--spoiler--
nasıl severim bir bilsen,
köroğlu'nu,
karayılan'ı,
meçhul askeri...
sonra pir sultan'ı ve bedrettin'i.
sonra kalem yazmaz,
bir nice sevda,
bir bilsen..
--spoiler--
1000 yıldır değil asırlardır türkleri barındıran coğrafya. çok uzakta değil günde belki de milyonlarca insanın geçtiği beşiktaş'taki füzeye benzeyen anıtın yakınlarında bile türk tipi mezarlar bulundu binlerce yıllık. attila'nın da bugün sultanahmet cami olan (o zaman boşluk) araziye çadır kurup günlerce kaldığı bilgisi de var.
Coğrafi olarak asya kıtasının at başı misali avrupa’ya doğru uzanan bir parçası olmaktan öte anadolu, bir ruh ve mana iklimidir; bu haliyle bir coğrafi ifade olmaktan ziyade bütün mana tutkunu ruhların gönlünün uğrağı ve kendisine gönül veren tüm yüreklerin birlikte attığı yurttur!
roma döneminde tüm anadolu için asia ismi kullanılırmış kitaplarda gördüğümüz kadarıyla. bugünkü ege bölgesi sınırlarına ise asia minör yani küçük asya deniyormuş yanılmıyosam. herneyse uzatmayalım.
Güney-doğu anadolu ve doğu anadolu anadolu değildir denmiş de mezopotamya denilen yeri suudi arabistan'ın kuzeyinden güneydoğu anadolu'ya kadar çeken var
Orta çağ da selçuklu ve bizans'ın asyadaki (suriye,ırak,iran hariç) tüm topraklarına anadolu denmiştir
başlıkta bazı yetilerinden şüphe ettiğim birisi anadolu'nun coğrafi sınırları için kaynak olarak totosunu kullanan kimileri mersin'i sınır kabul etmiş.
neye göre ettin desek ses yok. coğrafi imiş. senin coğrafya hocanı da ve hatta tüm hocalarını da kovalasınlar.
zaten onu da paint'ten çizmiş.
aşağıda eklediğim görselde de görüleceği üzere hatay iskenderun-erzin hattından itibaren artvin hopa'ya kadar olan çizgi ve o çizginin batısında kalan 'yarımada'nın adıdır anadolu. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1414090/+
ek olarak kavimler mozaiği değil, özbeöz türkmen yatağıdır.
Anadolu da kadın olmak; bekaret kanının regl döneminde ki gibi günlerce süreceğini zannetmektir..
Anadolu da kadın olmak; ereksiyona geçmiş, velakin sexs yapamayan erkeği full taym yüksek performans zannederek pornolarda gördüğün erkeklere bakarak kadınlığından, erkeğini zirvelere çıkaramadığın kanısına vararak kendini yetersiz hissetmektir..
Anadolu da kadın olmak; sarkıntılık yapanlara nefretle bakarken, bunu herkesten saklayıp, kendi davranışlarının yanılışlarını arama yanılgısına kapılmaktır..
Anadolu da kadın olmak; doğurduğun oğlunun erkekliğini gördüğünde övünürken gizlice ve içten içe yılarca boşa harcadığın yarım erkeğin yetersizliğini saklamaktır..
Anadolu da kadın olmak utançtır..
Babanın seninle gurur duyduğu tek şey; erkek gibi olmandır yani firijit mişsin gibi davranmaktır..
Anadolu da kadın olmak ölmüş kardeşlerden birinin kimliği ile hayata tutunmaktır
Anadolu da kadın olmak! ! !
Anadolu da kadın olmak! ! ÇOKK ZORRR DEĞiL! ! ! ! ! iMKANSIZ DIR.
GÖMMEKTiR KADINLIĞINI.. GÖMMEK VE RUHUNA OKUMAMAKTIR! !
Anadolu da kadın olmak mücadele etmek değil; uyum sağlamaya çalışmaktır! ! ..
Anadolu da kadın olmak.. kızının kadınlığını toprağa gömmektir..
Anadolu da kadın olmak mükemmeliyetçiliktir..
OYNAMAKTIR HAYATA.. Oynamaktır kadere
Oynamaktır anana babana oğluna kızına
Anadolu da kadın olmak; OYNAMAKTIR HAYATA
Geçmişimden gördüğüm, şahsen sıklıkla tanık olduğum ve gerçek hayat hikayelerini kaleme aldığım KAYIP KADINLAR adlı romanımdan bir alıntıyı sizlerle paylaştım..
Diyeceksiniz ki biz ne kadınlar gördük, şeytanın ta kendisi ve de namussuzun önde gideni… Son derece haklısınız ve bende görüyorum, birebir tanık oluyorum akabinde de kadınlığımdan utanıyorum ama benim bu romanımda kaleme aldıklarım gerçek Anadolu kadınları idi yani kadın gibi kadınlar…
Kadınlığın kötü örnekleri olarak çevremizde varlıklarını sürdüren hemcinslerime maalesef ben kadın diyemiyorum ve hatta biraz daha ileri gidip kadıncıklar bile diyemiyorum.. Özveriden, vefadan, vicdanı cüzdanla karıştıran yosma ve yosma olma yolundakiler ile gerçek Anadolu kadınlarını karıştırmamak lazım.. ;)
Utanırım,
Utanırım fıkaralıktan,
Ele, güne karşı çıplak...
Üşür fidelerim,
Harmanım kesat.
Kardeşliğin, çalışmanın,
Beraberliğin,
Atom güllerinin katmer açtığı,
Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,
Kalmışım bir başıma,
Bir başıma ve uzak.
Biliyor musun ?
Binlerce yıl sağılmışım,
Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
Nazlı, seher-sabah uykularımı
Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
Haraç salmışlar üstüme.
Ne iskender takmışım,
Ne şah ne sultan
Göçüp gitmişler, gölgesiz!
Selam etmişim dostuma
Ve dayatmışım...
Görüyor musun ?
Nasıl severim bir bilsen.
Köroğlu'yu,
Karayılanı,
Meçhul Askeri...
Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini.
Sonra kalem yazmaz,
Bir nice sevda...
Bir bilsen,
Onlar beni nasıl severdi.
Bir bilsen, Urfa'da kurşun atanı
Minareden, barikattan,
Selvi dalından,
Ölüme nasıl gülerdi.
Bilmeni mutlak isterim,
Duyuyor musun ?
Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol,
içerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne - üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının...
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.
Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun ?