bugünlerde birden aklıma geliyorsun. yaptıklarımı, yapamadıklarımı, güzel hatıraları, hastanedeki son halini düşünüyorum. sonra bir daha geri gelmeyeceğin gerçeğiyle yüzleşiyorum. işte o zaman canım çok yanıyor.
kendisi 90lı yaşlarda ömrünün son demlerini yaşıyor.
birlikte aynı odada kalıyoruz ve az önce tv izlerken bana;
''garipbiadam biz onları görüyoruz, onlar bizi görüyor mu?'' diye sordu.......
bence garip ve irdelenmesi gereken olay şu, 90 yılda bu soru aklına yeni mi geldi?
ben ne dedelerimi gördüm ne babaannemi ne de anneannemi. dedem anneannem ölünce tekrar evlenmiş ve sadece üvey anneannemi gördüm. bizim sülalenin yaşam yılı kısadır. üvey anneannem farklı genlerden geldiği için uzun yaşadı. ama onda da göbek fıtığı vardı. sanki böyle bağırsakları göbek deliğinden fırlamış iğrenç bir görüntüydü. her bayram 3 aylığından artanıyla harçlık verir ve beni çok severdi. türkçe bilmezdi osmanlıca okur yazardı. et yemeyi çok severdi. et olsun arabın götü olsun lafını ilk ondan duymuştum. ruhuna el-fatiha...
bir kutu dondurma, iki paket kraker götürdum diye bana bir dolu dua eden canım. çocukken somyadan yere atlıyordum ayaklarım ağrımasın diye yere minder koyuyordu. daha ileriye atlayinca minderi oraya çekiyordu. günden güne yaşlanmasını izledim. şimdi ona çocuk gibi bakıyoruz. Allah herkesinkine hayırlı ömür versin.
bazen o kadar sinir ediyor ki beni bundan sonra hiç konuşmayayım diyorum, bazen de balkondan şirin şirin etrafı izleyip türküler söylediği, kendi kendine konuştuğu zamanlar onu gizli gizli izleyip yanaklarını sıkmamak için zor tutuyorum kendimi. türkülerini ileride hatıra kalsın diye gizli gizli telefona kaydediyorum arada.
zamanında kızlarını ezdirmiş, oğullarını ise kısmen rahata alıştırmış. eski kuşaktan olduğundan ataerkil bir kafada olması şaşırtıcı değil ama vicdanı olan bir kadın devir ataerkil olsa da kızlarını erkek evlatlarından ayrı tutmaz diye düşünüp annemi yıprattığından kin duyuyorum bazen. erkekçi bir hatun. erkek evlatlarına da, erkek torunlarına da daha düşkün sanki. alenen ayrım yapıyor torunları arasında bazen, ben de sinir oluyorum yüzüne vuruyorum, kendi kendime küsüyorum, o da inkar ediyor bunu, hepinizi seviyorum diyor. sinirimden sevgi göstermeyeyim diyorum ama dayanamıyorum yine şefkat gösteriyorum. birini bi kere sevince gözü hiçbir kötülüğünü görmüyor, bir kere hoşlanmayınca da bir daha sevmiyor kolay kolay.
kısa boyu, komik bir ses tonu olduğundan herkese sempatik görünmeyi biliyor. soğuk olsa da yeri gelince kendini sevdirmesini biliyor.
çok cool, tam anlamıyla buzlar kraliçesi. biraz da duygusuz gibi geliyor bana, belki duygularını saklamasını bildiğindendir bu. yaşı 84 ama hiç öyle yarın ölürsem modunda değil, yaşlılığa has o depresiflik yok üzerinde. annem ve diğer kızları da huysuzluğunu ondan almışlar ama onun gibi andan zevk almayı öğrenememişler. bu kadının ruhu kızlarından daha genç. arada unutkanlığı oluyor ama çok zeki. umarım onun yaşına gelirsek benim ve annemin de aklı, mantığı onun gibi yerinde olur.
Benim en büyük yaram,
En büyük eksikliğim,
En can alıcı noktam.
Daha çocuktan toprağa verdiğim ama her gittiğimde mezarına dolu dolu anlattığım gençliğim onu özlemekle geçti.
Keşke olsan,o kadar ihtiyacımız var ki sana,dizlerine yatıp anlatmaya,çekip çevirmene,bizi adam etmene..
Büyük bir geri dönüşüm ustasıydı rahmetli. Hiçbir kumaş veya ip parçası ziyan olmaz sadece şekil değiştirirdi. Gözleri tamamen kördü ama örgüde ustaydı. Enteresan bir espri anlayışı vardı.
gitti sözlük. korktuğumda namazını dahi umursamadan eteğinin altına girdiğim koca çınar gitti. en güzel limanım gitti. mezun olduğumda 'en küçük yavrum fakülte bitirdi' diye sevinecekti oysa...vedalaştım onunla. son kez öptüm elini. çok özleyeceğim onu. 'yavrum' deyişini özleyeceğim en çok.
küçükken saçlarını örerdim. kınalı iki tel saçını şekilden şekle sokardım. ruhum acıyor. bir yandan da o içimdeki katran karası eridi sanki. ankara'nın ayazı ölümün yanında bahar havası kaldı... hoşçakal çınarım...
edit: dileğimi tanrı duydu. uykusunda canı acımadan gitti koca bebeğim.
küçükken bana bakardı. evinde çok sıkılırdım çünkü hiç kitabı yoktu. okumayı bilmeyen bir köy kızı anneannem. nene * ona göre inanılmaz azimli bir kadındı oysa. hem osmanlı hem de latin alfabesini 80'inde azimle ve şevkle öğrenmişti. hatta arada annemin ders kitaplarını alır onları okurmuş. annemde kitabı kaybettiğini zannedermiş her seferinde.
alzheimer anneannem. son evresinde. alışmıştık artık gidip gelen aklına, sürekli bize çeşitli nedenlerle bağırmasına hatta inanmazsınız ama hepimizi unutmasına rağmen günde 8 defa meyve, 4-5 defa yemek, 3 defa çay istemesine dahi alışmıştık. şimdi ise... ölüyor. ağladığımı falan düşünmeyin. elbette ki üzülüyorum çünkü küçükken oydu bana bakan. seviyorum diye yaşına başına bakmadan börekler, mantılar açan, kireçlenip dönmüş dizlerine rağmen 3 kat merdiven inip beni parka götüren... 'bak yavrusu böyle tutacaksın ipi parmağınla. şimdi bu delikten tuttuğun ipi tığla al bakalım. evet böyle aaaaal, çek! aferin benim yavrumun yavrusuna bak ne güzel yaptı. kemal paşadan bu yanlı bir aferin kaldı, o da sana geldi!' diye zincir çekmeyi öğretmişti. ilkokulda bile değildim oysa.
96 yıl ''sucu da neymiş?! çok kaba bir kere! su-ci bak ne kadar hanım hanım!' diye bütün suculara 'suci' dedi. 'yahu anneanne türkçede harflerin uyumu diye bir şey var. suci değil sucu sucu! su satan kişi!' dememize rağmen hepimizi bir 'u' yüzünden kaba belledi. özellikle iki kelimesi hep karışırdı. Tut ve dut. Biliyorum ikisi de son derece anlamlı kelimeler türkçe'de ama 'tut'a dut, 'dut'a tut deyince ikisi de anlamını yitirebiliyor *
kuzenim doktor. muayene etti. hiç bir tepki vermedi. alnına hafif vurunca kaşlarını kaldırıyor gözünü açabilmek için. yorganı azıcık çekince yakalamaya çalışıyor. yani şimdilik bilinci yerinde. bütün ilaçlarını bıraktık. açıkçası korkuyorum çünkü o ilaçlar alzheimer içindi. doğru mu yanlış mı bilmiyorum ama abimin bir bildiği olduğuna eminim. şu anki tek dileğim uyurken ölmesi. çok korkar anneannem karanlıktan ve ölümden...
7 yıl oldu kaybedeli hala içimde ayni acı tam karşımda bağda çekindiğimiz fotoğrafımız duruyor her baktığımda gözlerim dolar. son gördüğüm gelir aklıma meyve yediğimiz,kete yapmış çantama koydu. aylar sonra ağlaya ağlaya yedik...
çok güçlü benim anneannem,mert kadındı daha bir gün duymadım biri hakkında konuştuğunu,kötü düşündüğünü,hırslıydı her şeyin iyi olsun isterdi allah da nasip etmiş. bol dua ederdi,öleceğim hariç her şeye doğar içime derdi.elinde büyüdüm gözü gibi baktı. bana,mustafa abime,gökhan abime hiç kıyamazdı diğerlerini de severdi ama bizi ayrı tutardı. öğretmen oluyum diye ne dualar etti göremedi sınava 1 ay kala vefat edince ama biliyorum izliyor nasıl gurur duyuyor...
ve anneannem gittiğinden beri hiçbirimizin hayatı eskisi gibi değil her şey paramparça.