dur bakalım, ben var mıyım önce? varım. kim demiş? duyularım mı, yok. iç duyum/sezgim mi? cık. soruyu soran kimse o demiş. yani aklım. eğer var olduğum konusunda yanılıyorsam, bu bile var olduğuma kanıttır diyerek descartes'a bir selam çakıyorum. yaşıyor muyum? e buna da yaşamak denirse. kadına, keyfe hasret kaldık. yaşadığımı da aklım söylüyor. aklım varlığıma da, canıma da hükmediyor. sırf bu fazlam sayesinde, cansız cisimlerden de, duyusuz bitkilerden de, fikirsiz heyvanatlardan da daha çok varım. duyularım dış dünya hakkında yargılar üretiyor. iç duyum da dış duyularım hakkında. anlama yetim ise hepsinin üzerinde. o kendini biliyor. o kendini bile yargılıyor.
peki aklımdan daha üstün bir yargıç var mıdır acaba? bütün bunlara sahip olacak, hatta bunların da üstünde melekeleri olacak bir varlık bir hakikat var mıdır? varsa allah derim. o benim yargıcım, benim kılavuzumdur. varsa eğer, o değişmez olmalıdır. zira ben değişirim. aklım yanılır, doğru yoldan sapar. varsa daha üstünü, aklıma pusula olmalıdır.
duyularımın ortak nesneleri var mıdır? hemi de hepsinin. ama koklama ve tatmanın aksine görme ve işitme her zaman nesnelerini olduğu gibi bırakır. peki ya aklın ortak nesnesi olan ve olduğu gibi bırakılan fikirler var mıdır? sayıların (matematiğin) hakikati böyledir. bunlar asla değişmez ve aklımdan bağımsız hakikatlerdir. aklım bu hakikatleri yargılamaz, bu hakikatlere göre yargılar. onların hakikati aklımı aşar.
buna benzer ahlaki hakikatler vardır. bilgelik ve erdemler böyle hakikatlerdir. kişilerin "doğru"ları onlarla yargılanır.
göz nasıl aynı nesneleri görür? ışık sayesinde. ama bu nesnelerin kendilerinin ışık olduğu anlamına gelmez. güneş nasıl onları görmemizi sağlıyorsa, matematiğin doğrularını da öyle görmemizi sağlayan bir yüce bilgi ışığı olmalı. ha ahlaki doğrular biraz daha farklı. matematiğin doğrularını her akıl görebilir. ama bilgeliğin doğruları güneşin ışığı değil, ısısıyla benzeşiktir. yalnızca yakınındaysan ısıtır seni. ama ışığın da ısının da kaynağı aynı yüce hakikattir.
Ayrıca şu anda burada yazan fizikçi geçinen birinin, evrendeki, hesaplamalardaki, fizik kanunlarındaki düzenin üstün bir tasarımcı tarafından tasarlandığını görmezden gelip espriler kasması da ne kadar düşündürücü. insan tükettiği şeyi biraz da düşünmeli.
Yok diyen bana bir söyleyebilir mi Dünya' ya nasıl gelmiş? (Allah' ın varlığını inkar edip beni annem ve babam Dünya' ya getirdi gibi salak saçma bir cevap vermeyin.)
Tamam oldu canım.
Araştırma yapılmış ateistler daha zekiymiş. Facebook'ta suyun faydaları paylaşımı gibi olmuş aynı.
Daha ben hayatımda neden sonuç ilişkisi kurabilen bir ateiste rastlayamadım ne hikmetse ama. Tanıdığım ateistler bağnaz, önyargılı, bir noktadan sonra da küfürbaz tipler benim tanıdıklarım. Aynen yobaz dinciler gibi. Ateistler yobaz dinsizlik dincileri.
Dipnot:varsa eğer o araştırmalar muhtemelen amerikada falan yapılmıştır. Burdakilerin halini bir görmelerini isterdim.
Dipnot:birçok ateist evet samimi değil. içlerindeki sesi susturmakla birlikte derinlerinde ben dünyada inanamadım yani bunlarda muafım fikri geçiyor.
Dipnot2:siktir git demen de kaliteni gösterdi bile.
Yukaridaki entry'e gore allahin varligini kabul etmeyen kisi ya samimi degildir ya kizgindir ya da coluk cocuktur denilmis. Hadi gelin hepsini curutelim! Ne dersiniz?
1- Ateist'lerin inanlardan daha zeki oldugunun 63 farkli arastirmayla bulgusu ve kaniti:
Allah vardır'ı tartışmak yerine Allaha kul olmak ile bir yaratıcı vardır bilgisi arasındaki farklar tartışılmalı. Zaten Allahın varlığını kabul etmeyen kişi ya samimi değildir, ya kızgındır, yada çoluk çocuktur inanın. Fakat bir yaratıcı vardır bilgisini bilmek ile Allaha kul olmak, ona ait olmak birbirinden çok farklı şeyler.
yaşam denen uykudan uyanmalı insan
ve göğe, denizlere, yıldızlara, yeniden bakmalı.
insan, bizim, kendisini az bir sudan (meniden) yarattığımızı görmez mi ki, kalkmış apaçık bir düşman kesilmiştir. kendi yaratılışını unuttu da bize bir misal getirdi: "çürümüş hâldeki şu kemiklere kim diriltip hayat verecek?" dedi. De ki: "Onları yoktan var eden, (yeniden) hayat (da) verir, çünkü O, her tür yaratmayı en iyi bilendir. (yasin suresi 77-78-79 ayetler)
Allah yoktur diyen , sadece 10 saniyeliğine kendi vucüduna hükmetsin. Örneğin kafasını 360 derece döndürsün yada tüm hücrelerine kan götürmesin. Allah yoksa bu vucüt sana ait ve bunları yapabiliyor olman lazım. Çünku Allah yoksa tüm organlarımızı bizim yapmış olmamız gerekiyor ve bunlara hükmediyor olmamız gerekiyordu fakat hükmedemiyoruz. Belkide bu vucüt bize verilmiş olabilir mi bir düşünün bakalım.. Vermiş ise kim vermiştir acaba? Vermemiş ise nasıl yaptık bu hükmedemediğimiz vucüdu?
iddialı yersiz ve bir o kadar gereksiz sözdür. eğer bir allah varsa cennet kesin cehennemde beter olacak demektir. en azından onu görmemiş olacağız çünkü.
varlığına dair kanıt diye ortaya sunulan şeyler hiçliğe kanıt diye sunulanla aynıdır. bir şeyi gerçekten koparırsanız onun hakkında hiçbir hüküm veremezsiniz. bu gerçeklikten kopuş da materyalist algıdır. deney ve gözleme duyulan güvendir. aklın doğru düşünebilme yetisidir. ( mantık)
eğer bunların dışında çıkıp bir hayali varlık yaratırsanız, yarattığınız o varlığın ne olduğunun hiçbir önemi yoktur.
tıpkı hiçlik gibi. olan şeylerin karakterleri vardır, kendilerini var yapan diğerlerinden ayıran bir özgünlük vardır. ancak yok olanın diğer yok olanlardan ayıran bir şey yoktur. yok ortaktır.
işte tanrı, huri, cin, ejderha gibi kavramlar gerçekten kopuk oldukları için onlara yüklenilen kavramların özgünlüğü ortaya bir şey koymaktan uzaktır. yok, yoktur ve tüm bunların hepsi hiçliğin özelliğini gösterir.
bu yüzden bunların kanıtlanması veya yanlışlanması imkansız hale geliyor.
yani özetle: varlığı bir bütün olarak alıp onu materyalist temel oturtursak onun dışında kalan her şey yok olacağı için, o yoklar bütününün ne olduğunun bir önemi yoktur.
arabam yoktur, evim yoktur, bilgisayarım yoktur demek, yokluğun gerçekliği karşısında hiçbir özellik atfetmez. çünkü ortak özellik arabanın olmaması veya evinin olmaması değil, olmamasıdır. hiçliğin ortaklığı da varlıkta böyledir.
görmeden inanmayanlara diyorum: bazı şeylerin varlığı görmeden de bilinir, mesela cep telefonuna gelen sinyalleri görmen de mümkün değildir ama varlığını bilirsin. Aslında varlığını anlamak için çevreye bakman da yeterlidir objektifsen eğer. Mesela bir elma veya domatesin in büyüklüğü neden tam insan içindir. Neden 2 metre çapında olmamıştır da, tam yenilesi şekildedir. Biraz düşünce, biraz ruhunuzun idraki onu hissetmeye yeterlidir.