tahminimce şu anda ciğer kavurması, limon kolonyası ve dedemin maltepe sigarasının kokusu karışmış, ve oluşan bu klasik kurban bayramı kokusu o eski evin dört bir yanına sinmiştir.
Köydeki evlerinde, 2 odalı kerpiçten bir ev yazları tarlaya ekim-biçim işleri için gittiklerinde nadiren bizde giderdik.
Aklıma gelen camda anap'ın bayrağından perde yapmışlardı. Kırmızı renkli olduğundan sabah güneş açtığında o kırmızılık mayhoş şekilde yüzümüze vururdu.
Normalde köyde herkesin bir su deposu vardı. Ama anneannemler o zamanlar çok sık gitmediklerin depoları yoktu ve çeşmelerden her sabah saat 10'da su akardı. Ama biz köyün temiz havasından mıdır nedir sabahın 6'sında uyanır, köyün çeşmesinden bidonlarla doldurduğumuz sulardan elimizi yüzümüzü yıkardık.
Hele o eski ne ağacı olduğunu bilmiyorum ama çınar olabilir, kapıyı açtığımızda dışarıdan yüzümüze değen soğuk ve temiz, mis gibi hava...
Off düşünce öyle çok özlemişim ki...
O evin bir kısmı yufka ekmek kokardı, bir kısmı naftalin, az biraz da soğukluk kokusu olurdu. Kerpiç evler öyledir dışarısı cehennem sıcağını yaşasa da içerisi buz gibi olurdu.