışlarından bile bir anlam edinebiliyorum. belki bu yüzdendir sözylemediğin sözlerin bile yaralayıcı olması.
söylediklerinle kötü, söylemediklerinle berbat hissettiriyorsun.
bakman keder, bakmaman ise ızdırap veriyor.
bakmadığın zaman sümük gibi hissediyorum; değersiz ve yapışkan.
baktığın zaman ise; zayıf, fukara.
bakıp gözlerini kaçırmanla fukara sümüğü gibi yapıştırıyorsun beni duvara, bir sopayla kalbimi parçalarmışçasına.
duvar da sensin sopa da.
o parçalanan da senin, ben de seninim.. ***