mükemmel bi film orasini gectim de zaten. benim birinci izleme nedenim denzel amcaydi. russell crowe u her ne kadar cok sallamasam da bu filmdeki performansiyla denzel'in önüne gecmistir, agzimi da acik birakmistir.
vizyondaki en güzel filmdir, sinema salonundan çıktıktan sonra, çok şükür benim memleketim ya da benim hayatım dersiniz. aksi halde gangster de olsak zor be kardeşim.
güzel bir film. izlemeye değer. gerçek bir hikaye olması daha da iilginç. sen kalk vietnam'dan gelen askeri cenazelerle uyuşturucu getir. yine de harika bir plana rağmen gücün bir anda esas oğlanın olmasa bile yanındakilerin başını döndürebileceğini ve hataya sebep olabileceğini gstermesi açısından analı bir teması olan bir yapım.
filmde tozu torbalara değil de biryerlerine doldurmasınlar diye sadece minik bir külot ile ortada dolaştırılan kızların bazı arkadaşların dikkatini çektiği bir yapım.
denzel washington'ın yine muhteşem bir performans sergilediği film olmuştur. film amerika'da bundan yıllar önce bir efsane haline gelen frank lucas'ı anlatmaktadır.
parasına para katan uyuşturucu tacirlerinin, polisi de işin içine katarak adım adım yükselmesi ve en sonunda patlaması sonucu tüm amerika narkotiğini de patlatmasıdır. frank lucas parasıyla birlikte dünya güzeli bir hatunu götürürken, ailesini de işin içine katar ve sonunda kendisiyle birlikte aile fertlerini de yakar. ancak russell crowe'a sonunda yardım edip tüm polis ekibini çökertince cezası akıl almaz şekilde düşer. filmi izlerken muhteşem repliklere denk geldim fakat şu anda hatırlayamıyorum. bir de dikkat çeken şu vardır ki, gladyatör dana gibi olmuş.
denzel washington bir suç örgütünün başının şöförlüğünü yapmaktadır. bu adam ölünce denzel washington onun yerine geçer ve kısa sürede Harlem bölgesindeki uyuşturucu ticaretinin kontrolünü eline geçirir.
polisiye bir film gibi görünmesine rağmen aksiyon sahneleri çok az olan, mesaj veren bir senaryoya sahip 1970 li yıllarda amerikan emniyet ve ordusunun uyuşturucu ticaretinden falanından filanından bahseden yapım...
ama ben burdan film boyunca saf uyuşturucuyu başka maddelerle seyreltirken ve blue magic * poşetlerine doldururken ortalıkta çıplak gezen bayan arkadaşlara sormak istiyorum...
spoiler var.
filmin sonunda bi an firenk*'i 15 yılın sonunda riçi* karşılayacak, sonra beraber mutlu mesut yaşıcaklar gibi geldi, neyse ki başta based on a true story'yi gördük. peri masallarına yakışır bi işbirliği vardı sanki. bunun dışında film beklediğim gibiydi, uzun olmasına rağmen fazla sıkmayan, inceden göndermesini bilen ama mesajı göze sokmayan, zaten di akademi avard vinır*larıyla kalitesini sırf kadrodan ispatlamış, sinemaya gelse de gitsek filmiydi. geldi, gittik, rasıl kırov* o 20 bin doları isterken pek şekerdi, beklediği mekanın önünden geçerken böyle bi an yüzünde con neş* kırışıklıkları belirdi, ama olsun zaten denzel* in suratında beliren o may men gülümsemesini görmediğim filmi yok sanırım, culya rabırts* gülümsemesi gibi bi şey oldu artık, normal rasılın kırışıklığı. ve lakin, oyunculuklar pek güzeldi, karakteri kağıt üzerinden alıp gözüme pek güzel sundular, rasıl kırov un o telefona cevap verdiği sahne benim için artık klasiktir hatta, böyle de akılda kalıcı sahneler vardı. ama bir siyah gangster filmi olarak kıyaslanabileceği o kadar film var ki, başarının hakkını verirken biraz sönük kaldığını istemeden de olsa düşünüyosunuz. bu arada müzikler güzeldi, müzikler hoştu, hakkını vermek lazım.
nacizane bi düşüncem, ridli sıkat*'a sesleniyorum, kurguculara da tabi, zaman kavramıyla birazcık oynayıp, son sahneler için, kilise kapısında riçi ve firenk i buluşturduğunuz filmin şu en ın ın ın çekilen sahnesi sona kaysa, sonra orda siyah ekrana, ya da işte, suratların altına falan, yok firenk şu kadar yattı, yok riçi savcılığı bıraktı şu oldu bu oldu falan diye oraya yazsanız, müzik ordan dıp tıs girse, biz de şu son sahneyi konuşsak böyle, pis oldu ama gibisinden, bence hoş olurdu. zaten zaman kavramıyla azcık oynayıp sırayı karıştırınca filmin ister istemez bi kemik seyirci kitlesi oluyo, memento dan beri gözlenen bi şey, o sahneye yazık olmuş.
my man güzeldi, vietkong gerçekçi değildi, rabi dii* neneye ne diye adaylık verdiler anlamadım, bi sanhede i-i-its... it's b-bb-biyut-tifful* dedi, bi sahnede de tokat attı, ayil liv yu* dedi, yaşına hürmeten mi, yoksa tokattan mı etkilendiler, yani benim babaannem de o sahneleri gayet rabi dii gibi oynardı bence. tarihe güzel uyulmuş, hata aramaya çalıştım bulamadım pek, vardır gerçi kesin. rasıl kırov alamancı artis dayı tipindeydi biraz, kerizim benim.
amerikalıların her zamanki gibi dünyada iki i$i çok iyi yaptıklarını gösteren film.
1-) kendilerini çok güzel eleştirip, aşşağılayabiliyorlar.
2-) kendilerini çok güzel yağlayıp, hava atmasını çok iyi biliyorlar.
"bizde her bok olur, ama adalet her zaman yerini bulur" mesajını vermeye calıstılar bu filmde. zaten filmin taa en basında "bu olaylar gerçektir" diye bir not vardı. aslında kurtlar vadisi'nden olsa gerek bu tür seylere pek alıskın değiliz. göt korkusundan mıdır nedir bizimkiler sürekli "tamamen hayal ürünüdür" yazıp bir de malmı$ız gibi altını çiziyorlar.
beni en çok etkileyen sahne denzel abimizin, yeğenini bi kenara çekip ;
- ne gülüyon lan yarrağam ?
+ ee şey bıdı bıdı
- ehi ehi ehi
+ hehe my man
sahnesi olmustur.
bir adam tatlı sert ve mafya babası rolünü ancak bu kadar iyi oynayabilir. şaşırdığım ve komiğime giden tek şey süt çocuğu olarak tanıdığımız ve simasında da baska bir sey olmayan russel crowe'un 60 kg lık bench press yapıp, bir de kocaman göbeğiyle arnold pozlarına girmesi. kendisini a good year gibi filmlerde "4-3-2-1 sat sat sat sat sat" triplerinde gormek istiyoruz.
mükemmel bir film olmakla beraber sinamada izlendiğinde insanı yıldırabilecek filmdir. sevgiliyle falan gidilirse sevgilinin omzunda uyunabilir. ama film konu anlamında güzeldir. inanılmaz bir oyunculukla gönlümüzü feth etmiştir denzel baba... sokak ortasında "dannn" diye acımasızca bir herifi vurma sahnesi de ilgi çekicidir. bir ikincisi, denzel'in hıı huuu die çıkardığı kişiyi doğrulatma sözleri de çok daha enteresandır, harikadır.
denzel washington ve russell crowe un başrollerini paylaştığı aksiyon dolu bir filmdir. gidilesi şiddetle tavsiye edilesidir. filmin başlarında biraz sıkılmak mümkün olabilir. genelde filmlerinde polis olan denzel * bu filmde gangsterdir. ama filmin sonunda bir süpriz vardır.
--spoiler--
işbirliği
--spoiler--
yaklaşık 2 aydır beklediğim günün gelmesiyle bu gece gördüğüm film.. beklentilerim inanılmaz büyüktü ama bir an bile bu beklentilerin karşılanmayacağını düşünmemiştim, nitekim o tarz bir hayal kırıklığı da yaşamadım. yönetmen olmadığım için teknik terimler kullanamayacağım ama filmin çekiliş tarzı çok hoşuma gitti.. 70'lerin amerika'sı, özellikle harlem'i, ve bu amerika'nın suç dünyası, çok ayrıntılı ve güzel bir şekilde resmedilmiş.. arada across the 110 th street falan da çalındı kulağımıza.. film de t i, common ve rza gibi rapperların oynuyor olması da benim açımdan hoşluk kattı.
son derece zeki, ne istediğini bilen, ailesinden başka hiç bir şeye inanmayan ve değer vermeyen zenci bir şöförün harlem merkezli suç ve uyuşturucu dünyasında yükselişini ve batışını anlatıyor film.. denzel washington için hep aynı rolü oynuyor şeklinde yapılan eleştirilere katılırsınız, katılmazsınız ama su götürmez bir gerçek var ki adam o rolü de oynuyor be kardeşim.. yani nasıl bir aktör, sonlarda kapana kısılıp yeniligiyi kabul ederken ve iş yaptığı herkesi gözünü kırpmadan satarken bile hala karizma olabilir.. gerçi frank lucas karakterini düşünürsek onun açısından herkesi onu filmin sonuna kadar kovalayan, sonunda da ele geçiren detektife gammazlamasında gocunulacak bir şey yok çünkü o yukarıda da bahsettiğim gibi ailesi ve ölen patronu dışında kimseye sempati beslemiyor ve etik değerleri de sıfıra yakın.. ama kendisini hapse düşüren gidişatı da hep etrafındakileri uyardığı hatayı yapmasından başlaması yakışmadı kendisine.. o boks maçına hele de o kürkle gitmeyecekti, ilk ordan dikkat çekti.. richie roberts kendisinden ilk orda haberdar oldu.. burada bir parantez de russell crowe'a açalım, kendisinden pek hazzetmem ama büyük bir oyuncu olduğunu göstermiş.. kötü bir oyunculukla fazlasıyla tek boyutlu kalabilecek bir karaktere çok iyi hayat vermiş.. sonuç olarak filmin etraflarında döndüğü bu iki baş karakter ancak filmin sonunda bir araya geliyorlar ve öğrendiğimize göre de roberts lucas'ın avukatlığını üstlenerek cezasını 15 yıla indiriyor.. böyle de bir ironi mevcuttur.
özetle filmin ne vaat ettiği belli bu vaat ettiği türü sevenlerin kaçırmaması gerekiyor.. konu itibariyle scarface'i, ve traffic'i anımsatıyor film.. russell crowe ve denzel washington dışında **josh brolin ve nicky rolünde cuba gooding jr de şiir gibi oynuyor maaşallah.. ayrıca gözler armand assanti'ye de rastladı.. iyice yaşlanmış falan.. gidin kardeşim 10 numara film..
my maan..
muhteşem bir senaryo ve muhteşem oyunculuklarla bezenmiş muhteşem bir film. "bu işlerin sonu yoktur" mesajı verilmekte ama ne olursa olsun bir şekilde uyuşturucu trafiği, alımı, satımı ve kullanımı bir şekilde devam edecektir. bu trafiğin içinde binlerce insanın payı var ve bu paylarından vazgeçmeleri pekte kolay değil.
--spoiler--
sonuç olarak filmdeki polisin 1 milyon doları almamasına insanların nasıl tepki verdiğini gördüm, bende olsam aynı tepkiyi verirdim dürüst olmak gerekirse. yani, dünyada o ritchie roberts gibi polis örnekleri biraz çoğalırsa bu uyuşturucu batağı biraz olsun kurur ama benim pek ümidim yok frank lucas'larımız her zaman olucaktır. temennimiz bu olmasada realizmimiz böyle diyor.
--spoiler--
görmek istediğinizi görmenizi sağlayan mükemmel bir film. vietnam savaşı var, abd ordusunun durumu var bunun yanında harlem var hatta italyan mafyasının nasıl örgütlendiği bile var. e daha polis teşlikatının nasıl olduğu da var hani biraz luc besson gibi bakmış polislere. izlenmesi gereken bir film denzel washington ve russel crowe gerçekten üst düzey performans sergilemiş.
not: eğer bu film oscar almazsa silerim bu entryi! hemde en az 2 tane. en iyi aktör ve senaryo başta.
bu gerçek yaşam öykülerine isan bir yere kadar diyor. ve pek de ince bir şey bulamadım filmde. ilk dakikalarda birazdan zekice şeyler göreceğiz sinyali aldım ama yine yanlş yorumlamışım gördüklerimi. filmin arka fonunu oluşturan vietnam savaşı harlem ve zenciler filme bir şey katmamaış. yani karakterleri etkileyen hiçbir tarafı yok. tabii ki yönetmenin takdiri ama ister istemez 1970 lerde geçen bu filmden insan bir şeyler umuyor. kısaca izlenmesi vakit kaybı olmaz ama izlemeseniz de üzülecek bir şey yok. oscar adaylığı garanti ama bence koklayamaz bile.
izledikten sonra türk sinemasına gereken değeri vermiyor muyum acaba dememe neden olan hatta kurtlar vadisine haksızlık yapıldığını ispatlamak istercesine şaşmaz kardeşler tarafından çekilmiş hissine kapılabileceğiniz sıradan bir mafya filmi.
izlerken hiçte öyle müthiş bir performans göremedim.vadi fanatiği değilim ama necati şaşmaz bile rahatlıkla oynayabilir bu filmde.
bourne ultimatom sırasında uyurken, film arasında fragmanı dönen ve beni tatlı uykumdan kaldıran ve oscar ın en güçlü adaylarından biri olduğunu düşündüğüm gerçek bir olaya dayanan senaryoya sahip, etkileyici bir film.
