40 sene önce olsa yarım sayfa yazabileceğim sevme nedenlerini 40 sene sonra bulamamak... trafik desen keşmekeş, doğal hayat desen neredeyse tükenmek üzere, eğlence desen yeni yetmelerin elinde bira ile sarhoş olup eğlenmenin bokunu çıkaranlarla dolu, iğrenç şekilde betonlaşmış, başkent olma sıfatlarından uzak, insanı kaba başkent olmasaydı yozgat, kırıkkale ya da çankırıdan bir farkı olmayacak olan zavallı şehir.
kışın dona dona, yazın yana yana, baharda sırıl sıklam aşık oldum ben bu şehirde. en acı terkedilişlerimi yaşadım.
çok mutlu oldum, çok canım yandı. çok güldüm, çok ağladım. sustuk bazen, güldük sık sık... kimi zaman onun yanında kimi zaman yalnız bir otel odasında uyandım geceleri.
seymenler'de battan günler bir battaniyede sandviç yiyip fotoğraf çekmenin keyfi de ayrıydı uzanıp konuşmadan yıldızların sonsuzluğuna hayret etmek de...
kışın kuğulu da çay içip ısınmak ve karlar altında ıssız gençlik parkında gözlerini kapatıp köprüden geçmek...
söz verip de gidilemeyen bir kedi seven sokağı vardı. ulusta.
Vizyonsuz olmak.
izmir, Istanbul, Antalya, Muğla görmüş insanlar için Ankara'nın herhangi bir köyden farkı yoktur. Gri, siyah, denizsiz, doğa yoksunu...
Ankara dediğiniz yer ancak taşralı eğlendirir. izmir, Antalya, istanbul, Muğla gibi renkli, denize sahip, bitki örtüsü ve doğası Harika şehirleri görmüş köpek bile orada 1 haftadan fazla duramaz.
Çünkü ankara yavşaklık, arkadaş satma, laubalilik ile prim yapmaz. Ankara gerçek aşklar ile sağlam dostluklar ile adam gibi adamlar ile anılır.
Ama deniz yok yeeeaa diyen primatlara aldanmayın lütfen. Ankara'nın ruhu var. ata kulesi var, ankara kalesi var ve en önemlisi en büyük Türk'ün yattığı anıtkabiri var.
Ankara serttir, gerçeklerdir.
Ankara adamdır ve canım memleketimdir. Aşık olmamak elde değil.
bu başlığı gördüğümde saatlerce yazabilirmişim gibi gelir. düşündüğümde ise tek kelime edemeyecekmişim gibi. aslında basit şehirdir ankara. soğuk geçimsiz bir teyzeyi anımsatır. tüm yollar kızılaya çıkar. insanı sert bir o kadar da dobradır. bina yığınıdır. lakin ankarayı özel kılan tabi ki saydıklarım değildir.
yaşanırken farkedilmeyen güzellikleri yıllar sonra yüzüne çarpar bu şehir. içtiğin çay yediğin simit geçtiğin yol. hepsi bir hatıradır derinlerinde. her tekrarında ilkini anımsatır. ilk defa evden kaçmanı ilk defa aşık olmanı. yediğin kazıkları, hatalarını. çocukluktaki mahalle maçlarını, kar savaşlarını. ilk defa sarhoş olmanı. ilk defa yaşamı sorgulamanı.
nostaljiktir. seninle yaşar, senden çok hatırlar ve sen büyüdüğünde ankara da büyür. sen gittiginde ise ismi de hatırlattıkları da senle gelir. dönüp baktığında soğuk ve geçimsiz bu teyzeye aslında büyük anlamlar yüklediğini anlarsın. aslında o teyze samimi bir dostun olmuştur. her hatırladığında tebessüm edersin içten içe.