bugün

görsel
'Umut inanılmaz bir şeydi tesla, öyle büyük acılara katlanabiliyorsun ki umut denen şey sayesinde.'
geçmişten geleceğe hayalet bir düşman, içimize sızmış, insanı insandan soğutan, insanı insana düşmanlaştıran, egoları tavan, çağdaşlarını hiçe sayan, bu kartonpiyer nesil; hepimizin ortak yapımı bir soysuzluk abidesi değil mi?

(bkz: muammer gündüz)
Kitap cümlesi değil ancak,

gün gelir ve anlar ki insan, yaşadığı her şey bir yalandır. geriye vazgeçemediği bir aşk ve kabullenemediği bir yalnızlık kalır. cengiz aymatov
altını çizmişim :

"bizzat beslemediğin bir şeytan, senin yolunu kesemez."
görsel

(bkz: steven spielberg)
görsel
görsel
'istanbul, kuşların farklı göç yollarının üzerinde yer alır. Doğuyla Batı’nın kucaklaştığı, Bizans ve islam’ın kaynaştığı bir yer olmanın ötesinde insana özgü bir yansıma olan ipek Yolu gibi milyonlarca yıldır süregelen doğal bir akışın merkezi konumundaki bir geçiş noktasıdır. Kaç defa tahrip edilmiş ve her seferinde yeniden inşa edilmiş, daha kesin bir ifadeyle sayısız kereler ağır bir hüzün içeren tarihini yeniden yaratarak bir kez daha tasvir edilmiştir. Ancak bu değişiminin temelinde, bilinçaltında deneyimlenen derin ve kaçınılmaz bir süreklilik yatmaktadır. Karmaşa ve şifanın bütünlüğü arasındaki bu diyalektik, şehrin kalbindedir.'

Murat Nemet-Nejat, istanbul Noirda.
'diğer bir önlem olarak korunaklı lahitler düşünülmüştür. buralara asil vücudun çürümesi durumunda yedek olarak kullanilmak üzere mumyalar yerleştirilmiştir. bu dinsel tarz başlangıçta mevcut olan hayatın varlığının onun temsili görünümünün yaratılmasına çalışılması esasına dayanmaktadır. benzer olarak bir başka karşı koyuş tarih öncesi devirlerde mağaralarda, başarılı bir av
sonrası yakalanan hayvanların bir kisminın kil ile örtülerek korunmaya çalışılması çabalarıdır. sanat ve uygarlık zaman içinde geliştikçe onun sihirli rolü daha da artacaktır.

15. louis kendisini mumyalatmak yerine le brun'a portresini yaptırmayı tercih edecektir. uygarlık tabii ki zamanın gücünü yok etmeye yetmeyecektir. o, ancak akılcı düşünme seviyesinin yükselmesini sağlayacaktir. artık hiç kimse bir modelin veya bir görüntünün aynılığına inanmamaktadır. görüntüler sadece bizim maddeleri hatırlamamıza yaramaktadır. onlar bizi ölümden koruyamazlar. bugün görüntü oluşturulmasının bu tür amaçları yoktur. ölümden sonra yaşam konusu tartışma dışı kaldığı için şimdilerde görüntüler gerçeğin benzerliği olarak ideal bir dünya yaratma amacını gütmektedir. eğer plastik sanatlar tarihine bakarsanız çıkış noktasının estetik kaygılardan çok, psikolojik isteklerden kaynaklandığını görürsünüz. bu,'benzerliğin öyküsü'dür ve isterseniz siz buna 'gerçekliğin öyküsü' diyebilirsiniz.'

andre bazin, sinema nedir?
Düşünmek! Düşmeden önce düşünmek.
--spoiler--
'Aile albümlerindeki fotoğraflarda gri ve mavi gölgeler görü­rüz. Bunlar çoğunlukla anlaşılmaz şeylerdir. Geleneksel aile portreleri zamanı yakalamıştır ve varlığını sürdürmektedir. Mekanik bir oluşum olan bu sanat bize sonsuzluk yaratamaz kesinlikle. Onun yaptığı sadece zamanı mumyalamaktır. Çürümeye böyle karşı koyar.

Bu açıdan baktığımızda, sinema zamanın tarafsızlığıdır. O artık nesneleri korumaz. ilk kez olarak nesnelerin görüntüleri onların sürekliliğinin görüntüleridir. Onu resimden ayıran en büyük özellik, işin içine zaman boyutunun katılmış olmasıdır.'
--spoiler--

andre bazin, sinema nedir.
Gidecek onca yer varken neden kalacak bir yer yok..
Hiç bir zaman içinde bulunamayacağımız fotoğraflar, asla önünde duramayacağımız binalar, adım atma ihtimalimizin dahi olmadığı merdivenler. Binemeyeceğimiz trenler, alamayacağımız biletler,gidemeyeceğimiz şehirler. Sokakta yürürken karşılaşma ihtimalimizin olmadığı insanlar, asla duyamayacağımız cümleler, gelmeyecek günler, geçmeyecek yıllar...
(bkz: hakan günday) Az.

Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki de çok az. O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum, Az.
Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z.
Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var.
O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında.
Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar.
Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler.
-Biliyor musun, insanları öldürüyorum Portuga.

- Bunu nasıl yapıyorsun Zeze?

- Onları unutarak...

Şeker Portakalı
‎"Küçük bir kızken hep evin tepesinde uçmak isterdim.
Geceleri gözlerimi kapatıp çatıda olduğumu ve annemle babamı yatakta seyrettiğimi hayal ederdim.
Sonra çatıdan sıçrayıp uçardım..Bütün komşular uyurken ben havada süzülerek camlarından içeriye bakardım.
Uçardım ve...ağaçlarda dinlenirdim.Yapabileceğimi biliyordum ama onlara hiç söylemedim.
Birileri bir kez öğrenince...Seni düşürebilirler...."
bazı hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar daha eşittir.
görsel
Mehmet uzun yazılarında hapis yatmak. Bir uzun sevdadır diyarbekir surlarından Siverek caddelerine uzanmaktır Uzun’un hikayesi. Aşk kokan evrenselliği ve dahası tükenmeyen hümanizmi. 1953’ün dev çınarı 2007’nin sahtekarlığında boğuluverdi. Geriye “sen” kaldın;

“De sür hadi, yüreğimin eşlik ettiği aman
Sür hadi uzak yolun yolcusu, sür ey efkârlı...”
"Ne istediğini bilmeyenler, yeni düşünceler uğruna isteğinden vazgeçenler, başladığını yarıda kesenler gibi oldum. O karanlık yamaçta ben de, vazgeçtim başlangıcı bunca zor işten, yeniden düşününce.
"iyi anladımsa dediklerini" diye yanıt verdi gönlü yüce gölge, "korku sarmış senin içini; korku sık sık insanın içine girer, yapacağı onurlu işleri engeller, ürkütür karanlıkta kalmış bir hayvan gibi.
Korkunu gidermek için, niçin geldiğimi, senin için üzüldüğüm ilk anda işittiklerimi söyleyeceğim sana."

ilahi komedya - Dante Alighieri.
Mesela neden senin odanda duran, sen sandalyende ya da çalışma masanda otururken, uzanırken, ya da uyurken, seni bütünüyle gören mutlu bir dolap değilim? Neden değilim?
F. Kafka
dünyanın kapılarını açıyordu bana. ve ben korkuyordum, ne yalan söyleyeyim? korku içindeydim. dünya öyle büyüktü ki... insanoğlunun girebileceği en büyük, en keder dolu yerdi.

delifişek
Lev Tolstoy' un kendi değimiyle bütün Anna Karanina romanıdır. Her satırı çığır açar.
geçmişi tükürdüm, geleceği çiğnedim.
kinyas ve kayra.
Beklemeye devam edip duruyorsunuz.Hiçbir şey olmuyor.Bekliyorsunuz,bekliyorsunuz,bekliyorsunuz,düşünüyorsunuz,düşünüyorsunuz,düşünüyorsunuz,şakaklarınız zonklayana kadar düşünüyorsunuz.Hiçbir şey olmuyor.
Yalnızsınız,yalnız,yalnız...

Stefan ZWEIG - SATRANÇ.