Irwin Allen Ginsberg (1926/1997) Amerikalı şair ve şavaş karşıtı. Beat kuşağının en önemli şairi olarak tanınır. Can Yücel'le buluşup içmişliği de vardır **
1997'de yetmiş bir yaşında ölen Allen Ginsberg, Yahudiydi, gay'di ve sosyalist bir anne - babanın çocuğuydu. Şairliğiyle ün ve para kazanmadan, dile düşmeden önce denizci, bulaşıkçı, kaynakçı ve gece bekçisi olarak çalıştı. Eşi Naomi, radikal bir komünist ve bastırılamaz bir nudistti. Genç yaşta, delirdi. Ginsberg'in utangaç ve karmaşık çocukluğu Paterson'da geçti. Bütün çocukluk öyküsü annesiyle ilgili tuhaf ve korkulu bölümlerle doludur. Annesi tehlikeli bir paranoyaktı; bütün bir ailenin hatta dünyanın kendine karşı planlar yaptığını düşündüğünde bile tek güvendiği kişi Allen'dı. Bu duygusal çocuk, çevresinde neler olup bittiğini anlamaya çalıştığında genellikle içinde olup bitenlerle savaşmak zorunda kalıyordu.
walt Whitman'ın şiirlerini lise yıllarında keşfetti ancak babasının tavsiyelerine uyarak şiir ilgisini bir yana bıraktı ve bir iş hukuk avukatı olarak kariyerini inşa etmeye başladı. Ama Columbia Üniversitesi'nin ilk yıllarında karşılaştığı vahşi ruhlar -ki bunlardan bir tanesi Jack Kerouac, öğrenci olmayanlardan biri de Burroughs'tu- bu planlarını çabucak değiştirdi.
Bu küçük filozof grubunun her üyesi, eşit biçimde kafayı uyuşturucu, suç, seks ve edebiyata takmışlardı. Bu grubun en genç ve en masum üyesi olan Ginsberg, diğerlerinin edebi yetilerini geliştirmelerine yardımcı olurken, grup üyeleri de karşılığında Ginsberg'in romanlarda bulunan cinsten naifliğini kırmasına yardımcı oluyorlardı. Columbia'da başlayan üniversite öğrenimi, kısa bir süre sonra, çalışmaları konusunda hiç de destekleyici olmayan arkadaşlarının yardımıyla, son buldu. Ve Ginsberg, kendini Times Meydanı'nda eroinmanlar ve daha çok Burroughs'un arkadaşları olan hırsızlarla birlirkte, Benzedrin ve marihuana üzerine deneyler yaparken ve homo barlarında keşiflere çıkarken buldu. Elbette grup, bütün bu süreçte "Yeni Bakış" adlı bir edebi akım üzerinde çalıştığına ikna olmuştu.
Ginsberg bundan sonra bu konuda epey istekli olan Neal Cassady ile (en azından kendisi için tutkulu olan) bir cinsel meseleye girdi. Daha sonra Kerouac'a "Yolda" adlı kitabı yazdıracak olan ülke gezilerine başladı. Ginsberg'in şehir arkadaşlarının neşeli delilikleri sürerken, annesinin deliliği pek de neşeli olmayan bir biçimde ilerliyordu. Ailesindeki herkes delilikle o kadar çok ilgileniyordu ki, herkes abartılmış bir biçimde normal olmaya çalışıyordu. Ama Ginsberg tam da ters yöne gitti ve kendini temelde deli olarak tanımlayıp, tuhaflığı bir hayat biçimi olarak seçti; annesinin düştüğü uçurumun kenarında yürümeyi sevdi.
1948'de William Blake'i Harlem'de bir apartman dairesinde okurken, daha 26 yaşındayken harika bir dellikle tanıştı. Blake'in kendisine göründüğünü söyledi. Bu olayı arkadaşlarına "Tanrıyı buldum" diye anlattı. Ginsberg, 29'una geldiğinde hiçbirini yayınlatmadığı bir sürü şiir yazmıştı. O daha çok Burroughs ve Kerouac'un yazdıklarını yayıncılara satmakla meşguldu. Hemen sonra "Howl/Uluma"nın yayınlınmasıyla Beat kuşağının* en önemli sembollerinden biri haline geldi.
Dünyayı gezip, Budizm'i keşfettikten ve sonraki 30 yılda sürecek bir dostluk demek olan Peter Orlovsky'ye aşık olduktan sonra daha da olgunlaştı. Beat bir düşünceden bir harekete, sonra da bir klik'e dönüşürken Ginsberg kendini hippilerin arasına attı. Bundan sonra Timothy Leary'nin yeni keşfi LSD üzerine yayınlar yapmakla uğraştı.
Çok ünlü bir Amerikan şairi olarak Ginsberg, bütün dünyada kitleleri politik olarak harekete geçirme yeteneğine sahipti ve '60'lar boyunca bu yeteneğini fazlasıyla kullandı. Devlet yetkililerini hiç durmadan sinir ediyor, Hindistan'da yöneticileri kızdırıyor, Küba ve Prag'dan kovuluyor ve sonu gelmeyecek biçimde Amerikan sağını gıcık ediyordu. Vietnam savaşı karşıtı gösterilerin sakallı adamıydı ve toplum içinde bütün politik muhalifliğiyle Amerika'da devrimci düşüncenin ve eylemin gelişmesinde tek başına çok büyük bir payı vardı.
Ginsberg'in '60'lar boyunca katıl(a)madığı tek radikal eylem Stonewall'da düzenlenen Homoseksüellerin eylemiydi. Ve Ginsberg, ertesi gün aynı yerde bağırarak eylemcilere destek verdiğini açıkladı. 1970'de Tibetli muhalif guruChogyam Trungpa Renpoche ile tanıştı ve hemen onu kişisel guru'su ilan etti. Daha sonra Anne Waldman ile birlikte Trungpa'nın Naropa Enstitüsü'nde Jack Keraouac Yapısız Şiir Okulu'nu kurdu. '80'lerin başlarında Ginsberg, punk rock hareketine bile katıldı. Clash grubunun 'Combat Rock' albümünde müzik yaptı ve onlarla birlikte sahneye çıktı. Ginsberg, son güne kadar eylemin, şiirin ve müziğin içinde kaldı. Brooklyn College'de ve Naropa'da öğretmenlik yaptı.
Dünyanın en büyük ajansı AP, ölümünü "Yazdıkları ve hayat tarzı ile önümüzdeki 40 yılın müziğini, politika ve protestolarını şekillendiren..." diye başlayan bir metinle duyurdu. CNN, Washington Post, New York Times ve Ginsberg'in tam karşısında durduğu 'diğerleri' de benzer ifadeler kullandılar onun için.
3 Nisan'da internet'te (wired.com), 4 Nisan'da da CNN'de karaciğer kanserine yakalandığı duyurulduğunda doktoru, 4 ayla 12 ay arasında bir ömür biçmişti ona. Ginsberg ise buna tepki olarak "şiir yazmaya devam edeceğini" açıklamıştı. Birkaç gün sonra, "Al şu atom bombasını kıçına sok", "herşeyimi verdim sana, şimdi bir hiçim", (En ünlü şiirlerinden Amerika'dan*, çeviri Ferit Edgü, Ada Yayınları, Ginsberg/Ferlinghetti-Amerika) dediği, bir yandan da çok sevdiği Amerika'da öldü. 5 Nisan'da, saat 2.39'da, arkadaşı Bill Morgan'a ait, New York'taki bir apartman dairesinde, arkadaşlarının ve ailesinin yanındaydı.
Amerika her şeyimi verdim sana, şimdi bir hiçim
17 Ocak 1956 ve iki dolar yirmi-yedi sent.
Kendi kafam bile destek değil bana.
insanlarla savaşı ne zaman sona erdireceğiz Amerika?
Al şu atom bombanı kıçına sok.
Kafam bozuk, Amerika, bir de sen üstüme varma,
Kafam yerine gelene dek şiir miir de yazmayacağım.
Söyle bana Amerika ne zaman melekleşeceksin sen?
Ne zaman anadan doğma olacaksın
Ne zaman bakacaksın mezarlıktan Amerika?
Ne zaman milyonlarca troçkistine yakışır olacaksın?
Amerika, kitaplıkların niçin gözyaşı ile dolu?
Amerika, Hindistan'a yumurtaları ne zaman yollayacaksın?
Amerika bu senin kılı kırk yarmalarından bıktım artık.
Ne zaman süpermarket'e gidip, şu güzel gözlerim için
gerekenleri alabileceğim?
Amerika, her şeyin bir yana, eksiksiz olan bir sen varsın
bir de ben, öbür dünya değil.
Şu makinalarına da dayanasım kalmadı Amerika, bil.
Bende bir ermiş olma isteği uyandırdın.
Bu tartışmayı çözmek için bir başka yol olmalı.
Burroughs şimdi Tanca'da, sanmıyorum ki geri dönsün
Korkunç bir şey olurdu bu.
Sen de korkunç musun Amerika yoksa bir oyun mu bu?
Saplantımdan döneceğimi sanıyorsan aldanıyorsun.
Öyle üstüme varma Amerika, ne yaptığımı biliyorum ben.
Amerika, erikler çiçek döküyor.
Aylardır gazete okuduğum yok, her gün
cinayetten birisi Kodesi boyluyor.
Amerika, Wobblie'lere tutkunum ben.
Küçükken komünisttim Amerika, özür mözür de dilemiyorum
şimdi her fırsatta esrar çekiyorum.
Günlerce evde oturup iş olsun diye kilerdeki gülleri seyrediyorum.
Chinatown'a gittiğimde kafayı çekiyorum ölesiye,
ama hiç kimselerle yatamıyorum.
Bu işin içinde bir şamata olduğunu sanıyorum.
Ah! Sen beni Marx okurken görmeliydin Amerika.
Ruh doktorum hiçbir şeyin yok diyor.
Hiçbir şeyim yok gerçekten, Tanrı' ya yakarma dahil.
Mistik görünümlerim ve kozmik titreşimlerim var yalnız.
Amerika, daha sana Max Amcam Rusya'dan döndükten sonra
ona yaptıklarından söz açmadım.
Sana sesleniyorum Amerika.
Heyecanlarının daha Time eliyle yönetilmesine göz yumacak mısın?
Ben Time'a tutkunum Amerika
Her hafta bir tane alıp okuyorum
Köşebaşındaki şekercinin yanından geçerken kapağı beni gözlüyor
Onu Berkeley Halk Kitaplığı'nın bodrum katında okuyorum.
Sana hep sorumluluktan söz ediyor. iş adamları ciddi.
Film yapımcıları ciddi. Herkes ciddi, ben hariç.
Zaman zaman Amerika ben değil miyim diye düşündüğüm oluyor.
Yeniden kendi kendimle konuşmaya başladım işte.
Asya bana karşı ayaklanıyor Amerika.
Bir metelik talihim yok.
En iyisi ulusal kaynakları inceleyip, onlara dönmek.
Ulusal kaynaklarım, biliyorum, iki parça esrar,
binlerce cinsiyet organı, saatde 1400 mil hızla giden
bir özel basılmaz edebiyat ve yirmibeşbin tımarhane.
Cezaevlerinden ve beşbin güneş ışığı altında saksılarda
Yaşayan fakir fukaradan sözetmiyorum.
Fransa'daki kerhaneleri kaldırdım, şimdi sıra Tanca'da.
Katolik olmasına katoliğim ama gene de Başkan olmak istiyorum.
Amerika senin bu alık ve çılgın havanda nasıl kutsal bir yakarma yazabilirim?
Dörtlüklerime Henry Ford gibi devam edeceğim,
yazdıklarım onun çıkardığı otomobiller kadar
kişisel, üstelik her biri değişik cinsiyetten.
Amerika dörtlüklerimi peşin para 2500 dolardan satarım sana,
eski dörtlüklerimi de 500 eksiğine alırım.
Amerika Tom Mooney'i serbest bırak.
Amerika ispanyol cumhuriyetçilerini kurtar.
America Sacco ve Vanzetti ölmemeli. Amerika ben Scottsboro çocuklarıyım.
Amerika, yedi yaşımdayken anam hücre toplantılarında götürürdü beni,
orda bize leblebi satarlardı, bir karneye bir avuç leblebi
beş sent ve söylev beleşti
herkes bir melekti orda Amerika ve işçiler karşı iyi
duygularla doluydu herkes içtendi Amerika ve bilemezsin
parti 1833'de nasıl iyiydi ve Scott Nearing ne hoş
bir ihtiyardı Bloor Ana bir seferinde nasıl da ağlatmıştı
beni bir kez israel Amter'i görmüştüm orda.
Her biri birer casus olmalıydı onların.
Amerika biliyorum gerçekten savaşmak istemiyorsun.
Amerika onlar rus haydutları biliyorum.
Ruslar onlar Ruslar ve Çinliler. Ve Ruslar. Ve Ruslar.
Rusya bizi canlı canlı gövdeye indirmek istiyor.
Lüpletmek istiyor. Gücünde çılgına dönmüş Moskof.
Elimizden arabalarımızı ve garajlarımızı almak istiyor.
Chicago'yu ele geçirmek istiyor. Onun kızıl Reader Digest'a ihtiyacı var.
Bizim otomobil fabrikalarımızı Sibirya'ya taşımak istiyor.
Benzin istasyonlarımızı o büyük iğrenç bürokrasi yönetsin istiyor.
iyi bir şey değil bu.
O kızılderililere okuma yazma öğretmek istiyor.
Onun güçlü kuvvetli zencilere ihtiyacı var.
Bizi günde on-altı saat çalıştırmak istiyor.
imdat.
Amerika bu iş ciddi.
Amerika ben bunları televizyona bakarak çıkarıyorum.
Amerika doğru mu bunlar ?
Hemen çalışmaya başlasam iyi olacak, öyle görülüyor.
Ama orduya yazılmak istemiyorum, ne de fabrikalarda tasviye tekerleği çevirmek,
miyobun biriyim, üstelik kafadan çatlak.
Amerika dönsün çark. Nasılı masılı yok. Şu oğlan omuzlarımızla dönsün.
küçük iskender'in kendisine özendiğini söyleyenler olabilir lâkin aralarında benzerlikler sizi $a$ırtmasın. ginsberg bir biseksüel, bir uyu$turucu bağımlısıdır. iskender'de periler ölürken özür diler'deki türkiye $iirini onun america'sına benzetmi$ ve o çok sevdiği beat ku$ağına kar$ı olan sorumluluğunu kendince yerine getirmi$tir.
neal cassady, jack kerouac gibi isimlerle bile e$cinsel münasebetleri olmu$ bir ayya$ olarak ginsberg, lsd 25 ile deneyimlerini ve uyu$turucu batağını muhte$em bir $ekilde anlatmı$tır. yahudidir; yazma eylemini her daim ikinci plânda tutmu$ ve hedonizmin kölesi olmu$tur. nembutal dahi kullanmı$ bir morfinmandır. gabrielle kerouac tarafından hiç sevilmediği için jack'e olan a$kı daha da büyük olmu$tur.
Dünyanın ağırlığı
aşktır.
Yalnızlığın yükü
altında,
Hoşnutsuzluğun yükü
altında,
o ağırlık
taşıdımız o ağırlık
aşktır.
Kim öyle değil diyebilir?
Düşlerde
o ağırlık sürtünür
bedene,
düşüncelerde
bir mucize
yaratır,
hayalinde
kıvranır
insan olup
doğuncaya dek-
saydamlıkla yanıp tutuşan
yüreğinden bakınır-
çünkü yaşamın yükü
aşktır,
ama biz taşırız onu
yorgun argın,
dinlenmek zorundayız
artık
aşkın kucağında,
dinlenmeliyiz
kolları arasında aşkın.
Dinlenmek olmaz
aşk olmadan;
uyku yoktur
görülmezse
aşk rüyaları-
çıldırsan da, üşüsen de
kafandan çıkmasa da
meleklerle makineler,
son dilek
aşktır
-acı olamaz o,
inkar edemez
kendini tutamaz
inkar edilirse:
Öyle ağırdır ki yükü.
-vermek zorundadır
çünkü düşünceler gibi
geri çevrilemez de
verilir
yalnızlıkta
ölçüsüzlüğünün
mükemmelliğinde.
Sımsıcak gövdeler
birlikte ışıldılar
karanlığın içinde,
el uzanır
bedenin
tam ortasına,
ten ürperir
mutlulukla
ve can sevinçle belirir
göze-
evet, evet
işte buydu
benim istediğim,
hep isterdim bunu,
hep istedim bunu,
dönmek istedim
içinde doğduğum
bedene.
FBI kayıtları tutulamaz hale gelmiştir. ''üst üste konulduğunda 3 metreyi buluyorlar'' demiştir kendisi. fbı onu ''bölücü'' listesine almış, duygusal karmaşa yaşayan, irrasyonel yıkıcı olarak fişlemiştir. reagan döneminde hazırlanan ''uygunsuzlar'' , nixon tarafından belirlenen ''düşmanlar'' listesinde ''şereftir'' diyerek yerini almıştır.
kasım 1966
kali'yi sikiyim
bütün hindu tanrıçalarını sikiyim
çünkü hepsi orospu
[sikmeyi seviyorum]
tüm hindu tanrıçaları
orospudur
anne kali'yi sikiyim
meryem bir fahişe değildi çünkü
bakireydi
hristiyanlar
hindular gibi
tapınmazlar orospulara
anne kali'yi sikiyim
hindu tanrıçalarını sikiyim
çünkü hepsi orospu
hindu tanrıçalarını sikmeyi seviyorum
dawlish punklarına
elektrikli saçlarının altın rengi blake'in mutlu gün'ünün oğlanı denli güzel
endüstriyel haça gerilmek adına kalkıyor kollarımız
üretim hattında haftada 45 pounda
ve 15'i de gitti mi vergiye işte o zaman thatcher'in nükleer amı şişer
gücünüzü zamanınızı para ve gururunuzu sömürür demir leydi
radyo aktif kusmuklarına bular otlaklarınızı
dudaklarınız kıpırdıyor: ''burjuvaya karşı!'' diyorsunuz
o güzelim züppe giysilerinizle amatör gruplarınızın müziğinde poga yapıyorsunuz
paranın kurduğu düzene karşı
iş yerindeki o esaretin sonrasında
burunlarınıza gümüşler kulaklarınıza altın küpeler takıp
plymouth treninde konuşuyorsunuz profesörle
soruyor o size durmadan ''medyada söylendiği gibi çürüyor mu beyniniz gerçekten ot çekip durmaktan'' diye
lanetlenmiş trajik çocuklar, sallıyorlar cornwall coastlin'daki demir bir vagonu
açık olsun dans eden devriminizin yolu!
oxford'un yeniyetmeleri kadar en az, güzel bedenleriniz
öfkeniz daha gerçek cambridge'in zengin piçlerinden
ağzınızda daha fazla küfür ve dudaklarınızda daha çok istek var
eton'un çay yudumlayıp tıkınırken fısıldaşaduran sözde dahilerinden
ki: notalarınızı dizginlemek, sizi verginin zincirine vurmak isteyen,
dilinizi ıslah adına çalışıp duranlardır bunlar.
Milyon kere milyon gözlü bir canavardır o.
Tüm fiilleri ve kendi kendi içinde gizlenmiştir o.
Elektrikli yazı makinalarında mırıldanır
Kendine bağlı bir elektrik gücüdür o, kendi telleri
Olduğu zaman
Geniş bir örümcek ağıdır
Ve ben örümcek ağının son milyonuncu sonsuz uzantısı
üstünde bir tasalı kişi
Yitik, ayrık, bir solucan düşünce, bir kendi kendisi
Çin'in milyonlarca iskeletinden biri
Özel yanlışlıklardan biri
Ben allen ginsberg bir ayrık bilinç
Tanrı olmak isteyen ben
Sonsuz Uyum'um en küçük titreşimini duymak isteyen ben
Titreyerek ateşteki uçucu müzik tarafından yokedilmesini bekleyen ben
Tanrı'dan tiksinen ve ona bir ad veren ben
Sonsuzluk yazı makinasından yanlışlar yapan ben
Ben, mahvolmuş ben
Ama evrenin öbür ucundan milyon gözlü adsız bir örümcek
Sonu olmayan bir ağ örüyor kendinden
Canavar olmayan canavar elmalarla, kokularla,
Demir yollarıyla, televizyonlar, kafataslarıyla yaklaşıyor
Bir evren ki kendi kendini yiyor, bir evren ki kendi kendini içiyor.
Kafatasının kanı
Göğsü kıllı tibetli yaratık ve karnının üstündeki Zodyak
Eğlenmesini bilmeyen bu adaklık kurban
Aynadaki yüzüm, ipek saçlar, gözlerimin altında çizgiler halinde
Birikmiş kan, emici, bir kokuşuk, bir kokuşkan uçarılık
Bir hırıltı, bir zırıltı, sonsuzluk içinde bir bilinti ki
Tüm Evrenlerin gözünde bir sürüngen
Varlığımdan kurtulmaya çalışarak, Göz'e girmeyi beceremeden
Kusuyorum, trans halindeyim, gövdem çırpınıyor, miğdem
Buruluyor ağzımdan sular geliyor, burda Cehennem'deyim
Örümcek ağları üstündeki çıplak yaşamsız mumyaların sayısız
Kurumuş kemikleri, Hayaletler, bir Hayaletim ben
Müzikte bağırıyorum durumumu, odaya, yakınımda kim varsa ona,
Bağırıyorum, siz, Tanrı mısınız siz?
Hayır, Tanrı olma mı istersiniz?
Cevap yok mu?
Her zaman bir Cevabın olması mı gerek? Cevap verin,
Sanki benim elimde Evet ya da Hayır demek
Tanrıya şükürler tanrı değilim! Tanrı'ya şükürler Tanrı değilim!
Ama girebilmek için Birlik'in Evet'ini özlüyorum
Dalabilmek için evrenin her köşesine, hangi koşullar altında olursa olsun
Bir Evet, var... bir Evet varım, yaşıyorum... bir evet siz
Varsınız yaşıyorsunuz.... bir Biz
Bir biz
Ve bir Şu olmalı, ve bir Onlar, ve bir Cevapsız Şey
Borulardır o,
Multiple Scelorosis'dir o,
Umudum değildir o
Sonsuzluktaki ölüm değildir
Sözüme dikkat
Bir Hayalet Tuzağı, Sıkkım ya da Tibet'te bir rahibin dokuduğu
renk renk binlerce ipliğin bir birleşik biçimi
Örülmüş, gerilmiş, ruhsal bir tenis raketi
Bakınca, uçucu ışık dalgalarının yayıldığını görüyorum
Milyarlarca yıl gibi teller üstünden akıyor parlak enerji
Tellerin kumaşı tılsımla değiştiriyor renklerini
biri öbürüne Doğru tıpkı, sanki
Hayalet Tuzağı
Evren'in küçük bir örneğiymiş gibi
Bilinç birbirine bağlayan makinanın algılayan parçası
Dışarda, Zaman içinde Gören'e doğru dalgalarını salıyor
Kendi görünümünü küçük bir örnekte sunuyor
bir kez - ama her zaman için
Dikkatlice yenileyerek aşağı doğru sonsuz değişiklerle
Ve bu her parçada aynı her yerde aynı
Gerçek Başlangıç'tan bu yana uzayın derinliklerinde kendi kendini
Çoğaltan bu enerji - ya da görünüm
Bir 'O' ya da bir 'Aum' olabilir
Kendi öz Görünümü'nün modeli üstünde kendi kendini kuşatmış
bu bir tek Sözcük'ün çeşitlemelerini çekerek
En uzak Nebula ve en geniş Astrolojilerin dalgalarında dışa
doğru dönüyor
Yüklü, kendi kendine sadık kalması için, bir Fil derisi üstüne
Çizili Mandala'da
Ya da gülümseyen bir düşsel Fil'in böğründeki resmin fotoğrafında
Fil'in görünüşü her ne kadar yersiz bir şakaysa da-
Bir Ateş Şeytanınca tutulmuş bir işaret olabilir bu.
ya da bir geçicililik canavarı
Ya da boşluktaki karnımın fotoğrafında
Ya gözümde
Ya da haç çıkaran rahibin gözünde
Ya da kendisine kendi gözünde bakan ve ölen
Ve gerçi bir göz ölse de
Ve gerçi benim gözüm
ölse de
Milyon gözlü canavar, Adsız, Cevapsız, Benden-saklanan,
sonsuz varlık
Kendi kendisini doğuran Yaratık
En küçük bir davranışıyla titreten, bütün gözleri aynı anda ayrı ayrı yerlere
bakan
Tek ve Tek-Olmayan kendi yönünde kıpırdanan
Daha sonrasını bilemem
Ve ben bu canavarın betimlemesini yaptım
Ve bir gün bir başkasını göstereceğim
Bir Cryptozoid duyganlığı bu
Sürünüyor ve dalgalanıyor denizin dibinde
Kenti teslim almaya geliyor
Her bilinci yok ediyor
Evren kadar ince, karışık
Kusturuyor beni
Çünkü göze görünmesini kaçıracağımdan korkuyorum
Nasıl olsa beliriyor
Nasıl olsa beliriyor aynada
Deniz gibi aynadan da yıkanıp geçiyor
Sonsuz dalgalanmalar bu
Aynayı temizleyince çekiliyor ve Bakan'ı boğuyor.
Yeryüzünü boğuyor yeryüzünü boğduğunda da
Kendi kendi içinde boğuluyor
Müzikle dolu bir ceset gibi açıklara doğru yüzüyor
Kafasında bir çocuk gülüşü
Karanlık denizde bir ölüm çığlığı
Kör bir heykelin dudaklarında bir gülümseme
O orda
Benim değil
Kendim için kullanmak isterdim onu
Kahraman olmak için
Ama bu bilince satılık değil o
Her zaman kendi yolunda ilerliyor
Tüm yaratıkları bitirecek
Geleceğin radyosu olacak
Zaman içinde kendi kendini duyacak
Dinlenmek istiyor
Kendi kendisini görmekten, kendi kendisini duymaktan yorgun
Başka bir içim istiyor bir başka kurban
Beni istiyor
Bana akıl veriyor
Bana varoluş nedenini veriyor
Bana sonsuz cevaplar veriyor
Ayrık olmak için bir bilinç ve görmek için bir bilinç
Ya bir olacağım ya da bir Başkası, alın yazım bu,
Hem ikisiyim hem de hiçbir değilim demek
Ben olmasam da kendi kendiyle uğraşabilir o
Cevapsız bir Çift'tir o
Elektrikli yazı makinalarının üstünde vınlıyor o
Parçalı bir sözcük yazıyor
Yazdığı parçalı bir sözcük
beatin önemli temsilcilerinden, şair, müptezel ve savaş karşıtı. yazdığı uluma beat kuşağının manifestosu kabul edilirken. amerika isimli şiirinin yeri başkadır.