insanlar 1.tip medeniyet seviyesine yükselebilecek bilişsel yeterliliğe ve olgunluğa bile sahip değil. bizi insan ırkını nükleer bombalarla yeryüzünden silmekten alıkoyabilecek hiçbir rasyonel kazanıma sahip değiliz. ne evrim, ne de fıtratımız buna müsaade etmiyor.
yeterince uzun süre hayatta kalmayı başarabilsek bile, o seviyeye erişmemize vesile olabilecek elemental kaynaklardan, madeni cevherlerden, pratik mühendislik çalışmalarından ve insanlığı bu yola sevk edecek kültürel, sosyal değerlerden büsbütün yoksun bir gezegende ve yıldız sisteminde yaşıyoruz.
evrendeki enerjiyle yekvücut olan ve allahın da özünü teşkil eden ilksel zihin ezelden beri oradaydı, fakat yoktan evrenler ve farklı canlı türleri yaratıp, her birine farklı buyruklar yollayıp birbirinden bağımsız deney fanuslarını kendine saklayan tanrı...
bu çok yeni bir kavram.
bizim ölçeğimizde sonsuz kadar uzak bir geçmişte başlamış olsa bile, kozmik ölçekte yeni bir şey.
bilincimiz ve ruhumuz dışında ne bu davul gibi şişip kokan, kurtlanan, dışkılayan, osuran, çürüyen su ve kan balonu olan hayvan bedenimizin, ne de maddesel alemin herhangi bir anlamı var.
gözü maddesel alemde kaldığı sürece hiçbir ruh ebedi kurtuluşa erişemeyecek ve etten kabuklara hapsolup ebeden çürüyüp hiçliğe gark olacaklar.
maddenin fıtratına kazınmış şehvet, açgözlülük, bencillik, doyumsuzluk, yıkıcılıkla her şeyi fesada uğratan entropi ve kaosun rabbi değil benim inandığım allah.
o, ruhun,
bilincin,
ışığın,
aydınlığın,
iyinin,
doğrunun,
güzelin ta kendisi.
bizler, onun karanlık doğaya sahip maddesel aleme hapsolmuş suretleriyiz.
ben ruhun ve tüm güzelliklerin sahibi olan allahla, maddeye, kaosa, entropiye hükmeden allahın aynı varlık olduğuna inanmıyorum.
diyalektik, her şeyin özü ve allah için de geçerli, iki ve ikiden fazla sayıda tanrıdan ziyade, birbirini diyalektik bakımdan tanımlayan iki karşıt güç hakim varoluşa.
allah denince zihnimde beliren imge, oğlunun başını okşayan baba ve kullara hükmedip davudi ses tonuyla emir veren kraldan çok,
iyiliğin ve kötülüğün,
karanlığın ve aydınlığın,
doğrunun ve yanlışın,
düzen ve kaosun,
maddenin ve ruhun devir daim halindeki mücadelesi!
yalnızca bilgisayarın hesaplama gücüyle görselleştirilebilen fraktallarla allahın bilincinin madde ötesi boyutunun sınırsızlığına ve benzersizliğine tanık oluyoruz mesela: https://galeri.uludagsozluk.com/r/2352885/+
bir solucanın ilkel nöronlarında zuhur eden kıvılcım da, maymunların alet yapımını öğrenmesini sağlayan canlı elektrik sarmaşığı da, evrende devasa boyuttaki enerjilerin etkileşimiyle meydana gelen kozmik ağda, yıldırım demetleri, akarsu yatakları, girintili ağaç dallarıyla her ölçekte kendini tekrar eden suret gibi ona ait.
hepimizi duyan ama bazılarımızı duymaktan bıkan ve duymayı bırakan en yüce varlık.
anlamsızlık ve saçmalık içerisinde geçirip başkalarının mutluluklarına maruz kaldığım ve yaşamak kavramını bırakıp tuhaflığa maruz kalmak olarak adlandırdığım bu uzun süreçte bugün bir kitapta okuduğum bir bölümü yaşadıklarıma ve öfkeme çok benzettim. sanırım benden o kadar bıktı ki uzun süre önce bir gün beni duymayı bıraktı. maruz kalıp pozitif bir şey hissetmediğim ve sürekli milletin kahkahalarını, mutluluklarını çaresizce izlediğim bu saçma ve anlamsız süreç aklıma başka bir sonuç getirmiyor.
bu yüzden artık susmaya karar verdim. kendisi de zalim değildir, sevgi doludur ve neden mutsuz olup susmaya devam edeceğimi biliyordur. bu boşlukta yaralanmak için nasıl bir günah işlediğimi bilmiyorum ama bir gün beni affetmesini umuyorum. o güne dek öfkem, üzüntüm, umutsuzluğum devam edecek. çıkış yolu yok.