kimsenin tam manasıyla gerçekleştiremediği eylemdir.inanıyorum demekle olmaz.tamamen inanmak için dünyavi düşüncelerden kurtulmamız ve nefsimizi köreltmemiz gerekir.buna da nirvanaya ulaşmak ya da ermek deniyor.
kendinizi ve hissettiklerinizi sorgulayarak işe başlayabilirsiniz.
gerçekten inanıldığında insana manevi bir güç veren, zorda kaldığınızda mutlaka size yardım edeceğini bildiğinizden kendinizi güvende hissedeceğiniz olaydır.
faydalıdır. dünyayı anlamlandırmak daha kolay hale gelir. hemi de allah inanmak eylemini gerçekle$tiren ki$iler, ateistleri kendi hallerinde bırakıp, her $eyi allah yaratmı$tır gerisi yalan demiyorlarsa, allah a inanma olayı dadından yinmez.
(bkz: sorgulayıcı iman)
(bkz: yarım saattir ho$görü diyorum)
(bkz: götüm kırıldı lan)
Eğer inanıp onu anlarsanız yarattığı her şeyinde bir ahenk içinde olduğunu anlarsınız.
hey eksi veren sevgili ateist ağlama ağlama darwin amcan kurtaramayacak seni öbür tarafta maalesef.
devasa evrendeki küçücük insanın, önemsizlik duygusunun ağırlığından kurtulmak için bulduğu kısa yoldan çözüm.
daha diğer insanlarla hatta insandan daha az zeki organizmalarla bile sağlıklı, kontrollü ve bilinçli ilişki kuramayan amcam besmele çekip ellerini açtı mı evren sisteminin en üst mevkisi ile iletişime geçebilecek, hasbıhal edebilecek öyle mi?
...
en ciddi yan etkilerinden birisi insanı istismar edilmeye aşırı derece uygunlaştırmasıdır.
allah a inanmak diye birşey yoktur. bir insan, ne istediği için allah a inanmayı seçebilir, ne de inanmamayı. bu ancak insanın içinde hissedebileceği birşeydir.
allah a inanmak mutlaka ki isim koyulması gereken bir durum da değildir ayrıca. belki de yaşadığımız dünyadaki en yanlış davranışlardan birisi her şeye bir isim koyma, sınıflandırma çabasıdır. halbuki insanların hissettikleri şeyler birbirinden bağımsızdır ve kıyaslanmamalıdır. ama yazık ki insanlar her zaman kendilerini başkalarıyla kıyaslama çabası içerisindedir.
allah birdir, kitap göndermiştir, peygamber göndermiştir, vs. gibi şeyler işin başka bir boyutudur. bunlar dünyevi olaylardır, ve bu açıdan bakılması gerekir. ama allah a inanmak, daha doğrusu onu hissetmek ve bilmek ise maneviyatla ilgilidir ve bu durumdan tamamen farklıdır.
kişiyle Allah arasındadır. araya giren fazlalıktır. söylediği laflar fuzulidir. ya inanır insan ya inanmaz. çekeceği, de sevabı da günahı da kendinedir.
...Sana bakmak;
Bir beyaz kağıda bakmaktır,
Her şey olmaya hazır.
sana bakmak;
suya bakmaktır,
gördüğün suretten utanmak.
sana bakmak;
bütün rastlantıları reddedip
bir mucizeyi anlamaktır...
sana bakmak; Allah'a inanmaktır. *
allah'a inanmak, sıfatlarıyla belirlenmiş bir ilah inancı (dinlerdeki gibi, özellikle islamiyet) demek değil aslında. alemi bir bütün olarak düşünen kişinin o bütüncül bakışı bile kendisinin dışına taşan bir işleyişi sistematize etmiş demektir. işte alemi bütüncül bakışla izleyen kişinin içinde sistematizayona varma isteği oluşmuşsa o bir ilah inancıdır. peygamberlerin anlattığı allah'a inanmak aslında peygambere inanmakla başlar. yani ön şart olarak bir insana inanmak vardır. işte bu yüzden her tartışmanın öncesinde belki ateistim diyenlere "bize mi allah'a mı inanmıyorsun" diye sormak lazım.
inanma hissi veya eylemi yönelirken şaşırabilir veya kendi yolunu seçebilir ama inanma his veya eyleminin olmaması görülmemiştir.