arapça, diller arasında johann sebastian bach hükmünde olan bir lisandır. matematik kesinlikleri, derinliği ve yoğunluğu çok fazladır. hemen her kavram için o kavramın irili ufaklı türlerini ifade eden ayrı bir isim vardır. deve, yavru deve, sütten kesilmiş deve, bir yaşında deve, iki yaşında deve, damızlık deve vs.. tabi bu durum sadece deve için geçerli değil, göçebe ve sonrasında yerleşik hayat neyi kullanmayı icab ettirmişse o konudaki kavramlar daha zenginleşmiş. gramerinin belli bir mantığı vardır, her dil gibi o mantığı çözdün mü gerisi gelir. fiil türetme kapasitesi namütenahidir. buna mukabil sadece üç zaman vardır ama çoğu dil gibi şimdiki zaman aynı zamanda geniş zaman hatta bazen gelecek zamanı da ifade eder. geçmiş zaman ise kur'anda da örnekleri olduğu gibi yerine göre bazen gelecek zamanı ifade eder. kesinlik bildirmesi bakımından geçmiş zaman gelecek zamanı da kapsar. o yüzden imam nikahında kabul beyanını geçmiş zaman sigasıyla yaptırırlar. tekil ve çoğulun yanında tesniye denilen ikili zamirler için de fiil çekimleri farklıdır. sayılara göre kendilerinden sonra gelen isimlerin i'rabı değişir. zaten arapçanın büyük kısmı ve en zorlayıcı tarafı irab denilen son hecenin nasıl okunacağı meselesidir. çünkü üstün,esre,ötre olmasına göre mana da değişir. kuran'daki hareke olayı, yabancı kavimlerin islam'a girmesinden ötürü irabların yanlış okunması tehlikesine karşı icad edilmiştir. yoksa arkaik dönem arap yazılarında hareke şöyle dursun, fe, kaf ve ya gibi harflerin noktaları dahi yoktur. arapçanın zirvesi kur'andır. kur'an olmasaydı arap dili kendini koruyamaz ve gelişemezdi. ama öte yandan arap edebiyatını bitiren de kur'an olmuştur. kur'andan sonra şiir gözden düşmüş, o eşiği aşacak şairler gelmemiştir. o yüzden arap şiirinin altın çağı cahiliyye dönemidir.
öğrenmeye çalıştığım dil. geçen sene umrede cezayirli orta yaş üstü bir adamla iftar öncesi sohbet ettik. kendisi çat pat ingilizce biliyordu. yanımdaki arkadaşa "keyfe hal" demesiyle başladı muhabbetimiz. arkadaş arapça bilmiyordu. haliyle bön bön adamın yüzüne baktı. bendeki arapçada işimizi görmüyordu. mecbur ingilizce konuştuk. yaşlı adam bizim arapça bilmememize çok şaşırmıştı. kuran arapça, cennetteki dil arapça diye sıraladı. "size okullarda arapça öğretilmiyor mu?" diye sordu. ben de hepsinde olmadığını söyleyince garipsedi. sonra muhabbet başka yerlere kaydı. arapça bilmek farz-ı ayn değil ama inandığın dinin dilini bilmemek de beni baya bir derinden etkiledi.
Arapça, ibraniceden gelen bir dildir. Kürtçe'nin farsça'dan gelmesi gibi. Yani öz bir dil değildir. Ayrıca arapçanın kelimelerinin %55'i farsça kökenlidir. Yazı dilinde olmasa da sokak dilinde ülkeden ülkeye neredeyse anlaşılmayacak kadar fark gösterir, kelime hazinesi değişir.
Amacım kötülemek değil. Kendi konuştuğu dile sürekli bok atıp arapçayı övenlere az biraz bilgi vermek. Arapçadaki farsça kelime oranı %55 iken, türkçedeki tüm yabancı kelimelerin oranı %15 kadardır. %6 gibi bir kısmı da bir dal ile ilgili terimlerdir.
Oturup kalkıp kendinizi aşağılayacağınıza gerçekleri bir öğrenin.
kutsallığı eğer Kuran'ı kerim'in arapça olmasındansa saçmadır. sonuçta islam inancına göre, ne zaman bir toplum kendini çok bozmuşsa onlara kitap indirilir. kendini bozan insanlar arapmış, araplardan biri peygamber olmuş o yüzden arapça inmiş. kişisel ilgisi olur öğrenir, orada çalışıyordur öğrenir ama gidip de her müslüman öğrenmeli demek saçmadır. kuran'ın mealini oku yeter.
2 türlüsü vardır.birincisi 'füsha' yani resmi dil ikincisi ise halkın aralarında konuştuğu yani kısaca sokak dili olan 'ğaam' dır.türkçenin en iyisi istanbuldaysa arapçanında en iyisi şamdadır kanaatimce.
iyi derece de konuşabildiğim dil. Dr. Mehmet maksutoğlu sağolsun. Sami dil ailesindendir. ibranice ile kardeş dildir.
Özellikle sıfat tanımlarındaki kelime zenginliği dikkat çeker. Gerçekten zengin bir dildir. Lakin toplumumuzdaki yanlış anlamanın aksine kutsal değildir. Hiç bir dil kutsal değildir. Latince ile birlikte ortaçağdaki en önemli dildir.
Zaten batı dillerini latince, doğu dillerini ise arapça şekillendirmiştir.
Sadece bu dili biliyor olmak son yıllarda devlet kurumlarında çalışabilmek için yeterli olmuştur. Devletteki göç idaresi gibi kurumlar hiç bu kadar yoğun çalışmamışlardır herhalde.