inanmak inanmamaktan daha kolaydır basit bir örnekle ne kadar iyi bir örnek bilemeyeceğim benzetmelerim iyi değildir genelde neyse,çantada bulunan bir elmayı aradığında sadece çantaya bakarsın ama elmanın olmadığını kanıtlamaya çalışırsan tüm dünyayı dolaşıp elmayı araman gerekir olmadığını bilesin bir şeyin varlığını kanıtlamak yokluğunu kanıtlamaktan kolaydır araştırmak için tüm evreni gezecek bir şartlarımızda henüz yok...türlü türlü canlının organizmanın ve milyonlarca türün ve yaşamın hayat sürdüğünü bu dünyada kurucu illaki vardır tesadüf eseri mükemmelliğin oluşacağına inanmıyorum zira dünya ve içindeki canlılar tesadüf eseri var olacak kadar basit bir organizasyon değil.yani inanmak inanmaktır ağbiii.
Bir de beni en çok sarsan şeyler; koloni halinde uçan kuşlar, aynı amaca hizmet eden karıncalar, sürü ile yüzen balıklar, arılar. Nasıl bir uyum ki akıllara durgunluk veriyor.
Ölüm korkusu. insanlığın en büyük mücadelesi ölümlü olmakla olandır. Zira insanlığın ilk destanı bile (bkz: gılgamış destanı) insanın ölümle mücadelesini, sonsuz hayat arayışını anlatır.
Allah yahudi soykirimi sirasinda nazi saflarina gecmistir. Yahudilere diyecegim "allahin ipiyle kuyuya inilmez"
Civici katil bile hucre arkadasindan korkmustu. Dinsizin hakkindan imansiz gelir. Ziyonistinkinden nazi... bir kez kenanin gorunmez ilahlariyla yuzgoz oldun mu artik, gerceklik, zaman, torah hersey farazidir, tek hakikat nereden sokulacagi belli olmayan olum melegi azraildir.
düşüyoruz. ne olursa olsun düşüyoruz. düşmeyen, kimseye ihtiyacı olmayan bir varlığa inanmak hem inanç sahibi kişiler hem de diğer kişiler için faydalı olacağını düşünüyorum.
sadece bir insanın vücudunda toplam damar uzunluğu 100.000 kilometre civarındadır. 10 kilometreyi bulmayan tesisat ağlarının bile her yıl bakıma ihtiyaç duyup arızalandığı düşünüldüğünde, toplam uzunluğu 100.000 kilometreyi geçen damar sistemimizin hiçbir aşamada düğümlenmemesi ve hayat boyu görevini aksatmaması da bir başka ilginç bilimsel gerçektir.
yemek yiyoruz, yediklerimiz soluk borusuna kaçmıyor, yemek borusundan mideye gidiyor ve yararlı besinler vücudumuza dağılıyor, posası vücuttan atılıyor. bizim hiç bir müdahalemiz yok.
dişlerimiz, gözlerimiz, kulaklarımız, ellerimiz, ayaklarımız hepsi yerli yerinde.
düşünen insanlar için bir yaratıcının olması gerekliliği her yerde kendini gösteriyor.
Milyarlarca sebep var. Üzüldüğüm yalnızca evrim evrim diye ortada dolaşan insanların allah'ın varlığını bir çırpıda reddetmesi. Misal eşim çok yardımsever bir insan ama mesele inanç olunca yok efendim "kuyruk sokumu, bademcik, 20'lik diş şurdan kalma" böyle olduk. Yok efendim "kur an da kar ile ilgili ayet yok." Aslına bakarsanız şu an z kuşağı dedikleri gençlerin çoğu inançsız. Üzücü. Başıma çok kötü bir şey geleceği zaman hissediyorum örneğin. Peki sizce bu nasıl oluyor? Mesela oğlumla ilgili kötü bir rüya gördüm geçen gece; eşime anlattım. O gün çocuk banyoda düştü ve ağzı kanadı. Sizce bu tesadüf mü? inanmayanlara sorsan "bir enerji var ama..." hayır millet bütün enerjileri yaratmış ve yaratmaya devam eden bir Allah var. Tek bir Allah. Hislerim o kadar sağlam ki istiareye yatmamı isteyenler bile oluyor. Peki tekrar sorayım: nasıl hissediyoruz? Bu nasıl mümkün?