kolaylıkla birbirinden ayrılabilecek iki farklı kavram.eğer arkadaşınızı sabah akşam düşünüyor izlediğiniz filmde çalan telefon sesinden irkilip onun aradığını sanıyor sokağa çıktığınızda "inşallah görürüm" umudunu içinize dolduruyor sebepli sebepsiz hal hatır sormak için arıyorsanız bu arkadaşlıktan öteye geçmiştir.
arkadaş gerçekten arkadaşsa, her dertlenildiğinde size omzunu açan kişidir, aşık olunun kişiye duyulan sevgiyle, arkadaşa duyulan sevgi birbirinden çok farklıdır. Boyutları tartışılamaz, çünkü ikisi de bir başka sevilir.. Bu durumda arada çizgi değil aslında dağlar vardır.
sevgililik mertebesinde geçildikten sonra arkadaşlık ile sevgililik arasındaki çizginin biraz daha sevgililik tarafına doğru çekilmesi gereken çizgidir.
kalın olması gereken çizgidir. arkadaşın yeri ile sevgilinin yeri ayrı olmalıdır. bir arkadaş ne zaman sevgili kadar yakın mesafeye geliyor ise sevgili ile olan ilişkileri gözden geçirmek gerekmektedir. sevgilinin yerini arkadaş dolduruyorsa eğer, o sevgilinin hiçbir değeri kalmamış demektir. arkadaşların yapacağı işi yapabilen bir sevgili hiç bir zaman sevgili için istenen bir durum değildir.
trafik memuru tebeşirle çizmiştir. tek elle burun sıkılır ve çizgi üzerinde düzgünce yürümeye çalışılır. eğer tebeşir tozu ayağa bulaşırsa geçmiş olsun.
insan arkadaşını rahatlıkla arayıp bişey isteyebilir geyik yapabilir ama sevgilisini daha doğrusu bişeyler hissettiği kişiyi öyle kolay kolay arayamaz.
çok affedersiniz ama ebesini fikmek istediğim çizgidir*.
şimdi biliyorum, bir insan neden durup dururken bir çizginin ebesini fikmek ister, neden günlük hayatında ağzından tek bir küfür duyulamayacak biri (bkz: bendeniz) 70 milyonun takip ettiği bir sözlükte ebe gibi kutsal bir varlığa küfretmeyi marifet sayar, nereden geldik, nereye gidiyoruz, mustafa denizli beşiktaş'ı şampiyon yapar mı diye meraktan kendinizi yiyorsunuz. dilim döndüğünce açıklamaya çalışayım:
efendim, bu allah'ın belası çizgi modern hayatın en büyük buglarından biridir kanımca. sırf bu çizgiyi geçip geçmeme endişesi yüzünden nice dostluklar başlamadan bitmiş, nice kuruntu yapılmış, nice strese girilmiştir. evet, karşımızdaki çok iyi anlaşabileceğimiz, çok kafa dengi, çok şeyler paylaşabileceğimiz bir insandır belki, evet her şeyden önce ''insan''dır fakat neylersinizdir ki karşı cinstir işte, ya sizde olan bir şey onda yoktur, ya sizde olmayan bir şey onda vardır. sırf bu eksiklik/fazlalık yüzünden sağlıklı bir ilişki yürütemezsiniz onunla, eğer çirkinse ''acaba bana aşık falan olur mu ki, millet yanlış anlar mı?'' demekten, yeterince güzel/yakışıklı ise ''ya ona olan hislerim aşka dönüşürse, acaba ne düşünür, bana kızar mı, dostluğumuz bozulur mu?'' diye düşünmekten bir türlü sağlıklı bir ilişki yürütemez onunla. sonunda gelir yine, hemcinslerinin sonu gelmez araba, futbol, kız düşürme taktiklerinden / makyaj, giyim-kuşam, tatil anılarından ibaret muhabbetlerinde hapsolur.
şahsen kendimi bildim bileli çok anlamsız gelmiştir bu mesele bana. karşımdaki insanın kişiliğinden, birikiminden çok cinsiyetine kafayı takmak, onunla arana görünmez bir duvar örmek bence, abartısız söylüyorum, bir ''insanlık suçu''... bir insanın çevresinin çoğunlukla yaşıtlarından oluştuğunu ve bunların yarısının kız olduğunu düşünürsek, etrafınızdaki insanların azınlık denemeyecek kadar büyük bir kısmını anlamsız kaprisler yüzünden farkında olmadan yabancılaştırması, ''acaba onunla yatma ihtimalimiz var mı?'' diye düşünmekten doğru düzgün fikir alışverişinde bulunamaması, öyle sanıyorum ki hepimizin üzerine biraz olsun düşünmemiz gereken ciddi bir mentalite sorunudur.
ayrıca bu seneki beşiktaş'tan cacık olmaz, küme düşmezse iyi bence, ertuğrul'a büyük haksızlık ettiler söyleyeyim...
bir şekilde kendini belli eden çizgidir. eğer farkedemeyecek, ya da yok sayacak bir durumdaysanız hiç bu işlere bulaşmamak en iyisidir. yoksa iki tarafın da keyfi kaçar. dışardan bakıyorsanız zaten görünmez o çizgi de, kimisi var içerden de göremez; işte öyle biriyseniz hiç bulaşmayın, çok üzülürsünüz sonra..
aslında kalın çizgidir de, tarafların işine gelmez. kız kısmı dikkat etsin biraz. mesafe koymuyorlar, sonra suçu erkeklere atıyorlar. önce kamufle edip edip, naz hikayesi başlatıyorlar. istisnalar kaideyi bozmaz. o kadar vıcıklaşırlarsa, aralarından biri ümitlenince suç mu?
bana babanemin nasihatlerini hatırlattı bu başlık. babanem 'kızlar erkeklerle arkadaş olmaz. çükü var onların çükü!' derdi. ne alakaysa siz anlayıverin artık.