Yaklaşık 20 yıla aşkın süre dışavurumculuğun etkisi altında kalmış yavaş yavaş kendisini etnik yönetmenlere teslim etmiş, bu etnik yönetmenler sayesinde filmlerinde sıcaklığı arayan ülkesel sinemadır. Almanya denilince akla gelen o saat gibi işleyen sistemlerindeki kusursuzluğu filmlerinde de görülmektedir. Bu mekanik kusursuzluk seyircide soğuk bir etki bırakır. Bir kazayı olay yerinde izleyen bir insan gibi değil de aynı kazayı televizyondan izleyen bir insanmışsınız izlemini verir. Bu etki ancak günlük hayata ait olamayan konularda etkisini kaybeder. Filmleri alman felsefesi gibi düz ve saftır. Ayrıntıya inmek yerine direkt mesajı verme amaçlıdır.
son dönem filmlerinde doğu-batı almanya üzerinden şekillenen filmleriyle harika işler çıkarmaktadır. goodbye lenin ve das leben der anderen almanların bu konuda sıkıcı olmadan iyi işler başarabildiklerinin kanıtıdır. kaldı ki belirtildiği üzre ikinci dünya savaşına kadar sinema tekniği üzerine de buluş sayılabilecke yöntemler keşfetmiştir alman sineması.
almanlar filmlerini genelde amerikalılarla ortaklaşa hazırladıkları için amerikan teknikleri çok görülür ama yine de the reader'ın alman sineması'nın iyi örneklerinden olduğunu düşünüyorum.
hala soyut dışavurumculuğun etkisini sürdürdüğü, farklı etnikteki yönetmenlerin sayısı giderek artsa bile bu akımın kaybolmadığı sinemadır. özellikle soyut dışavurumculuğu benim gibi çok seven bir insansanız, gününüze renk katması işten bile değildir.