Zaman gazetesine haber olmasının nedeni bu iltifatmış demek ki:
------------------
Alvar imamının Vefatı
Efe Hazretleri 12 Mart 1956da vefat ettiğinde köyde bulunan Fethullah Gülen Hocaefendi, o günü şöyle anlatıyor:
Hayatımın en sarsıcı hadiselerinden biri de Alvar imamının vefatıdır. O gün [12.03.1956] ben de Alvarda bulunuyordum. Hatırladığıma göre kuşluk vaktiydi. Salondaki sedirin üzerinde uzanmış, istirahat ediyordum. Birden hafiften bir ses duydum. Buna ses değil çığlık demek daha doğru olurdu. Kulağımı uğuldatan bu çığlık Efe öldü! diye bağırıyordu.
Hemen yerimden fırladım. Ceketimi elime alıp koştum. Efe Hazretlerinin evine doğru yaklaştıkça, acı gerçeği anladım; Efe hakikaten ölmüştü. Çünkü çevre komşular hep evin etrafına toplanmışlar ve insanlar mendil tutmaca ağlıyorlardı. Dünya, yeri doldurulamayacak bir boşluk daha görecek ve Efenin ölümüyle bu yaşlı ana, bir defa daha inleyecekti. inleme ve ağlamalar günlerce, aylarca sürdü. Sessiz ağlayışımız ise hâlâ devam etmektedir.
Efe Hazretleri, marifetullah deryasına dalmış, muhabbetullah bahçesinde seyran etmiş bir insan-ı kamil olarak yaşadığı yılları ve çevresini aydınlattığı gibi, vefatından sonra geride bıraktığı eser ve hatıralarıyla da bizleri aydınlatmaya devam etmektedir. http://www.yagmurdergisi....nu/alvarli-efe-hazretleri
Tabii asıl önemi, The Cemaat'in Fethullah Gülen'den dolayı çok sayıp sevdiği bir insan olması.
Çünkü Gülen, bu hocadan ders almış.
Durumu da şöyle anlatmış:
-------------------------
Fethullah Gülen Hocaefendi Alvar imamını Anlatıyor
Hocaefendi Efe Hazretleriyle tanışmasını ve onun sohbetlerine katılmasını hatıralarında şöyle ifade ediyor: Ailemin dışında Alvar imamının da üzerimde tesiri çok büyüktür. Hüsn-ü teveccühte bulunmam için lâzım gelen bütün şartlar hazırdı. Dayım, âdeta o ismi besmelesiz ağzına almıyordu. Teyzem o iklimin delisiydi. Babamın, annemin ciddi bir merbutiyeti vardı. Benim o zatla bütünleşmem için bütün sebepler ortadaydı.
Sözün tesiri için bu çok önemlidir. Onun için, Alvar imamının ağzından çıkan her kelime bana, başka bir âlemden akıp gelen ilhamlar şeklinde görünüyordu. Yani, o konuşurken biz, yeni, şimdiye kadar yere inmemiş bir kısım semavî şeyler dinliyor gibi kulak kesiliyor ve böyle bir atmosfer içinde dinliyorduk. Belki bu söylediklerim o gün için, tesir yönüyle bu kadar netleşmemişti ve ben çocukluğumda bu kadar net bir düşünceyle onu dinlememiştim. Fakat vicdanımın bir lahutilik karşısında olduğunu her zaman hissetmişimdir.
Alvar imamı Hazretlerini ne zaman tanıdığımı söyleyemeyeceğim. Zira hayata gözlerimi açtığım zaman, onun ağzının şerbetine susamış pek çok gönül gibi, peder ve validemi de o dupduru kaynağın başında buldum. Onu idrak ettim diyemem; çünkü o, ötelere göç ettiği zaman, ben hayatımın henüz, on altıncı yılının yamaçlarında dolaşıyordum. Buna rağmen ilk şuur ve ilk ihsaslarıma seslenen bir ruh olması itibariyle, benim o idrake kapalı yaşım, başım ve istidatlarımdan daha ziyade, onu yine onun tenezzüllerinde yakaladığımı, tanımaya çalıştığımı ve bugünkü, seziş, duyuş ve hissedişlerimi o günkü ihsaslarıma borçlu olduğumu rahatlıkla söyleyebilirim.
Onun, çocukluğumun başına konmuş büyük bir iltifat sayacağım Talebem sözüyle her başımı okşadıkça, o günkü hislerimle kendimi sağlam bir emniyet noktasına dayamış hisseder, ruhumu bir inşirahın sardığını duyardım. Aradan bunca zaman geçmiş olmasına rağmen, hâlâ onun ipekten ellerini kulaklarımda hisseder, hâlâ Kulaklarını biraz yumuşatayım da zekân açılsın. dediğini duyar gibi olurum.
O, anlayabildiğim ölçüler içinde büyükçe yaşadı; ama katiyen debdebeye düşmedi, Hakka kurbiyet dairesinde dönüp durdu; fakat hiç mi hiç ihtişama ve alâyişe yüz vermedi. Âdeta bir Hüma kuşu gibi gölgesi vardı kendisi yoktu.
O, akıl gözünü doğru düşünce ile birleştirmeye muvaffak olmuş ve kalp, kafa izdivacı gibi çok az talihlinin ulaşabildiği bir noktada kutup bir insandı.
O, en kötü dönemde, en ağır şartlar altında kimseye pes etmeden ve hiçbir şeye takılıp kalmadan medrese ilimleriyle tekkenin aşk ve şevkini telifi başarmış çok nadide temiz soluklardan biriydi. Himmetindeki yükseklik ve idaresindeki bu derinlik sayesinde, bizlerle ilkler arasındaki mesafeyi bir ölçüde kapamaya muvaffak olmuş ve arkadan gelenlere zemin hazırlamıştır.
--spoiler--
Dedem anlatırdı,Erzurumda onun babası Alvarlı Efe Hzlerinin müridiymiş,ayakkabıcılık yaparmış,pabuçlara çaktığı çivi hiç sökülmezmiş,kalbi temiz olanlar çekice her vurduğunda çekiçten Allah sesi geldiğini söylerlermiş,sonra meşhur olunca Erzurumdan ayrılmak zorunda kalmış ama hikayesi bizde dostlar...
--spoiler--
--spoiler--
NCiTME
Hazer kıl kırma kalbin kimsenin canını incitme
Esir-i gurbet-i nalan olan insanı incitme
Tarik-i ışkda bi-çareyi hicranı incitme
Sabır kıl her belaya hâne-yi Rahman’ı incitme
Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i âlem-i zî-şanı incitme
Elin çek meyl-i dünyadan eğer aşık isen yare
Muhabbet camını nuş et asıl Mansur gibi dare
Misafirsin felek bağında bendin salma efkare
Düşersin bir belaya sabrı kıl Mevla verir çare
Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i alem-i zi-şanı incitme
Bulaşma çark-ı dünyaya vücudun pak-tahirken
Güvenme mal u mülk ü mansıbın efnası zahirken
Nic’ oldu mali Karun’un felek bağında vafirken
Nedir bu sendeki etvar-ı dert gönlün misafirken
Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i alem-i zî-şanı incitme
Hasislikden elin çek sen cömerd ol kan-ı ihsan ol
Konuşma cahil-i nadan ile gel ehl-i irfan ol
Hakir ol alem-i zahirde sen ma’nada sultan ol
Karıncanın dahi halin gözet dehre Süleyman ol
Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i alem-i zî-şanı incitme
Ben insanım diyen insana düşmez şad’u handanlık
Düşen bî-çareyi kaldırmadır alemde insanlık
Hakikat ehlinin hali durur daim perişanlık
Bir işi etme kim gelsün sana sonra peşîmanlık
Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i cilem-i zî-şanı incitme
Ehl-i irfanım deyü her yerde bendin atma meydana
El elden belki üstündür ne lazım uyma şeytana
Yakın olmak dilersin Hazret-i Hallak-ı ekvana
Cihanda tatlı dilli olması lazımdır insana
Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i alem- zî-şanı incitme
Celîs-i meclis-i ehl-i hakikat ol firar etme
Heva-yı nefsine tabi’ olan yerde karar etme
Tekebbürlük eden insana asla i’tibar etme
Sana cevr ü cefa ederse bir keş inkisar etme
Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i alem- zî-şanı incitme
Vefası var mıdır gör kim sana bu çarh-ı devranın
Eser yeller yerinde hani ya taht-ı Süleyman’ın
Yalınız adı kaldı alem-i zahirde Lokman’ın
Geçer bir lahzada ru’ya misali ömrü insanın
Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i alem-i zî-şanı incitme
Sana bir faide yokdur bilirsin halk-ı gıybetden
Gözün aç alemi bir bir geçersin çeşm-i ibretden
Zarar gördüm diyen gördün mü sen ehl-i mehabbetden
Yeme kul hakkını korkar isen rüz-i kıyametden
Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i alem- zî-şanı incitme
Hakikat bahrinin gavvası ol terk-i mecaz eyle
Çıkar ha alma mazlumun ahın seni i’tiraz ile
Çehil semt-i Habîb’e ey gönül azm-i Hicaz ile
Yüzün tuk hak-i payine hemen arz-ı niyaz ile
Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i alem- zî-şanı incitme
Gönül ayinesin silmek gerekdir kalb-i agahe
Muhabbet şems-i dogmuşken ne lazım mihr ile mahe
Ne müşkil hacetin varsa heman arzeyle Allah ‘e
Der-i Mevla dururken bakma LÜTFÎ başka dergahe
Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i alem- zî-şanı incitme
Alvarlı M. Lutfi hazretleri
--spoiler--
1868de Erzurumun Pasinler ilçesine bağlı Kındığı köyünde dünyaya gelen Avlarlı Muhammed Lütfi, Alvarlı Efe Hazretleri olarak bilinmekteymiş.
Yöre insanının çok sayıp sevdiği bir 'yaşlı kişi'; yani.
Anne tarafından seyyid'miş; yani peygamberimizin soyundan geliyormuş. (Bu iddialar hep faso fisodur; kendisine seyyid'lik yakıştırılan o kadar çok kişi var ki...) http://www.yagmurdergisi....nu/alvarli-efe-hazretleri