arabeski bir uyuşturucu gibi de kullanabilirsiniz. misal ibrahim tatlıses'den kal benim için, ferdi tayfur'dan içim yanar gibi eserler hüzün verir, kederlendirir.
ama şimdi ibrahim tatlıses'den acı gerçekler, ferdi tayfur'dan beni bu şehir boğuyor, müslüm gürses'den kulu günahkarsa tanrı ne yapsın, orhan gencebay'dan dünya dönüyor, selahattin özdemir'den kulunu görmedin mi, emrah'dan yaralı, bergen'den sen affetsen ben affetmem, cengiz kurtoğlu'ndan şanssızım gibi eserler damardan enjekte edilir vücutta bitkinlik ve sersemlik uyandırır.
sıfat olanı değil de müzik türü olan için konuşacak olursam:
düzenli arabesk dinleyicisi insan, derdinin yoğunluğunu homojen dağıtır. belki derdi, arabesk ile azalmaz da aksine, derinliği içinde katılaşır, içinde, dikey bir şerit gibi hissedilir olur; olmasına ama o homojen dağılımla insan, derdiyle yaşamayı öğrenir.
taşranın, orta-doğulunun, işçinin, ve modern zamanlarda nefes alamayanın da alemidir; arabesk.
özellikle 60' lı yıllarda istanbul' un gecekondulaşma bölgelerinde ortaya çıkan bir müzik türü.
ortaya çıktığı dönem toplumdaki sınıfsal faklılaşmanın en sert ayrımını belki de müzik piyasasında görüyoruz.60'lı-70'li yıllarda arabesk sadece alt kesim tarafından dinlenirken, orta kesim daha çok anadolu rock dinliyor, üst sınıfın tercihiyse pop müzik olarak da tabir edilen türkçe sözlü hafif müzik. arabesk, toplumda uzunca bir süre kabul görmüyor, devlet televizyonunda yayınlanması dahi yasaklı.
80'lerde turgut özal siyasette aktif rol almaya başlamasıyla birlikte gecekondu bölgelerindeki oy potansiyelini görerek arabeske yöneliyor. özal'la birlikte gecekondu bölgeleri şehre adapte oluyor ve dolayısıyla arabesk de gündelik hayatın bir parçası haline geliyor.
çıktığı dönemde konu olarak sıla özlemi, yerinden yurdundan olmak, gurbet gibi kavramlar işlenirken, toplumda daha geniş kitlelere yayılan arabesk müzikte 80'ler sonrası daha çok aşk acısı
80ler türkiyesinde devlet tarafından toplumu yozlaştırmakla itham edilen, ayrıca da bir tek benim mi ruhumda dibe vurma etkisi uyandırmıyor dediğim tür.
şahsımda keder uyandırmıyor bile.
küçükken leyla ile mecnun sayesinde başladığım bu müzik türüne hala devam etmekteyim :D eskiden sadece arabesk dinlerken şimdi biraz azalttım farklı müzik türleri de dinliyorum. ama arabesk bırakılmaz :D
Her izlediğimde "allahım kör et beni" diye bütün gün şarkısı dilime takılan, şener şen, müjde ar ve uğur yücel'in rol aldığı, eski türk filmi klişelerini tiye alan harika film.
Yeşilçam klişelerini ve dönemin arabesk müzik kültürünü ele ve alaya alan muhteşem absürt komedi filmi. Bazı sahneleri gerçekten hönkürtür. Saçmadır bolca, komik olan da budur.
Ara ara açıp izlenerek gerekli enerji depolanır.
Aşk üzerine yapılan duygusal ve acı verici müzik türü .Bu müzik türü her ne kadar bu milletle özdeşleşmiş olsa ve artık bünyeden söküp atılamayacak olsa da , insan sağlığı açısından bir incelemek gerektiğini düşünüyorum . Zor zamanlarımızda sığındığımız bir liman gibi ancak hali hazırda kötü olayları daha da dramatize ederek berbat bir hale getirme gibi bir özelliği de var .
Bir yandan bakınca evet ortak dertler üzerine yazılmış güzel şarkılar ancak insanı strese sokuyor, yerine göre hayatını mahvediyor.
Arabesk furyasının tutulmaya başladığı zamandan bu yana bu sektör gelişiyor ve diğer alanları da içine almaya devam ediyor. Pop , rap , rock gibi müzik türleri de kendi alanını arabesk şekilde icra etmeye başladı. Sürekli bir acı , sürekli bir dram . Kahve içmeye gitsen aşk şarkısı , yemek yemeye gitsen aşk şarkısı . Tek derdimiz ikili ilişkilerde hakim olan duygular mı ? Neden çözüm odaklı düşünmek yerine her şeyi bu kadar dramatize etme , yelkenleri suya indirme tarafındayız ?
Her zaman pozitif ve mutlu olamayız bu bir gerçek . Hüzün de mutluluk kadar gerçek be samimi bir duygu ve yaşanması da gerekir. Ancak bu hüznü düzenli hale getirmek de , piyasayı domine edenlerin bunu kullanması da doğru değil . Kısacası; yerinde kullanırsan panzehir , fazlasıysa zehirdir .