bugün

sıcak bir yaz günü güzel bir plaj...

şimdi bakıyorum da anlatacak ne az şeyim varmış ve ne çok şey anlatmalıymışım, ya da ne çok şey anlatmam gerektiğini sanmışım. hani hep güzel bişi* hayal et dediklerinde sapsarı bir kumsal hayal ederiz ya, bide* bir deniz ama deniz dediğim bizim marmara veyahut karadeniz gibi bişi* değil, turkuaz renkte ve çarşaf gibi kırılan güneş ışıklarının dibe ulaşıp şakacı ışık oyunları yaptığı. ya işte çok kasmayın, kışın yarısını devirdikten sonra internet sitelerinin sağ köşelerini süsleyen ve "erken rezervasyon fırsatlarını kaçırmayın" başlıklı advertoryıllarındaki gibi veya mahsun kırmızıgül'ün "sarı sarı" klibindeki gibi bir deniz.
tropikal ağaçlar da olmalı mutlaka, geniş yapraklı bitkiler, palmiyeler ve kurutulmuş ağaç dallarından yapılmış egzotik bir kulübe. yüzükoyun yatan ve çeşitli bitki özleri ve yağları ile masaj yapılmış sırtına parlak/glossy taşlar yerleştirilmiş bir kadın.
ve mango, papaya, avakado, pepino, durian, kivano, kivi. adını doğru yazdığımdan bile emin olmadığım ve rengi açık sarıdan yeşile doğru bir gradyan oluşturan meyveler.

evet mutluluk hayalimiz genelde böyle bişi*.
şimdi düşünüyorum da ne kadar sanal hayallerimiz varmış, görmediğimiz, tatmadığımız, bilmediğimiz.
galiba bir çok şey gibi düşlerimiz, hayallerimiz bile çalıntıymış.
uzanıp bir hayal bile kuramamışız, bulutlara bakıp bişeylere* benzetmeye bile üşenmişiz.
filmler izlemişiz, roller beğenmişiz, düşler çalmışız ve kendimize uyarlamışız. esaretin bedeli'ni izlerken endi dufreyn olmuşuz, yıllarca tırnaklarımızla kazarken bir duvarı, meksika'da * bir sahil kasabası hayal etmişiz, bir tekne onaracağımız, belki gündüzleri balık tutacağımız sakin bir kasaba. genç verter'le birlikte acı çekmişiz, ceyar hep aramızda olmuş.

oysa siyah renkte ve üzerinde aşağıdan yukarıya doğru yükselen turuncu alev desenleri olan bir şort sarmaladığı çelimsizlikle dolaşıyor kumlarda. bir kaç kız kulaklarında aypod, ellerinde kitap güneşleniyor. kitapların son dönemin ses getiren kitaplardan, minimum 200 sayfa ve ortasında bir kitap ayracı taşıması da zaruri.
bir anne dondurma kutuları ve saklama kablarıyla muhafaza ettiği sigara böreklerini, sarmaları dolmaları ve illaki bim poşetiyle taşıdığı kolayı, simbad çekirdeğini servis ediyor.

olmuyor işte, ne kadar keyefsi ekstrem menü isterken ağzımızı büzsekte iki lahmacunun hatırı kalıyor. salif keyte jötemmiyamore diyor ama kazancı bedih'in hatırı kalıyor.
olmuyor işte sarışın japon kızları gibiyiz, birbirine benzeyen, sevimsiz.

bazen kendimi daha iyi hissediyorum yine de, yağmur yağarken iki elimi yana açıp zıplarsam ve sırılsıklam ıslanmama müsaade edersem yeniden hissedebilecekmişim gibi geliyor, otobüse orta kapıdan biletsiz binebilirsem olacak gibi. o anlarda durmak bişeyleri* ıskalamakmış sanıyorum ve ne olduğunu bilmediğim yitirilenimin peşinde sokaklara düşüyorum. pan'ın labirenti'ndeki o ninnimsi melodi çalıyor, benzemiyor sesim ama mırıldanıyorum.

işte kumsal upuzun uzanıyor, düşlerimdeki gibi değilse bile sarı, kitabımı çıkarıyorum çantamdan, güneş yağımı, aypodumu.
şimdi daha zeki görünmeliyim, daha kültürlü.
ama dikkat çekmek adına ne söylenebilir ki hayata dair, havluyla kurulanıp bir yandan...
nihat doğan ın kaynıymış efendim. biz öyle duyduk. *
nickini her okuduğumda 'kıyamammm' diye içimden geçirdiğim yazar. güzel nick, güzel yazar.
(#13298304) diego dur ALlahını seversen zaten ortalık karışık..
(#13298304) nolu enrtysinde ve başlıkla enrty birleşince ruh hali ortaya çıkıyor.

atatürk'ün ben zengin olmayacağım, bakın ühühüüh benim param yok bakın, bana acıyın diye derdi yok iddiasıda yok...

canım ya bak bakınız olarak yada alay için demiyorum harbi diyorum, yazık la kimin çocuğuysa...
şimdi tüm hayatım bir post-ite sığıyor.

halbuki birdirbir oynarken tüm tekerlemeleri biliyordum ben, tamam bazı argo ifadeleri sansürlüyordum ama biliyordum.
merdivenlerin evin dışında olduğu bir dönemdi bahsettiğim ayaklarımı merdivenini korkuluklarından sarkıtır sokağı izlerdim, tabi altıma minder koyardım "yoksa beton çeker hasta olurdum ". beton çekmesinin ne olduğunu hala bilmiyor olabilirim veya belki biliyorum da bildiğimi bilmiyorumdur neyse zaten o merdiven yok.
merdivende oturmak bir görevdi de aynı zamanda, bir nevi erken uyarı sistemi, yoksa henüz sokağın başında giren bir zerzevatçıdan nasıl haberdar olurdu annem? ee aygazı, nayloncuyu, terlikçiyi de düşününce ciddi bir maaşı hakediyormuşum aslında. ooo oo annem onların anonslarını duyana kadar onlar arka sokaklarda olurdu ben olmasam...

evet sanırım anneme yaptığım bunca iyilikten sonra cenneti haketmişimdir, sadece bu da değil bi defasında da annem ekmeğimin arasına bal koymuştu, petek bal, babam koca bi petek almıştı, bakkalın memleketinden gelmiş, harbi balmış, şifa niyetine. evet ben ballı ekmeğimi almış sokağa koşarken sevimli bir kedicik görmüştüm ve her halinden ekmeğimde gözüm olduğu anlaşılıyordu.
bir an kıyamasam da ballı ekmeğime ucundan koparıp verdim...
gerizekalı kedi, pislik, canı çıkasıca...
yemedi...
bal sevmiyorlarmış anlaşılan, bari sırnaşıp istemeseydi o zaman, gerizekalı...

kedileri sevmiyorum.
"emoları rahat bırakın" tarzı bir surat ifadesine sahip olduğunu düşündüğüm yazar.
(#13355138)
göğüslerinin küçük olmasından dolayı üzülmemesi gerektiğini düşündüğüm yazar.
(#13355138)

anlattıkları doğrultusunda sevgilisine hak verdiğimdir. avuca gelmeyen eti n'apalım.
fctegk ile aynı ip'den girmeleri, aynı kişi olmalarını ispatlar.

edit: ispatlamanın anlamı yok, zaten o.
ne içerek bu kafaya ulaştığını merak ettiğim yazardır. forum chat tarzı entry siken kız olduğundan da süphelenmiyor değilim.
nesildaş yazar. hoşgelmiş.
çok samimi olduğunu düşündüğüm, doğru tespitleri olan yazar.
sürekli sevgili ile alakalı açtığı başlıkların amacını anlamış değilim. troll desen değil. çocukça demek daha doğru olur sanırım.
(bkz: pepee pepee çok üzülüyor)
(#13408017) erkek katili yazar. onlarda yaşasınlar onlarda gerekliler demek istediğimdir. *
(bkz: ama ama ağlarım ama)

ediyle büdü:ama öl sen ama.
polyanna'nın türkiye şubesidir.
"iyi kalpli yabancı"ların kurbanı naif yazar.
Bir Blizzardb sözüdür. Bu cümleyi kullanın anında ortama sessizlik çöker. Dalga geçme sözüdür,üzüntüden değildir.
morganize işler'in polyanna versiyonu dişi yazar.

(bkz: harun abi olmasa bari)
sözlüğün melissa p. si olmaya çalışan yazar , 100'e kadar sayabiliyorum tarağımda var . hoşgelmiş zevkü sefa getirmiş .

(bkz: eteğinizin altına para düşüren iyi kalpli yabancı)
(#13437294) tercüman olmuştur,
kendisine tebriklerimi gönderiyorum.
(#13437294) ayakta alkışladığım yazar .
morganize işler 'in başka bir hesabı olabilir. diğer olasılık için;
(bkz: çakma morganize işler sendromu)
güncel Önemli Başlıklar