söz konusu bir gerilim filmiyse, dağın başında güneyli aksanıyla konuşan birine rastlarsanız (her ne kadar yardımsever görünse de) gecenin ilerleyen saatlarinde sizi kesip biçmeyi, üzerinizde bilimum manyaklıklar denemeyi planlamaktadır.
izler daima sıcak kalır ve fazla uzaklaşılmış olamaz, ayrıca Betty çocukları da alıp Memphis'deki halasının yanına gitmeye mecburdur, gitmezse ölecektir, ölmelidir.
bu yararlı bilgiler sayesinde 12-13 yaşlarındaki çocuklara* hitap eden filmleri izlerken 15-16 yaşında ve hala biriyle öpüşmemişseniz, kendinizi rahibe teresa gibi hissedebilirsiniz..liseye giden gençlerin en salak olanlarının bile partilere gittiğini görüp kıskanabilir, herkesin (fakirlerin bile) bizden daha iyi yaşadıklarını düşünebilir ve 30 milyon evsiziyle amerika*yı bi shit sanabilirsiniz..
"hey dostum senin o beyaz kıçını tekmelerim" repliği ile düşmanlarımızı korkutmak. kamp ve bilumum eğlence mekanlarında kilolu ve gözlüklü sap olmamak. zira bu tip olaylarda ilk önce bu tarz abiler ölüyor.
yasal haklarımız, mesela avukatımız gelene kadar konuşmama hakkına sahip olduğumuz, avukat tutacak paramız yoksa devletin bize bir avukat sağlayacağı vs vs
ve tabiki de evlilik yemini..bugün dini nikahlarda bile espri konusu olan iyi günde kötü günde.. sözlerini bu işin olmazsa olmaz prosedürü sanmak bugünün türkiyesinde azımsanmayacak ölçüde.
'dikkat amerikan başkanı konuşuyor' dedikten sonra bütün dünyayı gösterirler herkes pür dikkat dinler filan bi delikanlı çıkıp demez yarram sen kimsin bizde başkan yok mu diye.
ayrıca;
- ee sen şey orgazm oldun mu
- ahaha evet hayatım harikaydın.*
cekedinin içine nükleer başlık saklayıp solda birinin omzuna çarpması sonucu tüm şehrin havaya uçabiliceğini öğrendik.
amerikadan yaşayan her 3 kişiden 2 sinin süper güçlerinin olduğunu ve her an dev arılar, canavar örümcekler vb. yaratıkların karşımıza çıkabiliceğini...
amerikan filmi : uzun saçlı karizmatik abimiz, imha edeceği binanın her tarafına benzin döker, ardından sigarasını yakar derin bir nefes çeker, belli bir süre ağırca yürüdükten sonra arkasına bile bakmadan sigarasını fırlatır. bina yanmaya başlar hatta patlamalar dahi oluşabilir. ama abimiz exit yazan kapıya doğru ağır adımlarla ilerler.
türk'ün öğrendiği: rayban gözlüklü, pembe tişörtlü ve dik saçlı abimiz, demet akalın şarkıları duyulan arabasıyla park alanına gelir. park eder, arabadan çıkar. arabadan indiğini gören herhangi bir dişi var mıdır düşüncesiyle çevresini tarar. (henüz kitlememiştir) sağ eline marlboro light, samsung marka cep telefonu ve cüzdanını sığdırabilme başarısını gösterirken, sol elinde arabanın anahtarı vardır. "arabam var herkes görmeli" mantığıyla amerikan filmindeki abimiz gibi istikametine doğru ağır ağır ilerler. belli bir süre ağırca yürüdükten sonra, arkasına bile bakmadan, uzaktan kumandayla arabayı kitler. gidip başka bir amerikan filmi dvd'si izler.
amerikan filmlerinde görülen bişey de (ki bunu vahşi ırk adlı filmde keşfettim) tüm amerikalılar alkoliktir. su niyetine hatta oksijen niyetine bira ve viski alırlar ve hiç işemezler hep içine atalar,çok içe kapanık şeylerdir.
bi kıza "benimle çıkarmsın?" şeklinde bodoslama teklif yerine"hede konserine fazladan bir biletim var gelmek istermisin?" şeklinde daha usturuplu çıkma teklif etmesini öğrendik."bugüne kadar elimde patlayan biletleri uc uca eklesem burdan istanbula yol olur" (bkz: umut sarıkaya) diyosanız yılmayın her amerikan filmi "happy end" biter bulursunuz elbet birini... (bkz: kel alıcının kör satıcısının olması)