kisinin annesinden uzak kalinca kiymetini anlayip, tum yaptiklari, soyledikleri, davranis tarzi icin pismanlik duymasina sebep olur.
yanimda olsa da doya doya sarilsam diye ic cekilir...
bir gün yeni elbiselerimle eve girmiştim. hava yağacak gibiydi. pencereden dışarı baktığımda arkadaşlarım okulun bahçesinde deli gibi maç yapıyorlar ve benim içim içimi yiyordu. çıkmalıydım. tam o sırada annem '' dışarı çıkarsan seni gebertirim '' dedi. ama ben dayanamadım çıktım. maç yaparken yağmur başladı kimin umrunda. donuma kadar sırılsıklam olmuştum. eve girmemle annemin oklavayı sırtımda kırması bir olmuştu. hey gidi günler.
kurban bayramı sebebiyle de baş gösterebilecek konudur. zira anne kurbanı savunurken, anneye "eziyetle kurban kesen müslümansa ben değilim" demek annede büyük feryat, sinir, stres oluşturabilir. gerekçeler ortaya konurken sesler yükselip kavga ortamı içinde bulunulur.
kendinin üstünde bir hükümdar görmek istemeyen her çocuğun yaptığı şey. anne kelimesi kavga etmek için yeter de artar bile. ama hatunların hakkını yemeyelim kral karakterler.
zaman zaman insanı çok kızdırsa da aslında hep senin iyiliğin için başlanan sözlerin menfaatler doğrultusunda anlaşılarak karşı çıkılması durumudur. genel olarak bu eylem "senin gibi kızın olsunda gör!!!" şeklinde sonlanır.
nasıl bir duygudur ki hiçbir şeyle boy ölçüşemez. ne sevgiliyle kavga etmeye benzer ne candostuyla tartışmaya. ölüm gibidir. hiçkimsenin vermediği emeği verenin hiçkimse yokken yanında olanın canını yakmaktır. bağırmazsa hele siz çığrından çıkmış gibi tepinirken, bakarsa suratınıza göz kenarlarında iki damla yaşla ölüp ölüp dirilmek gelir insanın içinden o an.
kötüdür anneyle kavga etmek. yalnız kalır insan herşeyin ortasında. eşşekliğimi anladım dersen gene alır ama kollarına.
kazık kadar olduğunuzda kazık gibi acıtan durumdur.
özür dilerim anne; 4 gün oldu aramıyorum seni. haklı olduğumu kabul ettirmek belkide amacım. sanmaki mutluyum. aksine çok mutsuzum anne. günlerdir nerde hata yaptığımı sorguluyorum ama bulamıyorum. bir yandan sırf seni üzmemeye çalışırken bir yandan sırf sen mutlu ol diye kendimi üzmekten çok yoruldum ben.
bugüne kadar seni üzmemek için elimden geleni yaptım. ufak tefek hatalarımda affettirmeyi bildim çünkü hatalarımın farkındaydım. ama bu sefer olmadı anne. çünkü hatalı değilim biliyorum. en çok ne koydu biliyor musun? bana "senden çektiğim kadar kimseden çekmedim" demen... oysa bütün hayatımı sizleri mutlu etmek üzerine kurmuştum ben. ama hayat planladıklarımız gibi olmuyormuş. ben ne yapabilirim? başaramadım işte. yürümüyor, ilerlemiyor. tıkandı kaldı bu yol. şimdi geri dönüp başka yollarda ilerlemek istiyorum. sırf sen izin vermiyorsun diye yapamıyorum. ama sırf ben istemiyorum diye de ilerlemek için çabalamıyorum. çünkü hayatımda ilk defa bir şeyi gerçekten istemediğime karar verdim. bırak beni kendi halime. izin ver. düşsemde kalksamda bu benim yolum. seni seviyorum ama bu hayat da benim. sizler gittiğinizde, ben bir başıma kaldığımda istemediğim bir hayatı yaşamak istemiyorum.
keşke seni üzmeseydim... ama insanoğlu gerçekten bencilmiş; kendimi mutlu etmek için üzdüm seni. üzgünüm...
büyüdükce daha da cok can acıtan durumdur. kücüklügünüzde anneyle kavga ettikten sonra salya sümük aglarken, gün gelir karsısında sesiniz bile titremeden nasıl canınızı acıttıgını anlatırsınız ona. en sonunda bir gün bir bakmıssınız ki aslında hic olmamıs, bütün o kavgalar bosuna edilmis, aslında yıllardır hicbirseyi degistirememissiniz. toplarsınız pılınızı pırtınızı kalkarsınız masadan.. hem de ardınıza hic bakmadan..
hakkımı sana helal etmiyorum, allah sana senin gibi evlat versin, bana anne deme diye bitirilir kavga,
sessizlik yaşanır ,kavga üstünden bir kaç dakkika geçmeden sırnaşılmaz anneye, az biraz zaman geçince seslenmeler başlar, anneee, annnem , tontiş , kime diyorum yahuuu, kime sesleniyor bu pişman evlat diyerek seslenilir, sırnaşılır, göbeğiyle oynanır ne biliim yanağıyla oynanır ,evladın yaratacılığına kalmış artık...
güdümlü terlik, elektrikli süpürge mayını, 25'lik sarjor oklava ..vb muhimmatla hiçbir şekilde mücadele gücünün olmadığının daha ilk günden yaradılış gereği farkındalığını yaşadığın, ancak; çeşitli müzakereler sonucu anlaşmanın bir öpücük sonucu gerçeleşeceğine emin olduğun hayatının hem en tatlı, hem de en acı ritüelidir.
olur olmaz sebeplerden anneye ters çıkmak. ağza geleni hiç düşünmeden sarfetmek. çok uzaklara gidip değerini anlamak, sonra da üzülmek. vicdan azabu duymak.
annem sen benim yanıma kalansın ...