özellikle kayseri' de şahit olmuştum bu olaya, hiç tanımadığınız kadınlar kapıları çalarlar... hatta "kızınız var mı?" gibi bir soru cümlesiyle başlayıp, beni dumur eden; oğluna evlenmek için kız arayan annenin eylemidir.
"iş bölümü" nün en çok karşımıza çıkan örneğidir.
erkekimiz eğlenilecek kız; annemiz de evlenilecek kız arar.
eğlenilecek kız ile bi süre eğlendikten sonra evlenilecek kız ile evlenilip yuva kurulur, çol çocuk derken erkekimiz sıkılır. eğlenilcek kızlara dönüş yapar " çok mutsuz bir evliliğim var, zaten sadece kağıt üstünde" diyerek o andan sonra bir zamanlar evlenilecek kız sıfatına sahip eşini "eğlenilecek" pozisyonuna düşürür.
evlenilecek kız arayan anne de farkındadır aslında her şeyin ama söz konusu olan" oğlu" olduğu için rahatsız da değildir.
"aman kızım" der...
"sen yuvana sahip çık."
hangi yuva...
yuva derken?
tipik türk annesi davranışıdır efendim. biricik ogullarının kara kuru, egitimsiz olmasına bakmadan meslek sahibi, okumuş etmiş, titizlikte ayse teyze'yi solda sıfır bırakan, yemekleri emine beder ustalıgıyla iki dakikada hazırlayan, fizigi düzgün, huyu gibi yüzü de güzel bir afetidevran ister bu hanımteyzeler. sadece istemekle de kalmazlar, bu ugurda her türlü ktakulliyi göze alırlar, yılmazlar asla.
mesela ailemden örnek vereyim. annemle babamın tanısma hikayesi bir dolmuş yolculugu sayesinde olmuş. annem dolmuş duragında beklerken babamın halası onunla sohbet etmeye baslamıs. gözalıcı güzelliginin üstüne o zamanlar gözde meslek olan ögretmenligi eklenince ideal bir gelin adayı olmuş annem. kardesinin camdan ögretmen kimligini atmasıyla evini de ögrenen işbilir hala, aileyi de arastırdıktan sonra ise koyulmuş. görücü gelmeler, isteme faslı, nişan dügün vs ve mutlu sona ulasılmıs. yani görüldügü üzere, erkekler bu evlilik faslında sadece anne degil, teyze hala yenge es dost konukomsu kalabalık bir ekiple işi götürüyorlarmış.
simdi gelelim günümüze. 2008 bitti, görücü usulü mü kaldı demeyin zira yurdum anneleri evlatlarının mürüvveti için çağa uyan methodlar buluyorlar. eskilerde aleni bir bicimde niyet beyan dilirken, modern zaman ve hoppa cok bilmis gencler sayesinde birtakım vaadler ve gizli kapaklı isler etrafında devam ediyor bu işler. en yaygın olanı, evinize misafirin misafiri seklinde tanımadıgınız birinin gelmesi. siz hosgeldine gittiginizde anlamasanız da süzücü bakıslar ve art arda gelen iltifatlar yardım ediyor durumu kavramanıza. bu durumun baska versiyonu da dini bayramlar. bayram ziyaretine zorla dahil edilen gencler dikkat. anneler o kadar hin ki, gizli gizli mesajlasıp sizi ortak tanıdıgınızın evinde buluşturup tanısmanızı saglayabilir. kızlar icin en etkili cözüm, bu tür ziyaretlere yüzükle gitmek.*
bazı anneler hovarda ogullarının durulması icin kendilerini rezil etmeyi göze alacak kadar garip davranıslarda bulunuyorlar. mahallede ya da altın gününde tanıstıkları kadınlara evlenilecek yaşta kızınız var mı diye sorup evet cevabını aldıktan sonra kafalarında düğün orgnizasyonuna baslıyorlar bile. yaşı küçük, düsünmez daha gibi bahaneleri hiçe sayıp, olsun bi tanıssınlar belli olmaz bu işlere varan bir ısrar trafigi baslıyor. hatta kızım suan is arıyor, düsünmez mazeretine karsılık benim oglumun cevresi genis,halleder diyenler bile mevcut.
özetle, annenin kutsal görevlerinden biridir evladını kendi istedigi bir kızla evlendirmek. bu, ileride bir güç savası haline gelecek evlilik müessesesinde kendi rakibini kendi secme, oglunun her daim en sevdigi kadın tahtında kendini görme egoistligidir. riske girmeden, otoritesini sarsmadan.
efenim, okulunu bitirmiş, eline diplomasını almış, askerlik görevini yerine getirmiş, üstüne de iyi kötü bi yerde iş bulmuş er kişinin cennetlik anasının yaptığı iştir. kız bulunur, nişan falan yapılır, 'ne zaman evleneceksiniz?' sorusunu sorup dururlar. evlenirsiniz, 'eee çocuk ne zaman?' sorusunun cevabı yeni meşguliyetleri olur. çocuk doğar, daha kırkı çıkmadan 'eee ikinci çocuk ne zaman? tek başına mı büyüycek çocuk?' sorunsalıyla genç çiftimizin başını yerler. ne zaman ki ikinci çocuk doğar, büyür, şöyle üç beş yaşına gelir, annenin evlilik ve yuva konusunda sizden istediği bütün her şeyi yerine getirmiş olursunuz.
Galiba o karanlık döneme girdim sözlük.
Araması demeyelim de güzel bulduklarını anlatmaya, övmeye başlaması.
"X mağazanın falanca katı, kadın reyonunda bir kız gördük" diye lafa girdi.
"Çok tatlı, çok şirin, sevesim geldi, gözleri çok güzeldi, kız kardeşin bile çok beğendi, bir kız bu kadar tatlı olabilir, konuşkan, birde nasıl sıcakkanlı.."
5 dakika sadece kızı anlattı.
Ben de sanıyorum ki şehrin sosyal yapısı gereği yüzü tatlı bir rümeysa'yı beğenmiş.
Başı da açıkmış şaşırdım. merak ettirmedi değil. *
Stres yapacağım, olmuyor böyle. *
Sanırım o karanlık döneme girdim sözlük..