cehennemin nasıl bir yer olduğuna tanıklık etmektir. bir türlü kendini sevemeyen, değerli bulmayan, sesin yükseldiği her yerden kaçan, sosyal ilşki kurmada başarısız, sevilmemiş, ruhsal açıdan şiddete maruz kalmış çocukların yetişmesine neden olan tatsız olaydır.
babamın kapıyı çarpıp gitmesinden sonra annemin bana evliliğin tuzu biberi olduğunu söylediği durumdur.yıllar sonra birbirlerine aşkla bakışlarını gördükten sonra inanabildim.
psikolojik travmalara, şizofrene, paranoyaklığa, pısırıklığa, içine kapanıklığa yol açar.
anne babanın sürekli kavga ettiğini gören, gece onların bağırtılarıyla uyanan, annesinin türlü işkenceler çektiğini fark eden çocuk babadan soğur. hatta belli bir zaman sonra o kadar soğur ki babası hakkında hiç bir duygusu kalmamıştır. babasıyla sadece merhabalaşırlar. çocuk annesine yapılanların tam olarak ne olduğunu anladığında ise bir an önce boşanmalarını ister. boşanınca üzülmez bile. eğer bir de kardeş varsa onunla konuşur. ailesi boşansa ne olacağını, ne kadar üzüleceğin sorar. ve bir gün annesine konuyu açar...
baba kişisi ölse çocuk ona yaşattığı acıları düşünür ve arkasından rahat rahat ağlayamaz bile. bir daha aynı şeyleri yaşamayacağını bilen çocuk babası ölünce gülmeye bile başlar. olay delirmeyle son bulur.
sessiz, içine kapanık, ailesinin yanında duramayan, genellikle babasını sevmeyen, sinirli, duygusal bir birey haline getirir bu kavgalar bizleri. en büyük hayattan soğutma nedenidir. kimseye anlatılmaz bu dert. kimse çare bulamaz. bazen geceleri durduk yere bunları düşünüp ağlayan bir çocuğun halini, düşüncesiz ve kavga etmekten başka bir boka yaramayan aile fertleri anlayamaz. en azından beni hiç anlamadılar. çocukluğum maffoldu. mesela ben en komik olaylarda bile hiç kahkaha atıp gülemedim. gittiğim hiçbir yerde rahat olamadım. sürekli utandım. olgunlaştım. sustum, sesimi çıkartmadım. bir keresinde beklenmedik şekilde babama yumruk atıp gözünü şişirmemle sonuçlanan günlerin geçtiği bir çocukluk, ne kadar parlak bir geleceğe sahip olabilir ki? beni olgunlaştırmaktan başka bir yararı olmadı bu kavgaların. ama ben küçücük yaşımda olgunlaşmak istememiştim. ben çocukluğumu yaşamak istemiştim. çok mu zordu baba? çok mu imkansızdı anne? oğlunuz büyüdü. küçüklüğünde içine ata ata biriktirdiği dertlerine, kalbinin kapasitesi yetmedi. şimdi kalp hastası. durun durun. sizi suçlayan yok. herşey yine benim yüzümden...
sürekli kavga eden anne baba yanında büyüyüp evlenip kendi anne baba olan adamın aynı geleneği sürdürmesi nedeniyle hayatı evindekilere zehir edip siz ne yaparsanız yapın hiçbir ders alamamasıdır.
çocuklarda psikolojik sorunlar, mutsuzluk, sinirsel sorunlar vs. yaratabilen durumdur.
genelde sorunları çocuğa hissettirmeden boşanma kararı alan ailelerin çocukları bunalıma girebilirken, çocukların önünde kavga eden huzursuz ailelerde boşanma kararı haberi çocukta büyük mutluluk yaratabilir.. hatta bunalımdan kurtarabilir...
kavga yok, şiddet yok(hakaret,aşağılama vs.,sadece fiziksel şiddet olarak algılanmasın), daha huzurlu yaşam...
ilerleyen yaşlarda insanı yüksek sesli tartışmalara bile tahammül edemeyecek noktaya getirebilir.
hayatı boyunca belki de gereksiz bir şekilde kendini koruma çabası oluşabilir kişide. çünkü şiddete şahit olmuştur.hassastır, daha kolay kırılabilir normal bir ailede büyümüş olan çocuklara göre.
bazı anne babalar çocukların yanında kavga etmekten kaçınır. bunlar çocukların üzülmesini, zarar görmesini istemezler. sorun ne kadar büyük olursa olsun çocuklara yansıtmamaya çalışırlar.
bazı anne babalar ise çocuklar yokken pek kavga etmezler. özellikle çocuğun olduğu zaman kavgaya tutuşurlar. bu tipler çocuk evde yoksa, seyircisiz top oynayan futbolcu gibi kavganın tadına varamazlar. bazen kavgaya başlamak için çocuğun okuldan gelişini dört gözle beklerler. 13 yaşındaki çocuklarından "ölmeden sizin mürüvvetinizi görsem başka bir şey istemem" lafını işiten işte bu tip anne babalardır.
Arkadaşımın bu aralar yaşadığı bir durum. O kadar çok anlatmaz ama nedense beni çok üzüyor. Arasıra kendime annemle babam iyiki ayrılmış yoksa bunları yaşardım diyorum.
uzun zamandır yaşamak zorunda olduğum durumdur. kücükken fark etmez insan aralarındaki mutsuzluğu anlaşmazsızlıkları, ama büyüdükce insan duymaya başlar herşeyi, anne baba'da pek önem vermez. duysunlar derler, öğrensinler bilsinler, ayrılacağım gideceğim bu evden ne yaparsanız yapın der biri.
cocuk olmak ister insan tekrar. tartışmaların huzursuzluğun coğu da sizden kaynaklandığını bilirsiniz, işte en cokta bu koyar. o her akşam beraber oturduğunuz sofra'nın eski tadi yoktur artık. baba somurtur anne yemek bile yemez, arada kalmişsınızdır. işte tam o an anlarsınız ki, yaşınız kac olursa olsun, anne baba'nın huzursuzluğu sizi icten ice öldürür, acıtır canınızı. ben hala cocuğunuzum mutlu olun yanımda diyerek bencilliğiniz tavan yapar. anne baba birlikte olunca sonsuz güc simgeliyormuş meğerse, sırtlarını birbirlerine döndükten sonra fark ediyor insan bunu.
çocuğun şu şekilde kendini sorgulamasına yol açar,
-bak baba. annemi ben üzebilirim. ama sen asla. ben kırabilirim ama sen asla!
-bak anne, babama yetersizliğini ben çaktırabilirim ama sen asla, ben onunla tartışabilirim ama sen asla.
ya siz sevmediniz mi anne ve baba? aşık değil misiniz? aşık olduğunuz insanı kaybetmekten korkmuyor musunuz? ben korkardım. ikinizi de ben kırabilirim ama kavga ederek siz beni asla...