bugün

vicdanı olmayan, iyiliği bilmeyen bir insan acı da çekemez. Acı çekmekte bir insanlık belirtisidir.
uçurtma avcısı/khaled hosseini
--spoiler--
Kimi köprüleri yıkmam, kimi köprüleri ise geçmem gerektiğini yaşayarak öğrendim.

--spoiler--

(bkz: paulo coelho)
...sevdik boş çıktı...
Ölüm var.
Ezilmiş, yıkılmış insanlar arkalarına bakmazlar. Kötü talihin peşlerini bırakmadığını bilirler.

sefiller/ victor hugo
'Ne var ki, her şeyi bilmek için, belki de hiçbir şey bilmemek gerektiğinden, ademoğullarından bazıları, bildikleri her şeyi unutmaya hayatlarını adadı. Çünkü onlara göre, ancak hiçbir şey bilmeyen bir masum, gördüğü anda O’nu tanıyabilirdi. Bunun için belki de, ölmeden önce ölmek gerekiyordu. Ölmek aslında, içindeki şarabı tamamen döküp billûr kadehi boşaltmak gibi, her şeyi ebediyen unutmak ve artık hiçbir şey bilmemek demekti.'

ihsan oktay anar~suskunlar
beni anlayacağı gün gelip çattığı zaman , korkarım ki iş işten geçmiş olacak.
tecrübeden sonraki idrak , evvelkinden çok daha pahalıdır.
”… ki böyle, tanıştığıma hiç memnun olmadığım kimselere, durmadan, ‘Tanıştığımıza memnun oldum,’ demek beni öldürüyor. Ama, bu hayatta kalmak istiyorsanız, ille de bu zırvaları söylemek zorundasınız.”

Çavdar tarlasında çocuklar
ben seni sadece yaşamadım.
ezberledim.
ben seni,
kendime tembihledim..
Dikine değil, yanlamasına kestiğin elmanın kusursuz yıldızını bana gösterdiğinde severdim seni...
kendi kendimize verdiğimiz sözü tutmak,
en çabuk unuttuğumuz şeydir ne yapsak.
william shakespeare.
nasıl kıyabiliyorsunuz kitabın altını çizmeye, ben sayfayı buruşturmaya çekiniyorum.
Beklemeye devam edip duruyorsunuz.Hiçbir şey olmuyor.Bekliyorsunuz,bekliyorsunuz,bekliyorsunuz,düşünüyorsunuz,düşünüyorsunuz,düşünüyorsunuz,şakaklarınız zonklayana kadar düşünüyorsunuz.Hiçbir şey olmuyor.
Yalnızsınız,yalnız,yalnız...

Stefan ZWEIG - SATRANÇ.
geçmişi tükürdüm, geleceği çiğnedim.
kinyas ve kayra.
Lev Tolstoy' un kendi değimiyle bütün Anna Karanina romanıdır. Her satırı çığır açar.
dünyanın kapılarını açıyordu bana. ve ben korkuyordum, ne yalan söyleyeyim? korku içindeydim. dünya öyle büyüktü ki... insanoğlunun girebileceği en büyük, en keder dolu yerdi.

delifişek
Mesela neden senin odanda duran, sen sandalyende ya da çalışma masanda otururken, uzanırken, ya da uyurken, seni bütünüyle gören mutlu bir dolap değilim? Neden değilim?
F. Kafka
"Ne istediğini bilmeyenler, yeni düşünceler uğruna isteğinden vazgeçenler, başladığını yarıda kesenler gibi oldum. O karanlık yamaçta ben de, vazgeçtim başlangıcı bunca zor işten, yeniden düşününce.
"iyi anladımsa dediklerini" diye yanıt verdi gönlü yüce gölge, "korku sarmış senin içini; korku sık sık insanın içine girer, yapacağı onurlu işleri engeller, ürkütür karanlıkta kalmış bir hayvan gibi.
Korkunu gidermek için, niçin geldiğimi, senin için üzüldüğüm ilk anda işittiklerimi söyleyeceğim sana."

ilahi komedya - Dante Alighieri.
görsel
Mehmet uzun yazılarında hapis yatmak. Bir uzun sevdadır diyarbekir surlarından Siverek caddelerine uzanmaktır Uzun’un hikayesi. Aşk kokan evrenselliği ve dahası tükenmeyen hümanizmi. 1953’ün dev çınarı 2007’nin sahtekarlığında boğuluverdi. Geriye “sen” kaldın;

“De sür hadi, yüreğimin eşlik ettiği aman
Sür hadi uzak yolun yolcusu, sür ey efkârlı...”
bazı hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar daha eşittir.
‎"Küçük bir kızken hep evin tepesinde uçmak isterdim.
Geceleri gözlerimi kapatıp çatıda olduğumu ve annemle babamı yatakta seyrettiğimi hayal ederdim.
Sonra çatıdan sıçrayıp uçardım..Bütün komşular uyurken ben havada süzülerek camlarından içeriye bakardım.
Uçardım ve...ağaçlarda dinlenirdim.Yapabileceğimi biliyordum ama onlara hiç söylemedim.
Birileri bir kez öğrenince...Seni düşürebilirler...."
-Biliyor musun, insanları öldürüyorum Portuga.

- Bunu nasıl yapıyorsun Zeze?

- Onları unutarak...

Şeker Portakalı
(bkz: hakan günday) Az.

Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki de çok az. O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum, Az.
Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z.
Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var.
O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında.
Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar.
Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler.
Hiç bir zaman içinde bulunamayacağımız fotoğraflar, asla önünde duramayacağımız binalar, adım atma ihtimalimizin dahi olmadığı merdivenler. Binemeyeceğimiz trenler, alamayacağımız biletler,gidemeyeceğimiz şehirler. Sokakta yürürken karşılaşma ihtimalimizin olmadığı insanlar, asla duyamayacağımız cümleler, gelmeyecek günler, geçmeyecek yıllar...
Gidecek onca yer varken neden kalacak bir yer yok..