Dört büyük melekten birisi olan vahiy meleği Cebrail (as), bazen insan kılığında Peygamberimiz'in (sav) yanına gelip soru sormak suretiyle sahabeye dini telkin etmiştir. 'Cibril hadisi' adı verilen bu hadislerden bir tanesini Hz. Ömer'in oğlu Abdullah'tan dinleyelim,
Cebrail aleyhisselâm, Hz. Peygamber'in (sav) de aralarında bulunduğu bir sahabe topluluğuna insan suretinde gelmiş; iman, islâm, ihsan ve kıyamet alâmetleri gibi bazı soruları Allah Rasûlü'ne sorarak cevaplarını almıştır. işte Cebrail (as)'in bizzat soru sorarak ve cevaplarını tasdik ederek telkin ettiği bu hadise "Cibril hadisi" adı verilmiştir.
Abdullah b. Ömer'in, babası Hz. Ömer'den naklettiği bu hadis şöyledir:
"Bir gün Rasûlullah (sav)'in yanında bulunduğumuz sırada aniden yanımıza, elbisesi bembeyaz, saçı simsiyah bir zat çıkageldi. Üzerinde yolculuk eseri görülmüyor, bizden de kendisini kimse tanımıyordu. Doğruca Peygamber (sav)'in yanına oturdu ve dizlerini onun dizlerine dayadı. Ellerini de uylukları üzerine koydu. Ve: "Ya Muhammed! Bana islâm'ın ne olduğunu söyle?" dedi. Rasûlullah (sav): "islâm; Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in de Allah'ın Rasulü olduğuna şehadet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman ve gücün yeterse Beyt'i hac etmendir" buyurdu. O zat: "Doğru söyledin" dedi. Babam dedi ki: "Biz buna hayret ettik. Zira hem soruyor, hem de tasdik ediyordu."
"Bana imandan haber ver" dedi. Rasûlullah (sav): "Allah'a, Allah'ın meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve ahiret gününe inanman, bir de kadere, hayrına şerrine inanmandır" buyurdu. O zât yine: "Doğru söyledin" dedi.
Bu sefer o "Bana ihsandan haber ver" dedi.
Rasûlullah (sav): " Allah'a O'nu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Çünkü her ne kadar sen onu görmüyorsan da, o seni muhakkak görür" buyurdu.
O zat: "Bana kıyametten haber ver" dedi. Rasûlullah (sav) "Bu meselede kendisine sorulan, sorandan daha çok bilgi sahibi değildir" buyurdular.
"O halde bana alâmetlerinden haber ver" dedi.
Peygamber (sav): "Câriyenin kendi sahibesini doğurması ve yalın ayak, çıplak, yoksul koyun çobanlarının bina yapmakta birbirleriyle yarış ettiklerini görmendir" buyurdu.
Babam dedi ki: "Bundan sonra o zat gitti. Ben bir süre bekledim. Sonunda Allah Rasûlü bana 'Ya Ömer! O soru soran zatın kim olduğunu biliyor musun?' dedi. 'Allah ve Rasûlü bilir' dedim."
"O Cibrîl'di. Size dininizi öğretmeye gelmişti" buyurdular. (Buhârî, iman 1; Müslim, iman )
Allah alemlerden müstağnidir..
Ama bize bakan cihetle çok şey olurdu..
Bize bakan cihetle Allah bizi yaratmasaydı...
yokluk şerdir...o zaman ben yoklukta kalırdım ki..bu benim felaketim olurdu..
cehennem olsa bile varlıkta olmak, yokluktan efdaldir..
Varlık mahza hayırdır..
zaten bu hakikate geldik..
dinde bunun cevabı aslında yoktur. kulluk etsinler diye yarattıysa o halde tanrının insanın ibadetine ihtiyacı mı var?
hayır eğer yoksa insanın varsa o zaman insan daha var bile değilken var olmaya veya tanrıya ibadete ihtiyaç duymaya nasıl yeltendi?
dolayısıyla bir cevabı bunun da yoktur.
bir tanrı kendi istekleri doğrultusunda bir şeyleri yaratıp kendi egosu etrafında onlara hayat sunarsa bu saçma olur. sonuçta her şeyden arınmış ve hiçbir insani özellik göstermemesi gereken bir varlık bu.
yanlızlıktan. ne ana var ne baba ne kardeş. ne de bir arkadaş. onca güç kudret var ama oynayacak biri yok. ondan işte. bu bir oyun. bir simülasyon ve biz birinin eğlencesiyiz.