abd'nin önderliğinde gerçekleşen bahadır.
zira vadesi dolmuş liderler tek tek indiriliyor.
ve komik olan bu abd destekli, bop'u şekillendirmek olan projede başbakan başrollerde.
bop eşbaşkanı olarak değil, oraya gidip bu abd baharını destekleyerek başrole geçmiştir.
sanırsam araplara yeni kukla lider lazım.
tunus'da başlayıp dalga dalga diğer arap ülkelerine sıçramış son dönem arap ülkelerindeki toplumsal hareketlerdir. Tunus'da ezilen halkın başkaldırışı 26 yaşındaki muhammed buazizi'nin kendini yakarak gerçekleştirdiği protestoyla başladı ve buazizi'nin yaktığı ateş kısa sürede tüm ülkeyi sardı. tunus'da yaşanan devrim kansız oldu ve ülkeyi demir yumrukla yöneten diktatör zeynel abidin binali ülkesini terkederek suudi arabistan'a kaçtı. daha sonra mısır halkı ayaklandı ve uzun süren mücadelesi sonunda hüsnü mübarek de devrildi ve yargı karşısına çıkartıldı. libya'dan gelen haberler bugün itibarıyla iç savaşın bittiği ve ülkenin muammer kaddafi'nin dün öldürülmesiyle yeni bir döneme girdiğiydi.
bütün bunlar olurken aynı zamanda bahreyn'de halk monarşiye karşı ayaklanmış ve bahreyn ordusu suudi arabistan ordusu desteğiyle ayaklanmayı kanlı bir şekilde bastırmıştır. yemen'de de halk ayaklanmaları yaşanmış olup bu henüz bir sonuca ulaşmamıştır. komşumuz suriye'de de halk ayaklanmaları yaşanmış olup suriye ordusunca bastırılmıştır.
batı dünyası ilk tunus ayaklanması karşısında tarafsız kalıp olayları incelemiştir ve sonrasında diğer ülkelerdeki hareketlerin hemen hepsini kendi menfaatlerine göre manipule etmiştir. libya'daki isyanı önce silah ve para yardımıyla desteklemiş sonrasında da nato isyanda bizzat taraf olup libya'ya saldırmıştır. suriye'deki ayaklanmaları da manipule etmiş ve bunda türkiye'yi kullanmak için epeyce uğraş vermiştir.
tunus devriminden sonrası bahsi geçen "arap baharı" nın tamamen batılı ülkelerin kontrolleri ve bilgisi dahilinde gerçekleştiği açıktır. benim şahsi kanaatimce bir arap devriminden ziyade bu perspektiften görülen tek devrim tunus devrimi'dir.
Protestolar, Arap Dünyası'nda başta gelen işsizlik, gıda enflasyonu, siyasi yozlaşma, ifade özgürlüğü, usulsuzlükler ve kötü yaşam koşulları gibi pek çok sorun sonucunda önce Tunus'ta Muhammed Buazizi'nin kendini yakmasıyla başlamıştır. Ardından benzer sorunlar yaşayan ülkelerde domino etkisi göstererek yayılmıştır.
Libyadan döndükten sonra bu ülke böyle gitmez on sene içinde patlar demiştim arkadaşlara. Büyük bir sefalet ve dünyadan izole edilmiş bir hayat vardı. Ama ben buranın değişeceğine ikna eden şey ise internetin ülkeye girmiş olmasıydı. Arap gençlerin dünyanın diğer ülkelerindeki gençlerin yaşamlarını görüyor olmalarıydı. gerçi olayların patlak vermesi tahminimden de kısa sürdü. döndükten iki ay sonra tunus ta başlayan olaylar libyayıda tetikledi. Neyse afrika ve arap yarım adasındaki bu değişimin yerli yerine oturması bir elli yıl sürer. Çünkü nasıl hristiyanlık rönesans sonrası dinin toplum ve devlet içindeki yerini tanımlayıp kendi modernitesini kurduysa türkiye de dahil müslümanlıkta islam için böyle bir tanımlama yapacak. yani doğu kendi dini ve toplumsal değerlerine uygun olarak kendi demokrasi anlayışını üretecek.
Aslında şu sıra arap baharı üzerinde düşündüğüm nokta şu; bu olaylar yani arapların başlarındaki diktatörleri aşağıya indirmesi muhtemel bir üçüncü dünya savaşının önüne geçip geçmediği. Üçüncü dünya savaşını da nereden çıkardın dersen sanayi devrimi sonrası büyük ekonomiler çıkan bütün ekonomik krizlerden kurtulmak için savaşa muhtaç olmuşlardır. Silah ekonomisinin ne kadar büyük olduğunu anlamak için aralarında savaş olmayan ancak birbirlerini potansiyel olarak gören iki ülkeye biz ve yunanistan a almanyanın beş yıl içinde 190 milyar dolarlık silah satışı yaptığına bakmak yeterli. Benim savaş için en uygun gördüğüm yerde orta doğuydu. petrol satıp silah alacak diktatörlerin ülkeleri ideal yerlerdi. Zaten bu diktatörlerde savaş lobilerinin getirip oturttuğu adamlardı. Savaşın başlatılacağı ülke olarak da iranı görüyordum. Çünkü iran la çıkacak bir savaşta kendi gibi şii nüfusu fazla olan suriyede iranın yanında olacak ve şii iran ve suriye ile sunni arap ülkeleri arasında mezhep savaşı çıkabilecekti. Şimdi ise durum değişmiş görülüyor. Bir mezhep savaşı tehlikesi hala var olsa bile sunni arap diktatörler aşağı indirilmiş durumda. Şii diktatör esad ise sallanıyor. iran ise her ne kadar olaysız görünse de olayların kendine de sıçramaması gayretinde.
Beni bunu düşünmeye iten nedense son günlerde israilin açıkca irana saldıracağını açıklaması oldu. Ve israil irana saldıracakta. ancak bu durum arap baharından önce olsa bunun kıtada bir mezhep çatışmasına döneceğini kuvvetli bir şekilde düşünebilirdim. ancak dediğim gibi israil ve amerikanın müttefiki olan diktatörlerin aşağı indirilmesi ve bunun gerçekten halktan gelen bir ivme ile olması yaygın bir savaş ihtimalini azaltıyor. Hele hele bu savaşın amerika ve israil gibi arap halklarının hiç sevmediği ülkeler üzerinden çıkması bu ihtimali dahada zayıflatıyor.
Arap baharı aslında tüm dünyayı şaşırtan bir hareket oldu. özellikle arap halkıyla temas kurmayıp diktatörler üzerinden bu coğrafyayı değerlendiren batılı ülkeler için çok şaşırtıcı oldu. Ve bu hareket sadece diktatörleri alaşağı eden bir hareketten de öte küresel hesapları değiştiren bir hareket oldu. Tabi bu küresel savaş ekonomisinin çöküşü değil ama ellerini zora sokan bir durum oldu. Ama yinede savaş ekonomisi çok güçlü ve bu küresel krizi atlatmak için öyle veya böyle dünyanın bir yerinde bir savaş çıkacak. unutmayın dünyanın yarından çoğu bırakın interneti henüz telefonun çevir sesini duymamış durumda. daha çok öleceğiz.