Ad soyad, memleket ve yaşını söylemeyi öğretmekten öteye geçilemeyen lise almancasıdır.
12 yılda ingilizce öğretememiş sistemde 3-4 yılda Almanca öğretmek zaten mucize olurdu.
öğrenmeye ne kadar istekli olursanız olun ve eğitim kalitesi de ne kadar iyi olursa olsun, mezun olduğunuzda çoğu konuda derdinizi anlatamayacak seviyede olacağınız ders. şu ana kadar aldığım birkaç yıllık almanca eğitiminin bana kazandırdığı yegane şey rammstein ve oomph şarkılarını daha rahat anlayabilmek ve telaffuz alışkanlığıdır.
almanca öğretmenimi sevmesem de işini iyi yaptığını söyleyebilirim. evet, işini iyi yapan öğretmeniniz olunca bu seviyeye geliyorsunuz.
ich mohte fünf köfte' den ileri gidemez. anadolu lisesinde haftada 2 ders saati olarak görürsünüz ve ben mi denk geldim bilmiyorum ama en manyak almanca hocalarıyla karşılaşırsınız. almanya'yı anlatır size, deli gibi sümük çıkaran almancıları anlatır yeri gelir köpeğini anlatır. dersin sonunda bunları öğrenirsiniz. kendilerini filozof zannetip liseli öğrencilerinin karşısında almanca öğretmek yerine dünyayı kurtarırlar, siyasi bir partinin başkanı zannederler. sonra hadi bakalım tahtaya kalkın biriniz 'will' fiilini çekimleyin derler. kimse yapamayınca kendileri kalkar yaparlar.
sadece öğretmenleri sorgulamıyorum , devletin verdiği almanca kitapları da cabasıdır işin. üstünde 'mit cd' yazar cd 'yi göremezsiniz. resimlere aldanırsınız arkadaşınız tanışma diyalogundaki kızı göstererek 'lan mojo bu kız kesin vermiştir ha kikhkihkih' der. kızın ismi lenadır. dalga geçen arkadaş iki gün sonra mesaj atar 'ya facebooktaki gruba bak ,lan lenanın adı hedö hödö bayan höd höd müş, arkadaki caddede ankara'da bir caddeye aitmiş lan ne de güzel salak yapıyor bu bizim devlet' diye.. 4 yıl boyunca hiç bir şey öğrenmemişsinizdir, mezun olmuşsunuzdur ama hala lena'nın grubuna da üyesinizdir..
artikellerini ezberlemeye çalışırken asıl öğrenilmeye çalışan kelimelerin unutulduğu, ne kadar iyi bir hocanız olursa olsun kaliteli bir anadolu lisesi ingilizce eğitiminin yanından geçemeyecek, ingilizce öğrenirken uzun bir zaman zarfına yayılarak öğretilenlerin üç- dört yılda öğretilmeye çalışıldığı, şahsımın almancadan nefret etmesini sağlayan ikinci yabancı dil eğitimidir. koko komisch' tir, ich komme aus der Turkei' dır.
(bkz: cal) veya (bkz: iel)de iyi hocalardan alırsanız uçabileceğiniz, kötü hocalardan alırsanız anadolu lisesi ingilizcesinden hallice öğreneceğiniz almanca.
"bitte schreiben Sie an die tafel"
"ich bin saliha dora * ali, veli, bıdı bıdı.."
cümleleri
ingilizce dilindeki daha ilerisi için,
(bkz: davos ingilizcesi)*
4 yıllık lise eğitiminden mezunsanız anadolu veya anadolu öğretmen lisesinde haftada 2şer saatten 3 yıl almanca görmüş olmanız gerekir(okulunuzdaki ikinci yabancı dil hacanızın almanca öğretmeni olması kaidesiyle tabikide.).aslında bakıldığında uzunca bir süre ve bu dil öğreniminde uzun bir yol almanızı gerektirir ama hayır... enden? çünkü türk eğitim sistemi bunada engel olur ve öğrenme isteğinizede şevkinizede ot tıkar.
bende 3 yıl almanca dersi aldım ve beni 3 yıl götüren altın bir cümlem oldu ve sanırsam bunu sütün sınıfça kullandık.
"igh höre çakkıdı."
hangi müzik tarzını dinlerseniz dinleyin kenan doğulunun iliğimize kaar işlediği bu şarkı almanca dersimizide ele geçirmişşti ama en belirgin aklımda kalan cümle bu.
hep artikel öğrettiler, fiil çekimleriyle uğraştık, diye şikayet edilmiş de anlayamadığım bir şey var: almanca nasıl öğrenilecekti zaten?
laf sözel pratik eksikliğine getiriliyorsa, sözel pratik; yazarak, çalışılarak, sınavlara girilerek öğrenilmiş dilbilgisel kurallardan daha hızlı unutulur zamanla, eğer tekrar edilmezse öğrenilen. sırf sözel pratik çaıştırılsaydı, şimdi yukarıdaki örnekler bile akılda kalmazdı eminim. ayrıca, dilbilgisi anlamında temeli olan birisi, kendi çabasıyla, film izler, en önemlisi kitap okur, sözel yönünü de geliştirir. ama tekrar etmezse, okumazsa insan, hangi kursa giderse gitsin haliyle unutacaktır bir süre sonra bir dili. hele mevzu bahis olan almanca gibi alamet-i farikası istisnalar olan bir dilse.
konuşarak dil öğrenileceğini sanmışlarla her karşılaştığımda üzülürüm. temel olmayınca, kaç yıldır almanya'da olmalarına karşın, kendilerine has, gülünç, bir dil oluştururlar bu insanlar zamanla. evet, dil öğrenmişlerdir zamanla konuşarak da, öğrendikleri almanca değildir maalesef. bir de biraz önce de yazdım, almanca gibi; ingilizce gibi kural değil, her kural kelimeden kelimeye değiştiği için ve artikel olayından dolayı teker teker kelimelerin ezberlenmesi gerektiği bir dilse üstüne konuşulan. ama ben yanlış yunluş konuşurum, önemli olan bir şekilde anlaşmak diyorsa insan tabi sorun yok.
eğitim sistemimiz çok gelişmiş değil, çağdaş metotlar falan kullanılmıyor belki her okulda ama hiç kursa gitmeden, kendi çabalarıyla dil öğrenen alimleri de unutmayalım.
yatırıp sikecek kadar almanca bilgisine sahip olmak gerekir.*
bunun için almanca bilen bi arkadaşa, söylemek istediğiniz cümlelerin okunuşlarını bir kağıda yazmasını isteyin. korkmayın olumlu yanıt alacaksınız. işte tam böyle olması gerekir anadolu lisesi almancasının. "yatırıp sikecek kadar."
yoksa, sırf hoca rizeli diye sınav kağıdını ich wohne in rize ile doldurmanın bi anlamı yok. ki anlamı bile rizeliyim demek değil, neyse işe yarar ama almancacıyı hemşeri hemşeriyi gurbette sikermiş diyerek sikemezsiniz.