amentü

entry45 galeri0 video2 ses1
    20.
  1. 1 ...
  2. 19.
  3. ismet özel şiiri.

    açıklamasıyla.

    http://www.edebistan.com/...kazanma-denemesi/2010/02/

    şiirin açıklamasını okumazdım ama...
    2 ...
  4. 18.
  5. ismet özel in her dinlemede ayrı bi yerinden anlam kazanan şiiridir.
    1 ...
  6. 17.
  7. bir ismet özel şahanesi. şiirin tamamı şöyledir;

    "insan
    eşref-i mahlûkattır derdi babam
    bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
    ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
    bu söz asıl anlamını kavradı
    geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından
    geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı
    kararmış rakamların yarıklarından sızarak
    bu söz yüreğime kadar alçaldı
    damar kesildi, kandır akacak
    ama kan kesilince damardan sıcak
    sımsıcak kelimeler boşandı
    aşk için karnıma ve göğsüme
    ölüm için yüreğime sürdüğüm ecza uçtu birden
    aşk ve ölüm bana yeniden
    su ve ateş ve toprak
    yeniden yorumlandı.

    dilce susup
    bedence konuşulan bir çağda
    biliyorum kolay anlaşılmıyacak
    kanatları kara fücur çiçekleri açmış olan dünyanın
    yanık yağda boğulan yapıların arasında
    delirmek hakkını elde bulundurmak
    rahma çağdaş terimlerle yanaşmak için
    bana deha değil
    belgeler gerekli
    kanıtlar, ifadeler, resmi mühür ve imza
    gençken
    peşpeşe kaç gece yıllarca
    acıyan, yumuşak yerlerime yaslanıp uçardım
    bilmezdim neden bazı saatler
    alaturka vakitlere ayarlı
    neden karpuz sergilerinde lüküs yanar
    yazgı desem
    kötü bir şey dokunmuş olurdu sanki dudaklarıma
    tokat
    aklıma bile gelmezdi
    babam onbeşli olmasa.

    meyan kökü kazarmış babam kırlarda
    ben o yaşta koltuğumda kitaplar
    işaret parmağımda zincir, cebimde sedef çakı
    cebimde kırlangıçlar çılgınlık sayfaları
    kafamda yasak düşünceler, gide mesela.
    kar yağarken kirlenen bir şeydi benim yüzüm
    her sevinç nöbetinde kusmak sunuldu bana
    gecenin anlamı tıkansın diye ıslık çalar
    resimli bir kitaptan çalardım hayatımı
    oysa hergün
    merkep kiralayıp da kazılan kökleri
    forbes firmasına satan babamdı.

    budur
    işte bir daha korkmamak için korkmaz görünen korku
    işte şehirleri bayındır gösteren yalan
    işte mevsimlerin değiştiği yerde buharlaşan
    kelepçeler, sürgünler, gençlik acılarıyla
    güçbela kurduğum cümle işte bu;
    ten kaygusu yüklü ağır bir haç taşımaktan
    tenimin olanca ağırlığı yok oldu.
    solgun evler, ölü bir dağ, iyice solmuş dudak
    bile bir bir çınlayan
    ihtilal haberidir
    ve gecenin gümüş ipliklerden işlenmiş oluşu
    nisan ayları gelince vücudu hafifletir
    şahlanan grevler için kahkahalarım küstah
    bakışlarım beyaz bulutlara karşı obur
    marşlara ayarlanmak hevesindeki sesim
    gider şehre ve şaraba yaltaklanarak
    biraz ağlayabilmek için
    fotoğraflar çektirir
    babam
    seferberlikte mekkâredir.

    insanın
    gölgesiyle tanımlandığı bir çağda
    marşlara düşer belki birkaç şey açıklamak
    belki ruhların gölgesi
    düşer de marşlara
    mümkün olur babamı
    varlık sancısıyla çağırmak:
    ezan sesi duyulmuyor
    haç dikilmiş minbere
    kâfir yunan bayrak asmış
    camilere, her yere

    öyle ise gel kardeşim
    hep verelim elele
    patlatalım bombaları
    çanlar sussun her yerde

    çanlar sustu ve fakat
    binlerce yılın yabancısı bir ses
    değdi minarelere:tanrı uludur tanrı uludur
    polistir babam
    cumhuriyetin bir kuludur
    bense
    anlamış değilim böyle maceralardan
    ne godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur
    yalnız
    coşkunluğu karşısında içlendiğim şadırvan
    nüfus cüzdanımda tuhaf
    ekmek damgası durur
    benim işim bulutlar arşınlamak gün boyu
    etin ıslak tadına doğru
    yavaş yavaş uyanmak
    çocuk kemiklerinden yelkenler yapıp
    hırsız cenazelerine bine bine
    temiz döşeklerin ürpertisinden çeşme
    korkak dualarından cibinlikler kurarak
    dokunduğum banknotlardan tiksinmeyi itiraz
    nakışsız yaşamakları
    silâhlanmak sayarak
    çıkardım
    boğaza tıkanan lokmanın hartasını
    çıkınımda güneşler halka dağıtmak için
    halkı suvarmak bin saçlarımda bin ırmak
    ıhtırdım caddeleri meğer ki mezarlarmış
    hazırmış zaten duvar sıkılmış bir yumruğa
    fly pan-am
    drink coca-cola

    tutun ve yüzleştirin hayatları
    biri kör batakların çırpınışında kutsal
    biri serkeş ama oldukça da haklı.
    ölümler
    ölümlere ulanmakta ustadır
    hayatsa bir başka hayata karşı.

    orada
    aşk ve çocuk
    birbirine katışmaz
    nasıl katışmıyorsa başaklara ağustos sıcağı
    kendi tehlikesi peşinden gider insan
    putların dahi damarından
    aktığı güne kadar
    sürdürür yorucu kovalamacayı.

    hanidir görklü dünya dünyalar içre doğan?
    nerde, hangi yöremizde zihnin
    tunç surlardan berkitilmiş ülkesi
    ağzı bayat suyla çalkanmış çocuğa rahim olan
    parti broşürleri yoksa kafiyeler mi?
    hangi cisimdir açıkça bilmek isterim
    takvim yapraklarının arasını dolduran
    nedir o katı şey
    ki gücü
    gönlün dağdağasını durultacak?
    hayat
    dört şeyle kaimdir, derdi babam
    su ve ateş ve toprak.
    ve rüzgâr.
    ona kendimi sonradan ben ekledim
    pişirilmiş çamurun zifiri korkusunu
    ham yüreğin pütürlerini geçtim
    gövdemi alemlere zerkederek
    varoldum kayrasıyla varedenin
    eşref-i mahlûkat
    nedir bildim."

    içinden seçilip çerçevelenecek çok fazla dize vardır fakat "insanın gölgesiyle tanımlandığı bir çağda" dizesinin de gözümde apayrı bir değeri vardır.
    2 ...
  8. 16.
  9. Anlamı: “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, kıyamet gününe, yazgıya, iyiliğin ve kötülüğün Allah’tan geldiğine, ölümden sonra dirilmeye inandım” olan cümleyle bu cümlenin sonuna eklenen kelimei şehadetten oluşan
    Arapça söz öbeğinin birinci sözcüğü ve adı. islam inancına göre, Müslüman olabilmek için Amentü’nün belirttiği şeylere gönülden inanmak ve bu inancı söylemek gerekir

    Kaynak: http://www.yeniansiklopedi.com/amentu/#ixzz2OPu57Auo
    0 ...
  10. 15.
  11. ismet özel'in şiirdeki ustalığının bir kanıtıdır bence.

    "(...) Çanlar sustu ve fakat
    binlerce yılın yabancısı bir ses
    değdi minarelere:
    Tanrı uludur Tanrı uludur
    polistir babam
    Cumhuriyetin bir kuludur

    bense
    anlamış değilim böyle maceralardan
    ne Godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur
    yalnız
    coşkunluğu karşısında içlendiğim şadırvan
    nüfus cüzdanımda tuhaf
    ekmek damgası durur
    benim işim bulutlar arşınlamak gün boyu
    etin ıslak tadına doğru
    yavaş yavaş uyanmak
    çocuk kemiklerinden yelkenler yapıp
    hırsız cenazelerine bine bine
    temiz döşeklerin ürpertisinden çeşme
    korkak dualarından cibinlikler kurarak
    dokunduğum banknotlardan tiksinmeyi itiraz
    nakışsız yaşamakları
    silâhlanmak sayarak
    çıkardım
    boğaza tıkanan lokmanın hartasını
    çıkınımda güneşler halka dağıtmak için
    halkı suvarmak için saçlarımda bin ırmak
    ıhtırdım caddeleri meğer ki mezarlarmış
    hazırmış zaten duvar sıkılmış bir yumruğa
    fly Pan-Am
    drink Coca-Cola.

    Tutun ve yüzleştirin hayatları
    biri kör batakların çırpınışında kutsal
    biri serkeş ama oldukça da haklı.
    Ölümler
    ölümlere ulanmakta ustadır
    hayatsa bir başka hayata karşı (...)"
    1 ...
  12. 14.
  13. imanın altı şartından bahseden dua.
    0 ...
  14. 13.
  15. --spoiler--
    bana göre siyasi başarı , haklı bir başarı olacaksa sosyal temel sahibi olduğu içindi. Sosyal temelin bizim keyfi kabulllerimizle temini ise muhaldi. Yani biz çok iyi sonuçlar elde etmek istediğimiz için siyasi başarımızı haklı kılamazdık. Toplum için tanınabilir türden bir haklılık tecessüm etmeliydi. Bu düşünceler beni , benim gibilerden de ayırıyordu. Söz konusu ayrımı vurgulayabilmek çabasıyla bir "amentü" yazmaya çok önceden karar vermiştim. Bu bir şair olarak benim "credo"m olacaktı. Benim babam Tevfik Fikret olmadığı için benim amentüm de protestan papazlığıyla tebellür etmedi, milletimin içinde yer almakla haklılığı keşfedebileceğim ümmetin amentüsüyle çakıştı, tetabuk etti. Arkadaşlarımdan hiçbiri benim zihin serüvenime yakın bir izde yürümediyse , bunu onların uğranılan hakaretten habersiz oluşlarına bağlıyorum : Birileri 1960 sonrası sosyalist mücadeleye samimiyetle bel bağlayanları hafife almış, onların samimiyetleriyle alay etmişti. Üzerinde yaşadığı toprakla , birlikte bir ömrü paylaştığı insanlarla sahici bir bağ arayanlar "manipulator"lerin dişinin kovuğunu bile doldurmuyordu. O halde benim müslüman oluşumda birincil etmen insan-dünya ilişkisi midir? Hiç kuşkusuz, evet. insanın önemine , değerine inanmak nerede insanları önemsiz ve değersiz kılıyordu ise ben orada yoktum.
    --spoiler--
    (ismet özel / waldo sen neden burada değilsin - s.80)
    1 ...
  16. 12.
  17. basubadelmevt kısmınıda ilhan irem şalamar da dillendirmiştir. (bkz: selamünkavlenmürabbirrahim)
    0 ...
  18. 11.
  19. Arapça 'inandım' anlamına gelen ve islamiyetin temel inançları olan "Allah'a, onun meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah'tan geldiğine inanma"yı dile getiren söz.
    1 ...
  20. 10.
  21. " Budur
    işte bir daha korkmamak için korkmaz görünen korku
    işte şehirleri bayındır gösteren yalan
    işte mevsimlerin değiştiği yerde buharlaşan
    kelepçeler, sürgünler, gençlik acılarıyla
    güçbela kurduğum cümle işte bu;
    ten kaygusu yüklü ağır bir haç taşımaktan
    tenimin olanca ağırlığı yok oldu. "
    1 ...
  22. 9.
  23. arapça "inandım" anlamına gelmektedir.
    2 ...
  24. 8.
  25. imanın 6 şartı. *bu 6 şarttan birine bile inanmayan kişi müslüman değildir.
    1 ...
  26. 7.
  27. aynı zaman da mfo' nun aglamadan parçasının bir bolumu amentu şiirinden alınmıstır.

    belgeler gerekli
    kanıtlar, ifadeler, resmi mühür ve imza
    gençken
    peşpeşe kaç gece yıllarca
    .....

    bir baska mfo - ismet ozel flortu için :

    (bkz: akdeniz in ufka dogru mora calan mavisi)
    (bkz: milli park)
    3 ...
  28. 6.
  29. 5.
  30. delirme hakkını saklı tutan büyük bir şairin aleme bildiğini haykırdığı şiiri. şiirin son dizesinde eşrefi mahlukat nedir ''bildim'' der ismet özel. bildim der çünkü ona bildirmiştir ''o''.

    her dizesinden ayrı bir şiir çıkar. ismet özel kaleminin gücünü sonuna kadar kullanmıştır bu şiirde. yeni tuttuğu yol için dizdiği kelimelerin samimiyeti içinize kadar geçer. ham yüreklere seslenilmiş olgun bir çağrıdır bu. arayışın bulmanın ve en önemlisi bilmenin şiiridir.

    ismet özel kurduğu cümlelerin etkisini eminim önceden tahmin ediyordur. fakat bu şiir bambaşka. etkisi daha fazla. sirayet ettiği yerler ve sirayet ettiği kişiler giderek genişliyor/çoğalıyor. bu şiir bereketli bir tarladır ve bu bereketli tarlaya ne ekereseniz büyür.

    hayat
    dört şeyle kaimdir, derdi babam
    su ve ateş ve toprak.
    ve rüzgâr.
    ona kendimi sonradan ben ekledim.
    5 ...
  31. 4.
  32. tecdid - i iman ve tecdid - i nikah duasidir. sarki degildir.
    4 ...
  33. 3.
  34. 2.
  35. hastası olunacak, defalarca okunan bir ismet özel şiiri:

    insan
    eşref-i mahlûkattır, derdi babam
    bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
    ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
    bu söz asıl anlamını kavradı
    geçti çıvgınların, çıbanların, reklâmların arasından
    geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı
    kararmış rakamların yarıklarından sızarak
    bu söz yüreğime kadar alçaldı
    damar kesildi, kandır akacak
    ama kan kesilince damardan sıcak
    sımsıcak kelimeler boşandı
    aşk için karnıma ve göğsüme
    ölüm için yüreğime sürdüğüm ecza uçtu birden
    aşk ve ölüm bana yeniden
    su ve ateş ve toprak
    yeniden yorumlandı.

    dilce susup
    bedence konuşulan bir çağda
    biliyorum kolay anlaşılmayacak
    kanatları kara fücur çiçekleri açmış olan dünyanın
    yanık yağda boğulan yapıların arasında
    delirmek hakkını elde bulundurmak
    rahma çağdaş terimlerle yanaşmak için
    bana deha değil
    belgeler gerekli
    kanıtlar, ifadeler, resmi mühür ve imza
    gençken
    peşpeşe kaç gece yıllarca
    acıyan, yumuşak yerlerime yaslanıp uçardım
    bilmezdim neden bazı saatler
    alaturka vakitlere ayarlı
    neden karpuz sergilerinde lüküs yanar
    yazgı desem
    kötü bir şey dokunmuş olurdu sanki dudaklarıma
    tokat
    aklıma niye gelmezdi
    babam onbeşli olmasa.

    meyan kökü kazarmış babam kırlarda
    ben o yaşta koltuğumda kitaplar
    işaret parmağımda zincir, cebimde sedef çakı
    cebimde kırlangıçlar çılgınlık sayfaları
    kafamda yasak düşünceler, gide meselâ.

    kar yağarken kirlenen bir şeydi benim yüzüm
    her sevinç nöbetinde kusmak sunuldu bana
    gecenin anlamı tıkansın diye ıslık çalar
    resimli bir kitaptan çalardım hayatımı
    oysa her gün
    merkep kiralayıp da kazılan kökleri
    forbes firmasına satan
    babamdı.

    budur
    işte bir daha korkmamak için korkmaz görünen korku
    işte şehirleri bayındır gösteren yalan
    işte mevsimlerin değiştiği yerde buharlaşan
    kelepçeler, sürgünler, gençlik acılarıyla
    güçbelâ kurduğum cümle işte bu;
    ten kaygusu yüklü ağır bir haç taşımaktan
    tenimin olanca ağırlığı yok oldu.

    solgun evler, ölü bir dağ, iyice solmuş dudak
    bile bir bir çınlayan
    ihtilâl haberidir
    ve gecenin gümüş ipliklerden işlenmiş oluşu
    nisan ayları gelince vücudu hafifletir
    şahlanan grevler için kahkahalarım küstah
    bakışlarım beyaz bulutlara karşı obur
    marşlara ayarlanmak hevesindeki sesim
    gider şehre ve şaraba yaltaklanarak
    biraz ağlayabilmek için
    fotoğraflar çektirir
    babam
    seferberlikte mekkâredir.

    insanın
    gölgesiyle tanımlandığı bir çağda
    marşlara düşer belki birkaç şey açıklamak
    belki ruhların gölgesi
    düşer de marşlara
    mümkün olur babamı
    varlık sancısıyla çığırmak:

    ezan sesi duyulmuyor
    haç dikilmiş minbere
    kâfir yunan bayrak asmış
    camilere, her yere

    öyle ise gel kardeşim
    hep verelim elele
    patlatalım bombaları
    çanlar sussun her yerde

    çanlar sustu ve fakat
    binlerce yılın yabancısı bir ses
    değdi minarelere:
    tanrı uludur tanrı uludur
    polistir babam
    cumhuriyetin bir kuludur

    bense
    anlamış değilim böyle maceralardan
    ne godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur
    yalnız
    coşkunluğu karşısında içlendiğim şadırvan
    nüfus cüzdanımda tuhaf
    ekmek damgası durur
    benim işim bulutlar arşınlamak gün boyu
    etin ıslak tadına doğru
    yavaş yavaş uyanmak
    çocuk kemiklerinden yelkenler yapıp
    hırsız cenazelerine bine bine
    temiz döşeklerin ürpertisinden çeşme
    korkak dualarından cibinlikler kurarak
    dokunduğum banknotlardan tiksinmeyi itiraz
    nakışsız yaşamakları
    silâhlanmak sayarak
    çıkardım
    boğaza tıkanan lokmanın hartasını
    çıkınımda güneşler halka dağıtmak için
    halkı suvarmak için saçlarımda bin ırmak
    ıhtırdım caddeleri meğer ki mezarlarmış
    hazırmış zaten duvar sıkılmış bir yumruğa
    fly pan-am
    drink coca-cola.

    tutun ve yüzleştirin hayatları
    biri kör batakların çırpınışında kutsal
    biri serkeş ama oldukça da haklı.
    ölümler
    ölümlere ulanmakta ustadır
    hayatsa bir başka hayata karşı.
    orada
    aşk ve çocuk
    birbirine katışmaz
    nasıl katışmıyorsa başaklara ağustos sıcağı
    kendi tehlikesi peşinden gider insan
    putların dahi damarından aktığı güne kadar
    sürdürür yorucu kovalamayı.

    hanidir görklü dünya dünyalar içre doğan?
    nerde, hangi yöremizde zihnin
    tunç surlardan berkitilmiş ülkesi
    ağzı bayat suyla çalkanmış çocuğa rahîm olan
    parti broşürleri yoksa kafiyeler mi?
    hangi cisimdir açıkça bilmek isterim
    takvim yapraklarının arasını dolduran
    nedir o katı şey
    ki gücü
    gönlün dağdağasını durultacak?

    hayat
    dört şeyle kaimdir, derdi babam
    su ve ateş ve toprak.
    ve rüzgâr.
    ona kendimi sonradan ben ekledim
    pişirilmiş çamurun zifirî korkusunu
    ham yüreğin pütürlerini geçtim
    gövdemi âlemlere zerkederek
    varoldum kayrasıyla varedenin
    eşref-i mahlûkat
    nedir bildim.
    24 ...
  36. 1.
  37. meali:
    Allah'a, meleklerine, gönderdiği kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayrın ve şerrin Allah'tan olduğuna, öldükten sonra dirilmeye inanıyorum. Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed aleyhisselamın da Allah'ın kulu ve son Peygamberi olduğuna şehadet ediyorum olan dua kuran-ı kerimde yer almaz ayet değildir.

    Âmentü billahi ve melaiketihi ve kütübihi ve rüsülihi vel yevmil ahiri ve bilkaderi hayrihi ve şerrihi minallahi teâlâ vel ba'sü ba'del mevti hakkun. Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resülühü.
    11 ...
© 2025 uludağ sözlük