teyzenin burada bu kadar edebiyat parçalamasına bakmayın; erkeğe sorsan '' 2 defa skor yaptık'' der geçer. kadınların erkeklerin seks oyuncağı olduktan sonra kitap yazmalarına ayar oluyorum. bir başka seks hikayesinde yeniden görüşelim teyzecim. ama böyle daha ulvi daha büyük cümlelerle falan anlat, alıntı falan yapmayı da unutma.
bir ara ebbırında gönlünü yapsan tüm sözlük olarak minnettar kalırız.
Bana itu sözlükten her gun mesaj atmaya başladı. Ben cevap vermiyordum. Bu böyle 5 ay surdu. Bir gun cevap yazdım: -Sen neden bana kafayı taktın?:)
Böyle konuşmaya başladık. Birkac ay mesajlaştık ve telefonla konuştuk. Sonra ilk buluşma gerçekleşti:
ilk buluşma:
ben once gitmistim. erkekleri bekletmeyi sevmem, geriyor beni bekletmek, bencillik gibi geliyor, o yuzden genelde ilk giderim.
karakoy de gumruk diye bir cafeye oturdum. bildigimden degil ha. oraya oturmamın sebebi kediler uyukluyordu koltuklarda ve jazz calıyordu. jazz calan ve kedilerin huzurla uyukladıgı bir mekan kotu olamaz diye dusundum:) velhasılı yol kenarındaki sandalye masaların birinde turk kahvemi icerken beklemeye basladım. sanırım yarım saat sonra uzun saclı -saclarını toplamıs-, su yesili keten gomlekli, bej uzun pantolonlu bir yakısıklı bisiklet ustunden bana merhaba dedi. icimden dedim ki "aman allahım ne kadar yakısıklı". bana gonderdigi fotograflarda bildigin cirkindi, hatta kendi kendime demistim ki bulusmadan demek ki gulmekicinyaratılmıs bir erkegin ruhunu sevince ne kadar yakısıklı oldugu muhim olmuyormus.
velhasılı beni aldı, sohbet ede ede baska bir mekana goturdu.
orda centilmen bir sekilde iki filtre kahve, bir elmalı turta alıp geldi masaya.
ve konusmaya basladık. heralde aralıksız bir 3-4 saat konustuk.
benim soyle bir olayım var. cift kisilikli bi insanım. cok agırbaslı, cok utangac bir tarafım vardır gunluk hayatta. ama sozluk ortamlarında makara, kukara, rahat bir insana donusurum ve insanlarla rahat konusurum. gunluk hayatımda ise yıllardır tanıdıgım kankalarıma bile siz diyebiliyorum. velhasılı ben sozlukten tanısmanın ozguveniyle makara, kukara rahat rahat yardırdım. bazen ciddi konular bazen geyik konular konustuk. 3-4 saatin sonunda daha da otururdum da simdi ilk gunden begendigimi bu kadar belli etmeyeyim dedim, musade istedim. beni sirkeci garına kadar yuruyerek bıraktı centilmenim. yolda bi sıra koluma girdi, bi sıra kolumu cimcikledi. ben insanlara cok zor alısırım ve normalde en baslarda boyle laubali tutumlar beni cok rahatsız eder henuz alısmadıgımdan. ama garip bi sekilde hic rahatsız olmadım. bazen bu bana oluyor. yeni tanıstıgım biri cok uzun zamandır tanıyormusum gibi tanıdık geliyor.
sonra bana sarıldı ve ben marmaray a bindim.
cok tatlı bir ilk bulusmaydı.
ikinci buluşma:
biz fındıklı da elif cafe de bulusmustuk.
ben her zamanki gibi once gitmistim.
o gayrettepe den bsikletle ucarak gelmisti benim ulastıgımı duyunca. ihih.
oturduk kahve sohbet. bir iki saat oturduk orda. aksam saatleriydi.
sonra beni tramwaya bırakmıstı. veda ederken sarıldı, sarıldı, bırakmadı. "su an goguslerin bana degiyor" dedi, icim gıcıklandı, cok utandım, yuzum kıpkırmızı tramwaya bindim.
Ucuncu buluşma:
biz cengelkoy de cınaraltı nda bulusmustuk. tost yemistik, cay icmistik. sohbet muhabbet. kakara kikiri. o kadar tatlıydı ki.. hesabı ben odicem diye tutturdu, bu kısmını iyyi hatırlamıyorum. geriye donseydim buna izin vermezdim. zaten parası yok, niye musade ediyorsun gulmekicinyaratilmis? neyse.
sonra motora binmistik. bogazda yan yana otura otura maanzarayı izlemistik. o kadar romantikti ki..
ardından uskudara gecmistik. ingrad bergman nın varoluscu bir oyunu. salona kadar uskudar da sohbet ede ede yurumustuk.
ona demistim ki bu oyun normalde benim canımı acıtırdı, sen yanımda oldugun icin hic canım yanmadı:)
ve uskudar da sarılmıs, ayrılmıstık evlere dagılmak uzere.
ruya gibi bi gundu..
ilk sevişme:
bunu burada anlatmamı beklemiyorsunuz heralde.. tek soyleyebilecegim:
-ruya gibiydi..
asık oldugun insanla sevismek cennete gitmek ve geri gelmek gibidir. en guzel kısmına gelince, hala hayattasındır.
bicential man
ikinci sevisme:
aslında ikinci sevismeler hep ilk sevismelerden daha iyi olur. cunku daha cok tanımaya baslamıssındır, daha cok sahiplenmissindir.
bizde oyle olmadı. ilk sevisme on senelik kocamla sevisiyor gibiydi zaten, ikinci sevismede de aynı tutku, guzellik devam etti.
Ayrılık:
Biraz mesajlar geldi gitti. Biraz telefonlar edildi. Böyle de birkaç ay geçti. Sonra gitmek istedi. Ozgur her kuş gibi..
"bir gun yolda yururken bir sarkı duydum.
kalbim acıdı.
bu kadar.."
umay umay
arkadaşlığın bir üstü falan değildir, aksine kadının erkeğe "s*ki olan bir kız arkadaş" kafasıyla yaklaşmasıdır. hiçbir şekilde cinsel arzu duyulmamakla birlikte, işler sinsi bir şekilde alttan alttan sürdürülür. kadın erkeğin kaynaklarını, zamanını bolca sömürürken, erkek de buna müsade edip, kendi saygınlığını hiçe sayıp tüm bu yaşadıklarına rağmen kadına cinsel anlamda yaklaşabilmek için 40 takla atar.
işin tuhaf tarafı, kadın erkeği friendzone'a atarken bunu bilinçli olarak yapmaması durumu. yani kadın aslında bu eylemi yaparken farketmiyor, çünkü kadın sürdürülen bu arkadaşlık ilişkisinden oldukça memnun kalıyor. nasıl kalmasın lan? bir erkek o kadar sevip değer veriyor ki, varolan tüm kaynaklarını, zamanını o kadına adıyor. kadınların yerinde olsam, ben de bu erkeği friendzone'a atıp dibine kadar kullanırdım.
bu sorunun kaynağı, erkeklerin ilk bakışta tamamen kadınlara "arkadaş" olarak yaklaşması, bunun beraberinde de ilişkinin aldı, verdi terazisinin aşırı derece de bozulmasıdır. e gerçek niyetimizi de tam olarak belli edemiyoruz, ne yapacaaaaz huaaa? diyenlere sesleniyorum! kısa kesicem, iyi oku;
kadınlara eski ilişkilerinden, dertlerinden, zayıflıklarından asla bahsetme! ve kadının da bunları bahsetmesini müsade etme. genellikle ikili ilişkilerde friendzone'a atılma oranı, bu ihtimallere dayalı %75 civarı oluyor. tabi bunların dışında da kadınlara aşırı değer vermeniz, işte tanrıdan daha üstün görmeniz, aşırı romantik olup dünyanın en iyi çocuğu modunda yaklaşmanız, her regl olduğunda bakkal amcanın minibüsü gibi çikolata tedarik etmeniz, gerektiği yerde ağırlığınızı koyamamanız, kendinizi ifade edememeniz, kurbanlık koyun özgüveniyle yaklaşmanız, yanında acizler gibi ağlamanız, ani duygu patlamalarınız, shit testlerden kalmanız, öfkenizi kontrol edememeniz, her denilen şeyden ağlayacak seviyede alınmanız, en ufak sorunları bile dağlar kadar büyütmeniz de bunun olmasını yüksek ihtimalle tetikleyecektir. bu listeyi çok daha uzatırdım, anca bizde ki de beyin hani.
sizlere tek tavsiyem, eğer kendinize birazcık saygınız varsa, friendzone'da kalmayın!
Böyle bir dönem yaşadım uzun yıllar önce. Şu fakbadi makbadi diyenlere bakmayın. Gayet medeni bir ilişkiydi. ilkokul arkadaşımdı. yıllar sonra tekrar yolumuz kesişti. Arkadaşlığımız pekişti. Samimiyetimiz Tam olarak arkadaşlığın bir üstü, sevgililiğin bir altıydı. Öyle arafta bir yerdeydi. ikimiz de adını koyamamıştık. Sonra nasıl olduysa küstük, arkadaşlığımız bitti. Bir daha da hiç karşılaşmadık. Genç arkadaşlara tavisyemdir. Arada bırakmayın. Ya arkadaş kalın, ya sevgili olun.
2 taraftan birinin ya da her ikisinin de sevgilisi vardır. aradaki çekimin farkındalardır ancak asla bunun üzerine konuşmazlar. arada küçük flörtler olur, sonra hemen düzelir. en sonunda iki taraf da "bekar" kalırsa ilişkiye döner, iki taraftan biri ya da ikisi de var olan ilişkilerine devam ederse, bu "arkadaşlık" biter.
sevgili olmayı götü yemeyen ama elimin altında da dursun bir yere gitmesin diyen insanların ekseriyetle övdüğü davranış.
karşındaki kişiyi arkadaşın olarak görmüyorsan ya seviyorsundur ya sevmiyorsundur. sevmiyorsan zaten dön arkanı git, ha karşındaki fuckbuddylik müessesine sıcak bakan biridir bunun teklifini yaparsın o ayrı. seviyorsan da duygunun arkasında durmayı öğren.