kazık kadar olduğunuzda kazık gibi acıtan durumdur.
özür dilerim anne; 4 gün oldu aramıyorum seni. haklı olduğumu kabul ettirmek belkide amacım. sanmaki mutluyum. aksine çok mutsuzum anne. günlerdir nerde hata yaptığımı sorguluyorum ama bulamıyorum. bir yandan sırf seni üzmemeye çalışırken bir yandan sırf sen mutlu ol diye kendimi üzmekten çok yoruldum ben.
bugüne kadar seni üzmemek için elimden geleni yaptım. ufak tefek hatalarımda affettirmeyi bildim çünkü hatalarımın farkındaydım. ama bu sefer olmadı anne. çünkü hatalı değilim biliyorum. en çok ne koydu biliyor musun? bana "senden çektiğim kadar kimseden çekmedim" demen... oysa bütün hayatımı sizleri mutlu etmek üzerine kurmuştum ben. ama hayat planladıklarımız gibi olmuyormuş. ben ne yapabilirim? başaramadım işte. yürümüyor, ilerlemiyor. tıkandı kaldı bu yol. şimdi geri dönüp başka yollarda ilerlemek istiyorum. sırf sen izin vermiyorsun diye yapamıyorum. ama sırf ben istemiyorum diye de ilerlemek için çabalamıyorum. çünkü hayatımda ilk defa bir şeyi gerçekten istemediğime karar verdim. bırak beni kendi halime. izin ver. düşsemde kalksamda bu benim yolum. seni seviyorum ama bu hayat da benim. sizler gittiğinizde, ben bir başıma kaldığımda istemediğim bir hayatı yaşamak istemiyorum.
keşke seni üzmeseydim... ama insanoğlu gerçekten bencilmiş; kendimi mutlu etmek için üzdüm seni. üzgünüm...
nasıl bir duygudur ki hiçbir şeyle boy ölçüşemez. ne sevgiliyle kavga etmeye benzer ne candostuyla tartışmaya. ölüm gibidir. hiçkimsenin vermediği emeği verenin hiçkimse yokken yanında olanın canını yakmaktır. bağırmazsa hele siz çığrından çıkmış gibi tepinirken, bakarsa suratınıza göz kenarlarında iki damla yaşla ölüp ölüp dirilmek gelir insanın içinden o an.
kötüdür anneyle kavga etmek. yalnız kalır insan herşeyin ortasında. eşşekliğimi anladım dersen gene alır ama kollarına.
zaman zaman insanı çok kızdırsa da aslında hep senin iyiliğin için başlanan sözlerin menfaatler doğrultusunda anlaşılarak karşı çıkılması durumudur. genel olarak bu eylem "senin gibi kızın olsunda gör!!!" şeklinde sonlanır.
kendinin üstünde bir hükümdar görmek istemeyen her çocuğun yaptığı şey. anne kelimesi kavga etmek için yeter de artar bile. ama hatunların hakkını yemeyelim kral karakterler.
kurban bayramı sebebiyle de baş gösterebilecek konudur. zira anne kurbanı savunurken, anneye "eziyetle kurban kesen müslümansa ben değilim" demek annede büyük feryat, sinir, stres oluşturabilir. gerekçeler ortaya konurken sesler yükselip kavga ortamı içinde bulunulur.
bir gün yeni elbiselerimle eve girmiştim. hava yağacak gibiydi. pencereden dışarı baktığımda arkadaşlarım okulun bahçesinde deli gibi maç yapıyorlar ve benim içim içimi yiyordu. çıkmalıydım. tam o sırada annem '' dışarı çıkarsan seni gebertirim '' dedi. ama ben dayanamadım çıktım. maç yaparken yağmur başladı kimin umrunda. donuma kadar sırılsıklam olmuştum. eve girmemle annemin oklavayı sırtımda kırması bir olmuştu. hey gidi günler.
kisinin annesinden uzak kalinca kiymetini anlayip, tum yaptiklari, soyledikleri, davranis tarzi icin pismanlik duymasina sebep olur.
yanimda olsa da doya doya sarilsam diye ic cekilir...
anneden emilen sütün haram edilmesi yahut evlatlıktan red edilmesi gibi sonuçlar doğurabilecek bir harekettir. kişi elindekinin kıymetini hiç bir zaman kaybetmeden anlamadığı için annede olsa hoyrat davranır, evlatta olsa hoyrat davranır.
kavga ederken anlamazsınız ne yaptığınızı. belki kapılar vurulur evden çıkılır sonra kendinizle kaldığınızda anlarsınız ne yaptığınızı. içiniz burkulur, kelimeleriniz boğazınıza dizilir yutkunamazsınız, gözünüzden akan yaşların nasıl geldiğini bile anlayamazzsınız. annedir nede olsa. elbette o her konuda haklıdır yada haklı olmak zorundadır. kavga sonucu annenizi üzersiniz ama en çok siz üzülürsünüz. en önemlisi öfkenizi dışa burup sakinledikten sonra kendinizi affetmezsiniz...
ağız tadıyla yapamadığımdır, hatta yapamadığımızdır. ne alakaysa ciddi ciddi bağırışırken birden göz göze gelip kopuyoruz sözlük. evet evet bildiğin sıçana kadar gülüyoruz karşılıklı. bana bakınca gülesi geliyormuş, ben de o gülünce gülmeye başlıyorum. neden böyle bilmiyorum. hiçbir zaman sonu kötü biten bi kavga edemiycez sanırım. *
eger altinda gercekten ciddi problemler varsa, disariya mutlu gibi gozukulmeye calisilsa da bir yerden aniden oluverendir. kavga edilir, hemde deli gibi, ama o anlamamakta israrcidir. anliyorum der ama anlamaz. neticede kaybeden evlattir, cunku evinde bile mutsuzdur. herkesin okul tatilinde mutlu mesut donecek bir evi varken, sen sadece gidecek bir yer olmadigi icin eve gelirsin. kimseyi sevemezsin, cunku hatiralarin hep zihnindedir. En sevdigin senin canini boyle acitmisken, seni anlamazken, kim anlayabilir mantigiyla bakar.
tum bunlar olurken tuhaf bir vicdan azabiyla durtulursun. neticede o uyumus, sen uyuyamassindir. o tok sense dun aksamdan beri istahsizsindir. herhalukarda hakli da olsan kaybedersindir. karsinda deniz, kum ve bir insanin yaz tatilinden bekleyecegi pek cok sey varken, sen sadece okulun acilmasini istersin. yani ne olursa olsun mutlak kaybedensindir.
senden bir bok olmaz, senin gibi evlat doğuracağıma taş doğursaydım, elalemin çocuğu böyle değil ki, offfff allahım benim suçum neydi gibi cümleler içeren kavgalardır. sonra anne yüreği bu dediklerini kaldıramaz ve yanınıza gelip çay ister misin yapayım mı diye biter. bu durumda evlat anneye sarılır. ve anneeem diye gülerek sevgisini belli eder.