anneannenin ölmesi

    8.
  1. sizi bırakıp gittiği günden beri yakınından bile geçemediğiniz mezarı için bu bayram garip birşey olur ve 7 senenin verdiği dayanılmaz özlemle anneannenizi görmeye tek başınıza kalkıp uyuduğu şehre gelirsiniz bir kaç gün önceden.bahçesine vardığınızda evin burasımıydı diye teklersiniz ne camlardan sarkan adını bilmediğiniz pembe çiçekler vardır nede sizi eve çağıran yemek kokuları ama aldırmazsınız, kapıyı açtığınızda 'eski kokusu' ile karşı karşıya kalırsınız.10 sene öncesine dönersiniz yazları onunla kaldığınız bu ev zaman tüneline sokar sizi.hatırlayamadığınız onca yaşanmışlık her ayrıntıya baktığınızda içine alıp o ana götürür..gittiğinden beri uğramadığınız bu evi hala dünkü gibi hatırladığınızı farkedersiniz...şurdaki tahta sandalyenin arkasında yeleği olmalı diye başınızı çevirirsiniz o yeleği orda göremediğiniz an film kopar gerçeğin tam ortasında bulursunuz kendinizi. şuan bu evde teksinizdir ve o birdaha gelmemek üzere sizi yıllar önce bırakıp gitmiştir.senelerce bunu hazmedememiş olsanızda bir yelek bunu acımasızca yüzünüze vurur.hiç bu kadar çaresiz hissetmemişsinizdir kendinizi..önce kızarsınız ona sonrada kendinize nerden çıktı bu mezar ziyareti diye tam gitmeye yeltenirsiniz ayaklarınız geri döndürür sizi odasına gidersiniz.bilimum her malzemenin üstündeki danteller yerli yerindedir, aynalı tarağı, fii tarihinden kalma telefonu vs.ikinci bir yıkımı yaşamak üzeresinizdir her yeri köşe bucak incelerken birde bakarsınız karşınızda resmi duruyor.masmavi gözleri yine parlak yine gülüyor koskocaman.ve sonunda dayanamayıp mezarlığa fırlarsınız yerini bile bilmediğiniz mezarı elinizle koymuş gibi bulursunuz...toprağın altındada olsa sadece kemikleride bulunsa yılların getirdiği özlem birleşerek 'beni burdan kimse götürmesin' dersiniz 'konuşmasada ben anlatayım o dinlesin'..ve gerçektende uzun uzun anlatırsınız duyacağından şüpheniz yoktur.kızdıklarınızı üzüntülerinizi mutluluklarınızı 7 senenin acısını çıkarır bir biçimde anlatırsınız birazda sitem tabiki neden bırakıp gittiğini sorarsınız sessizdir aldırmazsınız 'artık gençliğine daha çok benzetiyorlar beni' dersiniz mutlusunuzdur...yavaş yavaş insanlar gelmeye başlar sinirlenirsiniz bizi neden rahat bırakmadılar diye akşam üstü yine gelirim diyerek ayrılırsınız yanından..eve gittiğinizde çok yorgun olduğunuzun farkına varırsınız onun yatağına yatıp hiç birşey değişmemiş gibi anlattığı masalları duymaya başlarsınız kulaklarınızda ve yine 9 yaşında bir yumurcak olduğunuzu varsayarak kucağında hayal edersiniz kendinizi o yumuşak sesi ve masalıyla uykuya teslim edersiniz kendinizi...

    velhasıl zordur anneannenin ölmesi herşeyden önce öldüğünü kabul etmesi.
    33 ...
  2. 91.
  3. Bu gece uzun olacak... Upuzun...
    Ondan uzak bir kentte, şafağın sökmesini bekliyorum, sabah yanına varmak için, cansız bedenine...
    Bu gece biter mi, acıdan sabaha çıkar mıyım, zehir kaplanmış ağzım dilim, uyuşuk her yanım, inanamıyorum, balyoz yemiş gibi sadece oturuyorum.

    Ailemiz için, bir devrin kapandığı gecedir bu gece!
    Bilge kadın kimdir, sevgi, şefkat, özveri, emek, kalender duruş, evrenle ve insanla barışık olmak nedir, tüm bunların yanıtı birkaç saat önce nefesini veren anneannemdir.
    Benim anneannem!
    Benim!
    Benim!
    Benim!
    Benim anneanem!
    Nefes alamıyorum, yazamıyorum, elim tutmuyor, dilim dönmüyor sözlük!!!
    Canım benimmmmmm...
    18 ...
  4. 1.
  5. birçok insanın hayat yolundaki "ölümü yakından hissetme" ritüelinin ilk sahnesi.

    dü$ününce çıldırıyor insan. çokta çıldırmıştım önceleri. çıldırana kadar geçen sürede çok kötüydü, çıldırırkende çok kötüydü, çıldırdım hala çok kötü.

    çocukken çıldırmamış halde "ulan kahrolsun ya. eğer kaza bela olmazsa anneannemin öldüğünü görecem, dedeminkini de görecem, hatta annemle babamıda görecem off offf" diye iç geçirirdim. sonra dede öldü. pek fazla tınlayamamıştım. çünkü ölüm çok kötü birşey olsaydı, o melek gibi biricik dedeceğim beni bırakıp gitmezdi. "dedem yaptıysa doğrudur" deyip hiç üzülmemiştim.

    büyüdük az bişey. ölüm falan filan kafamız basmaya başladı. tv'lerde bi yakını ölmüş insanları görünce "ne garip şey, neden bu kadar üzülüyorlar acaba" sorgular dururdum. anlamam için üzerinden uzun yıllar geçmesi gerekiyormuş, bu yılların anneannemi yıpratıp bu dünyadan alıp götürmesi gerekiyormuş, sonra o acının yumruk gibi içime oturması gerekiyormuş.

    kefeni kaldırıp son kez suratına baktığımdaki gülüşü içimi ısıtmaya yetmiyordu. içi hafif nasırlamış, derinin incelmesiyle iyice belli olan damarlı ellerini tekrar sıksam tekrar bana bakarmı diye düşünüp durdum. yok yok. çare yok. sonsuza giden en huzurlu yolda onu rahat bırakmak lazım.

    ahh anneanne ahh. bi gelsende bana yine tarhana corbası yapsan. ilkokula tekrar dönsem okuldan gelip çantamı kenara atsam, televizyonun başına koşsam, "gel bakim buraya önce yemek" deyip benim nazımı çeksen. aşşağıda köpek gibi top oynarken "bu cocuk acıkmıstır ya" deyip assagıya ekmek arası peynir, domates atsan. seni kendi ellerimle o mezarın içine koyarkanki çökmüşlüğüm kadar eminim ki geri gelmeyeceksin. bunların hiçbiri bir daha olmayacak. işte buna deli oluyorum anneanne, işte buna.

    velhasıl; her ölümün zamansız olduğunu, hiçbir ölümün sırasız olmadığını öğrendim. sende sıranı savdın anneanne. bir aksilik olmazsa (burada 'olursa' mı yoksa 'olmazsa' mı hangi kelimeyi kullanacağıma tam karar veremedim) annemide, babamıda zamanla senin yanına yollayacağım. dedem takımın 1. penaltıcısıydı, sen ikincisi oldun, ailem den birisi üçüncü, sonra birisi dördüncü olacak ve sonrada penaltı sırası bize gelecek anneanne. gelicez yanına sıkma o tatlı canını.
    11 ...
  6. 99.
  7. anneannem, benim 2. annem, merhametli nenem benim, akıllı bıdığım..

    bir dediğimi iki etmezdin.
    bana ilk telefonu bile sen aldırdın, bana seviyorum diye az kebap ısmarlamadın, yorgun halinle az börek yapmadın..

    hiç kıyamazdın, akşam kampında arabam yoksa hemen dayımı gönderirdin..
    eve yürüyerek döneceğim zaman kızardın sadece..

    annem dışında üstünü kalın giyin diyen bir sen vardın.
    çay ister misin diye sorardın, zahmet olmasın diye yok dediğim halde bir bakardım koyup getirmiş olurdun..

    biz eve gideceğimiz zaman balkona çıkıp biz gidene kadar el sallardın.

    ben bunu unutamadım anneanne.
    bugün sırf bu yüzden son vazifelerimi yerime getirmek için çırpındım.

    morgdan gasilhaneye taşıdım, yüzünü son kez görüp başını okşadım, tabutuna omuz verdim, bizi nasıl ki balkonda biz gidene dek bekliyorsan herkes gidene dek ben başında bekleyip son kez dua ederek seni allah'a emanet ettim.

    hele daha vefat haberin tazeyken evine girdiğim ilk an.
    senelerdir seninle anılarımız olan evine.
    delirdim affet.

    sen temiz kalpliydin, merhametliydin.
    benim 2. annemdin çekik.

    benim kafa dengimdin.
    birlikte türkü dinlerdik, kolonya severdik, yaylacıydık.

    sen gittin ve annem dert ortağı olmadan yalnız kaldı.
    ben kafa dengim olmadan yalnız kaldım.

    allah seni cennetine alsın inşallah.
    sen benim sevdiğim ilk kaybımsın. kabullenemiyorum. eziliyorum..
    11 ...
  8. 2.
  9. onun ölmesi çok üzer diğmi?
    çocukken kimin anneniz olduğuna karar veremeyip, en sonunda ananeye "anne", anneye de "abla" demeyi tercih ettiyseniz daha da zor olur.
    ölmesi mi?
    o zordur muhakkak da...
    namazını kılmaya bile zorlanması, ellerinin titremesi, gözlerinin görmemesi ama siz ziyaretine gittiğinizde bi enerjinin gelmesi, birden yattığı yerden fırlayıp daha siz soluklanmadan "ne yapalım da yiyelim" demesi.
    kıyıda köşede yemeyip sakladığı, bayatladığını bile fark etmediği bir sürü yiyecek ortaya çıkar.
    elinize bir lif tutuşturur, al der ananem örmüştü dersin ölünce.
    tıkanırsınız, hem çok uzak gibidir o günler hem de çok yakın.
    düşünmesi bile kötü işte.
    10 ...
  10. 93.
  11. Beni büyüten insan.
    Zaten anne derdim..

    Ellerimde öldü .. 1 nisan 2013 saat 08 26.
    Ven antalyaya gidiyorum dedim. Bak ameliyat ta iyi geçti.
    Gitme dedi. ilk defa. Üşüyorum dedi..

    Titremeye başladı nasıl bir titreme..

    Hemşireye seslendim.
    Normal dedi.
    O an bana bakıp son nefesini verdi..

    Çok güzel bir ölümdü..
    Hayatı gibi sessiz çaresiz..

    Hep yoklukta yaşadı bir terliği vardı. Yaz kış onu giyerdi..

    Toprağın bol olsun..
    9 ...
  12. 73.
  13. üç gündür kabullenemediğim, kalbimi ölesiye acıtan şey. hala sanki kapıyı açıp yanıma oturacakmış hissi var. öyle bir boşluk var ki içimde. 6aylıkmışım bana bakmaya başladığında. şimdi bir ay sonra 22 olucam. hala baktı bana. işten geldiğimde hep sevdiğim yemekleri hala buluyodum. ta ki 3 gün öncesine kadar.hayat üzerinde en çok sevdiğim insan gitti. kendimi kimsesiz gibi boşlukta hissediyorum. nasıl anlatılır bu tür şeyler nasıl ifade edilir bilmiyorum ama bildiğim tek şey var kalbim çok acıyor. onun kuranını okuduğumuza inanamıyorum. sanki köşeden o da bize katılacakmış gibime geliyor. tek tavsiyem lütfen ihmal etmeyin. onların çok ömrü yok. gidin öpün ellerini. ufacık şeylerden mutlu oluyolar zaten mutlu edin. inanın öldüğü zaman of bile dediğiniz zamanlar için o kadar çok pişman oluyorsunuz ki...
    9 ...
  14. 62.
  15. sesini soluğunu keser. anneannem, benim anneannem bu sabah öldü. her şey boş anlamsız şimdi gözümde. bastonuyla gülümseyerek tatlı sert sitemlerini çok özleyeceğim. çok özleyeceğim günde 15 defa dolaptan buzlu su ısmarladığın hallerini felan anlat anlat bitmez.sen bize dua ederdin şimdi biz sana dua edeceğiz. lan sözlük zoruma gidiyor, en sevdiğimiz insanların bir bir hayatımızdan çıkması. torunu olarak vicdanım birçok evladından daha rahat. yarın gidip son görevimi yapacağım. mekanın cennet olsun anneannem..
    9 ...
  16. 83.
  17. Bir binanın en altındaki taşın çekilmesi gibi yıkıcı bir darbe.
    8 ...
  18. 85.
  19. yakın zamanda yaşadığım acı.

    entry kişisel oldu ama siktiret o kadar şeyi kuralına uygun yazdık da ne oldu aq?
    şurada 2 satır acımı paylaşayım.

    ilk kez bu kadar kişisel bişeyler yazıyorum şurada.
    çok ani oldu lan.
    hani kimse beklemez bunu da böyle hasta olur, yatak döşek yatar sen de acı sonu beklersin öyle daha mı iyi olurdu sanki?
    yoksa böyle çekmeden, büyük bir sakinlik içinde uykuya dalması mı?

    öyle böyle gitti işte.
    çekmeden, kimseye yük olmadan, usul usul sonsuzluğa uğurlandı.

    tek tesellim sağlığında keşke diyeceğim bir şey olmaması.

    güle güle...
    8 ...
© 2025 uludağ sözlük