kökenini anchor (ing. çapa) manasına gelen aslında bağlayan anlamında türetilen (bkz: angora) sonunda eşsiz benzersiz bir şehre dönüşen, iklimleri sert olan-yazı yaz kışı kış- başkenttir.
insana kendini yanlız hissettirmeyecek kadar kalabalık, boğmayacak kadar sakin ve huzurlu şehir... içtiğin çayın tadının bile farklı olması, yediğin simidin kokusuna karışan muhabbetler, kışın ortasında içilen kış nargilesi, gece yarısı çıkagelen boza, samimiyeti laubalilikle karıştırmayan şehir. bürokrasinin babası da olsa babacan şehir...insanının içindeki insanlık hala ölmemiş şehir...
anadolunun bozkır kasabasına milyar dolarlar dökülerek yapılmış suni şehir, hiçbir şekilde türkiyenin başkentliğini haketmemiş ve haketmeyen memuristan, ülkenin takozu, mesarif abidesi.
denizi olmayan,beton yığını,saat 11,00 oldu mu hayatın öldüğü,düzen abidesi sevgili başkentimiz.hakkaten şairin de dediği gibi ankaranın sadece istanbula dönüşü sevilir.yazın çok sıcak olduğu gibi kışın dondurucu bir soğuğu vardır.saat 5,30 oldu mu sokaklarda takım elbiseli amcaların,tayyörlü teyzelerin dolaştığı güzide bir şehrimizdir.kızılayda yaklaşık 50 metre arayla üst geçitleri olup,üst geçit olmalı burda diye ağladığınız yerlerde üst geçit olmayan biricik şehrimizdir. ama bütün bunlara rağmen de düzeni ile insana bir iç huzuru veren şehirdir.şöyle de bir gerçek vardır ki sevilmemesine rağmen her insan evladının en az bir kez görmek istediği bir yerdir.
her gittiğimde istanbul u daha çok sevdiğim şehir. kpds sınavı için en alakasız okullarını bile görmeme sebep oldular. böylece ulaşım ağı konusunda bilgi sahibi oldum *
sevene büyük, sevmeyene ise büyüklüğünü anlatamıyacağınız şehir...
kurallar şehri denir; kurallar değilmidir,? bizim hayattaki düzenimizi sağlayan,
içinde yok olduğum dışında kalınca hiç olmadığım şehir.
ankarayı ankaralı bilir(ama ankaralı turgut değil, kıl bi noktaya değindim fark ederseniz)..
orada dogup, orada büyüdüyseniz, dünyanın en güzel şehirlerinden birinde istanbul'da bile yaşıyo olsanız özlersiniz, kasvetli havasını, hava karardıktan sonra bomboş kalan sokaklarını, takım elbiseli insanlarını, düzenini. üstelik bütün bunlara rağmen herkesin abarttığı kadar da kötü bi şehir değildir bi kere odtü oradadır daha ne olsun *
Kuğulu parkıyla, Anıtkabiriyle,Tunalısıyla,insanıyla,çıtır çıtır kızılay simidiyle düzeniyle,Eymiriyle,Güvenliliğiyle verdiği huzurla hem görülesi, hem yaşanası,terkedilip başka şehirlere gidilse bile unutulamayan şehir. Özellikle kar yağdığında kuğulu park görülmeye değerdir.
iç anadolu kıraçlığını her ne kadar gidermeye çalışıp yeşillendirilse de çoraklık duygusunu iliklerinize kadar hissettiren, her zaman yapay bir kent havası veren, resmiyet kokan ama mustafa kemal'in yattığı ve "türküye'nin kalbinin attığı" önemli kent. belki kentle ve insanlarıyla hiç ilişki kurmadığımdan sevmedim sevemedim. belki de yahya kemal gibi istanbul'a aşık olduğumdan.
eğlenmesini bilene kapılarını ardına kadar açan ve fakat asosyal bünyeler tarafından sürekli olarak "ayy ne kadar sıkıcı bi şehiiir" söylemleri ile beraber bok atılan düzgün şehir. "sıkıcı olan sizsiniz ulan.şehir nasıl sıkıcı olsun" demek geliyor içimden.ve diyorum.
hiç özlemesem de yılda en az iki kez gitmek zorunda oldugum, her zaman gri ve kasvetli görünen,kaybolma şansının sıfır oldugu( her yol eninde sonunda kızılay'a çıkar) memur kenti.
ugrak semtlerinden birinde yer alan kugulu parkta ölen kuguların yerine ördek koymaya utanmayan,her yerden su akıtmayı adet haline getirmiş,resmen mezar şeklinde görünen ama onların çiçekler için saksı oldugunu iddia eden belediye başkanına sahip ilimiz.