bugün
- memati192314
- arap milliyetçiliği15
- artık kadınlardan uzak duruyorum10
- hiç kavga oluyormu sözlükte8
- magnum un 2 tl olduğu yıllar15
- ayet ile hadis çelişirse hadisten hüküm alırım8
- türk kızlarının türk erkeklerinden nefret etmesi15
- aydinoglu bombala25
- sözlük yazarlarının kaç flörtü var11
- kel kadın olmaması9
- gideon reid morgan jj31
- sözlük erkeklerinin fotoğraf atmaması36
- bamya seven insan11
- gideon reid morgan jj silik yesin kampanyası9
- true'ya vurmak isteyen sözlük erkekleri tam liste8
- dinsiz kitapsız kafir ve küresel ıkınma ilişkisi8
- dolar neden düşmüyor avradnı sikiyim8
- insanlara nasıl faydalı olurum8
- 12 haziran 2024 istanbul sıcağı13
- eşcinsel bir erkeğe küresel'in fotosunu göstermek16
- anın görüntüsü13
- neden fenerbahçeliyim8
- yeşil pasaportlu koca arayan hanım abla17
- jose mourinho35
- bik bik kiraz yerken siz fakirler ne yapıyorsunuz16
- erkeklerin çoğunun yalnız olması13
- hakemlerle şampiyon olmak12
- manyak olmaya karar verdim9
- sözlük erkeklerinin fotoları başlığına bakan erkek8
- yazarlardan akıl almak18
- islamcıların saç ile alıp veremediği nedir11
- kürt milliyetçiliğinin çok komik olması9
- siradansiradisibiri8
- kuresele yavsayan gotler tam liste24
- küresel ısınmanın erkek kökünü kurutacak olması11
- rte türkiyenin geleceğinin garantisidir16
- galatasaray'ın ünlü bir hakemle anlaşması15
- 4 israilli rehine için 274 filistinli ölmesi10
- beyler moralim bozuk yardımcı olur musunuz9
- türbanlı bacımızın milletin ortasında öpüşmesi22
- bizi tanrı değil bilim kurtaracak14
- bir kızın sizi sevip sevmediğini anlama yöntemleri9
- tebliğcilerin insanların giyimine karışması15
- üstteki yazar sevdiği ve sevmediği iki şey11
- allah'ı seven insan8
- vatanınızın kıymetini bilen diyen gurbetçi16
- ramazanda anne sütü içmeyen oruçlu bebek12
- tehlike içermeyen köpeği götüreni durdurmak15
- ağzı göt gibi kokan erkek8
- 3 çarpı 3 çarpı 38
sıcak bir yaz günü güzel bir plaj...
şimdi bakıyorum da anlatacak ne az şeyim varmış ve ne çok şey anlatmalıymışım, ya da ne çok şey anlatmam gerektiğini sanmışım. hani hep güzel bişi* hayal et dediklerinde sapsarı bir kumsal hayal ederiz ya, bide* bir deniz ama deniz dediğim bizim marmara veyahut karadeniz gibi bişi* değil, turkuaz renkte ve çarşaf gibi kırılan güneş ışıklarının dibe ulaşıp şakacı ışık oyunları yaptığı. ya işte çok kasmayın, kışın yarısını devirdikten sonra internet sitelerinin sağ köşelerini süsleyen ve "erken rezervasyon fırsatlarını kaçırmayın" başlıklı advertoryıllarındaki gibi veya mahsun kırmızıgül'ün "sarı sarı" klibindeki gibi bir deniz.
tropikal ağaçlar da olmalı mutlaka, geniş yapraklı bitkiler, palmiyeler ve kurutulmuş ağaç dallarından yapılmış egzotik bir kulübe. yüzükoyun yatan ve çeşitli bitki özleri ve yağları ile masaj yapılmış sırtına parlak/glossy taşlar yerleştirilmiş bir kadın.
ve mango, papaya, avakado, pepino, durian, kivano, kivi. adını doğru yazdığımdan bile emin olmadığım ve rengi açık sarıdan yeşile doğru bir gradyan oluşturan meyveler.
evet mutluluk hayalimiz genelde böyle bişi*.
şimdi düşünüyorum da ne kadar sanal hayallerimiz varmış, görmediğimiz, tatmadığımız, bilmediğimiz.
galiba bir çok şey gibi düşlerimiz, hayallerimiz bile çalıntıymış.
uzanıp bir hayal bile kuramamışız, bulutlara bakıp bişeylere* benzetmeye bile üşenmişiz.
filmler izlemişiz, roller beğenmişiz, düşler çalmışız ve kendimize uyarlamışız. esaretin bedeli'ni izlerken endi dufreyn olmuşuz, yıllarca tırnaklarımızla kazarken bir duvarı, meksika'da * bir sahil kasabası hayal etmişiz, bir tekne onaracağımız, belki gündüzleri balık tutacağımız sakin bir kasaba. genç verter'le birlikte acı çekmişiz, ceyar hep aramızda olmuş.
oysa siyah renkte ve üzerinde aşağıdan yukarıya doğru yükselen turuncu alev desenleri olan bir şort sarmaladığı çelimsizlikle dolaşıyor kumlarda. bir kaç kız kulaklarında aypod, ellerinde kitap güneşleniyor. kitapların son dönemin ses getiren kitaplardan, minimum 200 sayfa ve ortasında bir kitap ayracı taşıması da zaruri.
bir anne dondurma kutuları ve saklama kablarıyla muhafaza ettiği sigara böreklerini, sarmaları dolmaları ve illaki bim poşetiyle taşıdığı kolayı, simbad çekirdeğini servis ediyor.
olmuyor işte, ne kadar keyefsi ekstrem menü isterken ağzımızı büzsekte iki lahmacunun hatırı kalıyor. salif keyte jötemmiyamore diyor ama kazancı bedih'in hatırı kalıyor.
olmuyor işte sarışın japon kızları gibiyiz, birbirine benzeyen, sevimsiz.
bazen kendimi daha iyi hissediyorum yine de, yağmur yağarken iki elimi yana açıp zıplarsam ve sırılsıklam ıslanmama müsaade edersem yeniden hissedebilecekmişim gibi geliyor, otobüse orta kapıdan biletsiz binebilirsem olacak gibi. o anlarda durmak bişeyleri* ıskalamakmış sanıyorum ve ne olduğunu bilmediğim yitirilenimin peşinde sokaklara düşüyorum. pan'ın labirenti'ndeki o ninnimsi melodi çalıyor, benzemiyor sesim ama mırıldanıyorum.
işte kumsal upuzun uzanıyor, düşlerimdeki gibi değilse bile sarı, kitabımı çıkarıyorum çantamdan, güneş yağımı, aypodumu.
şimdi daha zeki görünmeliyim, daha kültürlü.
ama dikkat çekmek adına ne söylenebilir ki hayata dair, havluyla kurulanıp bir yandan...
şimdi bakıyorum da anlatacak ne az şeyim varmış ve ne çok şey anlatmalıymışım, ya da ne çok şey anlatmam gerektiğini sanmışım. hani hep güzel bişi* hayal et dediklerinde sapsarı bir kumsal hayal ederiz ya, bide* bir deniz ama deniz dediğim bizim marmara veyahut karadeniz gibi bişi* değil, turkuaz renkte ve çarşaf gibi kırılan güneş ışıklarının dibe ulaşıp şakacı ışık oyunları yaptığı. ya işte çok kasmayın, kışın yarısını devirdikten sonra internet sitelerinin sağ köşelerini süsleyen ve "erken rezervasyon fırsatlarını kaçırmayın" başlıklı advertoryıllarındaki gibi veya mahsun kırmızıgül'ün "sarı sarı" klibindeki gibi bir deniz.
tropikal ağaçlar da olmalı mutlaka, geniş yapraklı bitkiler, palmiyeler ve kurutulmuş ağaç dallarından yapılmış egzotik bir kulübe. yüzükoyun yatan ve çeşitli bitki özleri ve yağları ile masaj yapılmış sırtına parlak/glossy taşlar yerleştirilmiş bir kadın.
ve mango, papaya, avakado, pepino, durian, kivano, kivi. adını doğru yazdığımdan bile emin olmadığım ve rengi açık sarıdan yeşile doğru bir gradyan oluşturan meyveler.
evet mutluluk hayalimiz genelde böyle bişi*.
şimdi düşünüyorum da ne kadar sanal hayallerimiz varmış, görmediğimiz, tatmadığımız, bilmediğimiz.
galiba bir çok şey gibi düşlerimiz, hayallerimiz bile çalıntıymış.
uzanıp bir hayal bile kuramamışız, bulutlara bakıp bişeylere* benzetmeye bile üşenmişiz.
filmler izlemişiz, roller beğenmişiz, düşler çalmışız ve kendimize uyarlamışız. esaretin bedeli'ni izlerken endi dufreyn olmuşuz, yıllarca tırnaklarımızla kazarken bir duvarı, meksika'da * bir sahil kasabası hayal etmişiz, bir tekne onaracağımız, belki gündüzleri balık tutacağımız sakin bir kasaba. genç verter'le birlikte acı çekmişiz, ceyar hep aramızda olmuş.
oysa siyah renkte ve üzerinde aşağıdan yukarıya doğru yükselen turuncu alev desenleri olan bir şort sarmaladığı çelimsizlikle dolaşıyor kumlarda. bir kaç kız kulaklarında aypod, ellerinde kitap güneşleniyor. kitapların son dönemin ses getiren kitaplardan, minimum 200 sayfa ve ortasında bir kitap ayracı taşıması da zaruri.
bir anne dondurma kutuları ve saklama kablarıyla muhafaza ettiği sigara böreklerini, sarmaları dolmaları ve illaki bim poşetiyle taşıdığı kolayı, simbad çekirdeğini servis ediyor.
olmuyor işte, ne kadar keyefsi ekstrem menü isterken ağzımızı büzsekte iki lahmacunun hatırı kalıyor. salif keyte jötemmiyamore diyor ama kazancı bedih'in hatırı kalıyor.
olmuyor işte sarışın japon kızları gibiyiz, birbirine benzeyen, sevimsiz.
bazen kendimi daha iyi hissediyorum yine de, yağmur yağarken iki elimi yana açıp zıplarsam ve sırılsıklam ıslanmama müsaade edersem yeniden hissedebilecekmişim gibi geliyor, otobüse orta kapıdan biletsiz binebilirsem olacak gibi. o anlarda durmak bişeyleri* ıskalamakmış sanıyorum ve ne olduğunu bilmediğim yitirilenimin peşinde sokaklara düşüyorum. pan'ın labirenti'ndeki o ninnimsi melodi çalıyor, benzemiyor sesim ama mırıldanıyorum.
işte kumsal upuzun uzanıyor, düşlerimdeki gibi değilse bile sarı, kitabımı çıkarıyorum çantamdan, güneş yağımı, aypodumu.
şimdi daha zeki görünmeliyim, daha kültürlü.
ama dikkat çekmek adına ne söylenebilir ki hayata dair, havluyla kurulanıp bir yandan...
nihat doğan ın kaynıymış efendim. biz öyle duyduk. *
nickini her okuduğumda 'kıyamammm' diye içimden geçirdiğim yazar. güzel nick, güzel yazar.
(#13298304) nolu enrtysinde ve başlıkla enrty birleşince ruh hali ortaya çıkıyor.
atatürk'ün ben zengin olmayacağım, bakın ühühüüh benim param yok bakın, bana acıyın diye derdi yok iddiasıda yok...
canım ya bak bakınız olarak yada alay için demiyorum harbi diyorum, yazık la kimin çocuğuysa...
atatürk'ün ben zengin olmayacağım, bakın ühühüüh benim param yok bakın, bana acıyın diye derdi yok iddiasıda yok...
canım ya bak bakınız olarak yada alay için demiyorum harbi diyorum, yazık la kimin çocuğuysa...
şimdi tüm hayatım bir post-ite sığıyor.
halbuki birdirbir oynarken tüm tekerlemeleri biliyordum ben, tamam bazı argo ifadeleri sansürlüyordum ama biliyordum.
merdivenlerin evin dışında olduğu bir dönemdi bahsettiğim ayaklarımı merdivenini korkuluklarından sarkıtır sokağı izlerdim, tabi altıma minder koyardım "yoksa beton çeker hasta olurdum ". beton çekmesinin ne olduğunu hala bilmiyor olabilirim veya belki biliyorum da bildiğimi bilmiyorumdur neyse zaten o merdiven yok.
merdivende oturmak bir görevdi de aynı zamanda, bir nevi erken uyarı sistemi, yoksa henüz sokağın başında giren bir zerzevatçıdan nasıl haberdar olurdu annem? ee aygazı, nayloncuyu, terlikçiyi de düşününce ciddi bir maaşı hakediyormuşum aslında. ooo oo annem onların anonslarını duyana kadar onlar arka sokaklarda olurdu ben olmasam...
evet sanırım anneme yaptığım bunca iyilikten sonra cenneti haketmişimdir, sadece bu da değil bi defasında da annem ekmeğimin arasına bal koymuştu, petek bal, babam koca bi petek almıştı, bakkalın memleketinden gelmiş, harbi balmış, şifa niyetine. evet ben ballı ekmeğimi almış sokağa koşarken sevimli bir kedicik görmüştüm ve her halinden ekmeğimde gözüm olduğu anlaşılıyordu.
bir an kıyamasam da ballı ekmeğime ucundan koparıp verdim...
gerizekalı kedi, pislik, canı çıkasıca...
yemedi...
bal sevmiyorlarmış anlaşılan, bari sırnaşıp istemeseydi o zaman, gerizekalı...
kedileri sevmiyorum.
halbuki birdirbir oynarken tüm tekerlemeleri biliyordum ben, tamam bazı argo ifadeleri sansürlüyordum ama biliyordum.
merdivenlerin evin dışında olduğu bir dönemdi bahsettiğim ayaklarımı merdivenini korkuluklarından sarkıtır sokağı izlerdim, tabi altıma minder koyardım "yoksa beton çeker hasta olurdum ". beton çekmesinin ne olduğunu hala bilmiyor olabilirim veya belki biliyorum da bildiğimi bilmiyorumdur neyse zaten o merdiven yok.
merdivende oturmak bir görevdi de aynı zamanda, bir nevi erken uyarı sistemi, yoksa henüz sokağın başında giren bir zerzevatçıdan nasıl haberdar olurdu annem? ee aygazı, nayloncuyu, terlikçiyi de düşününce ciddi bir maaşı hakediyormuşum aslında. ooo oo annem onların anonslarını duyana kadar onlar arka sokaklarda olurdu ben olmasam...
evet sanırım anneme yaptığım bunca iyilikten sonra cenneti haketmişimdir, sadece bu da değil bi defasında da annem ekmeğimin arasına bal koymuştu, petek bal, babam koca bi petek almıştı, bakkalın memleketinden gelmiş, harbi balmış, şifa niyetine. evet ben ballı ekmeğimi almış sokağa koşarken sevimli bir kedicik görmüştüm ve her halinden ekmeğimde gözüm olduğu anlaşılıyordu.
bir an kıyamasam da ballı ekmeğime ucundan koparıp verdim...
gerizekalı kedi, pislik, canı çıkasıca...
yemedi...
bal sevmiyorlarmış anlaşılan, bari sırnaşıp istemeseydi o zaman, gerizekalı...
kedileri sevmiyorum.
"emoları rahat bırakın" tarzı bir surat ifadesine sahip olduğunu düşündüğüm yazar.
(#13355138)
göğüslerinin küçük olmasından dolayı üzülmemesi gerektiğini düşündüğüm yazar.
göğüslerinin küçük olmasından dolayı üzülmemesi gerektiğini düşündüğüm yazar.
fctegk ile aynı ip'den girmeleri, aynı kişi olmalarını ispatlar.
edit: ispatlamanın anlamı yok, zaten o.
edit: ispatlamanın anlamı yok, zaten o.
ne içerek bu kafaya ulaştığını merak ettiğim yazardır. forum chat tarzı entry siken kız olduğundan da süphelenmiyor değilim.
nesildaş yazar. hoşgelmiş.
çok samimi olduğunu düşündüğüm, doğru tespitleri olan yazar.
sürekli sevgili ile alakalı açtığı başlıkların amacını anlamış değilim. troll desen değil. çocukça demek daha doğru olur sanırım.
(bkz: pepee pepee çok üzülüyor)
polyanna'nın türkiye şubesidir.
"iyi kalpli yabancı"ların kurbanı naif yazar.
Bir Blizzardb sözüdür. Bu cümleyi kullanın anında ortama sessizlik çöker. Dalga geçme sözüdür,üzüntüden değildir.
sözlüğün melissa p. si olmaya çalışan yazar , 100'e kadar sayabiliyorum tarağımda var . hoşgelmiş zevkü sefa getirmiş .
(bkz: eteğinizin altına para düşüren iyi kalpli yabancı)
(bkz: eteğinizin altına para düşüren iyi kalpli yabancı)
(#13437294) tercüman olmuştur,
kendisine tebriklerimi gönderiyorum.
kendisine tebriklerimi gönderiyorum.
(#13437294) ayakta alkışladığım yazar .
morganize işler 'in başka bir hesabı olabilir. diğer olasılık için;
(bkz: çakma morganize işler sendromu)
(bkz: çakma morganize işler sendromu)
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar