bugün

uzundur hissettigim duygudur.. sadece gitmek.. dilini bilmedigim, hatta herhangi bir dilin bile konusulmadigi yere. giderken tum gecmisimi tarayip kimilerini zihhnimin cebine koymak kimilerini ise tarihin geri donusum haznesine atip yok etmek.. o kadar uzun surmesi yolun. tamam, artik ceplerimi doldurdum diyene kadar gitmek..
sonra kesfetmek dunyanin bilinmeyen koselerini.. keske.. belki.. bir gun evet..
Evet arada bir bana da oluyor bu durum sonra şarkılarımı güncelleyip çıkıyorum otobana bazen son hız, bazen de slow müzikle sabit hızla seyir halinde gidiyorum. Bir buçuk saat geçmeden gişelerden eve dönüyorum. Böylece içimdeki istek de geçiyor. Malum akşam ezanından önce evde olunmalı.
Kafanızı yanınıza alacaksanız bu istek içinizde patlayabilir. Kafayı evde bırakın giderken, mümkünse.
Ara sıra hissedilen istektir.

Kafa nereye ben oraya ...
Bıçağın kemiğe dayandığı, insanın, kendini, huzursuz, mutsuz ve çoook yorgun olduğu anlarda hissettiği istektir.

Kaf dağının arkası meselâ...
Ne güzel olur.
Bir gece ya da bir sabah, gidilen beş dakikalık bir yolun hiç son bulmamasını dilemektir.
Geçen sene 5 arkadaş karavan kiralayıp istanbuldan yola çıkıp, Karadeniz, Doğu Anadolu, güneydoğu, iç Anadolu, Akdeniz ve Ege yaparak Trakya tarafından yine istanbul'a geri dönmeyi planlamıştık. Toplam 1 ay sürecekti bu gezi. Bende tüm planlarımı buna göre ayarladım ancak son haftalara yaklaştıkça herkeste kopmalar ve vazgeçmeler oldu, sonuç olarak ben tek kaldım, tek başıma da çivi hayali yapamazdım tabi.

Ancak bu plan hep aklımda, hep yapılmayı bekliyor. Birgün sevgilim ve arkadaşlarımla böyle uzun yollara çıkacağımı hayal ediyorum hep.
ileride, bir yol arkadaşı ve daha iyi bir motosiklet ile yapılmak istenen. hiç olmadı çevre illere günü birlik yolculuk.

müzik listem bile hazır. ehe.
istanbul'da boğulduğum anlarda gelir bu istek. sürekli evime giderim bu yüzden.
akaryakıt fiyatlarını düşününce geçen istektir. evet. teşekkürler.
bazen aniden bastırsa da uzun zamandır içimde var olan istek. başımı otobüsün camına yaslayıp, kulaklıkla yolculuğa uygun müzikler dinleyip (dertlenmeye hiç niyetim yok tabii ki pozitif enerji veren müzikler olmalı) basıp gitmek ve döndüğümde yepyeni, içi dışı pırıl pırıl olmuş bir insan olmak istiyorum. bu aralar çok defterin sayfasını kapattım. tozları üstümde kaldı, silkelesem geçecek.
Uzun olmasa bile ankarada tek tük orman içinde kalmış sonu gölete çıkan yollar var. Eymir falan değil. ismini bile duymadığınız göletler büyük ihtimalle. Gece yarısı kafam bozulunca gidiyorum. Biraz yol yapıyorum (90-100 km) göl kenarında bagajımdaki kamp oturağını açıp, termosta götürdüğüm veya semaverde demlediğim çayı içip dönüyorum sabahın ilk ışıklarında.
Sonrasinda amaan kim cikacak o uzun yola deyip kaldigin yerden devam etmek.
gitmeyi bir kurtuluş sanan yazarlarımıza , gittiği yere
kafalarını da
kendilerini de götürdüklerini hatırlatırım.

gidince hiç bir şeyin değişmeyeceğini ,
hayalini kurdukları yaşamı asla bulamayacaklarını ,
hatta aksine sırf yer değiştirdikleri için
alışma süreci gibi sıkıntılarla dertlerinin katlanarak artacağını da ekler ,
gece gece morallerini bozmayı da görev addederim.

bir de dönüşü var ki bunun , burada bahsetmek bile istemiyorum.
Neredeyse her gün duyduğum istek. Ruhum gezgin.

Neyse ki bu duyguyu tatmin etme işini çözdüm.