hayatımızda şikayet edeceğimiz, havale edeceğimiz, yardım dileyeceğimiz, oluş ya da olmayışları bağlayacağımız bir üst merci ihtiyacı. birey olarak küçüklüğümüzü ve anlamsızlığımızı bir "üst anlam"la, "en büyük" olanla bağdaştırma ve kendimizi onun üzerinden (kendi zihnimizde) tanımlama ve konumlama ihtiyacı.
illa bir yaratici var. bu kadar sey kendi kendine olusmadi herhalde. bundan dolayidir insanlarin yaratana inanci ve ona bagliliklari ki bu guzel birseydir. ancak, yaratana bagli olmak ile bagimli olmak arasinda ciddi fark vardir.
artıları ve eksileri hesaplandıktan sonra verilmiş karardır. şöyle ki:
eğer inanıyorum ve varsa: karlıyım
eğer inanıyorum ve yoksa: zararım yok
eğer inanmıyorum ve yoksa:zararım yok
eğer inanmıyorum ama varsa: zıçtık.
son teknoloji aletlerle görebildiklerimiz her şeyin aslında devenin üstündeki pire kadar olması, yani evrenin hem makro hem de mikro boyutta çok büyük ve dengede işliyor olması yeterli bir nedendir.
bu konuda kendime hep şey derim: "ya kirpiğim var gözümü korusun diye, saçım var başımı korusun diye, parmaklarım bir şeyi kavramak için süper ideal, tükürüğüm var ağzımı sürekli ıslak tutmak için ses tellerim ve dilim var konuşabilmek için, bunları ben dizayn edip yapmadım kim yaptı o zaman? "o" sonsuz güç ve kudret sahibi rabbim."
bütün bu evreni, dağları, ağaçları, taşları, toprakları allah yarattı. gezegenleri uzayı herşeyi o yarattı. güneş filan yoktu o zamanlar. ne vardı peki. aklına ne kadar sayı geliyorsa o kadar trilyon asırlar önce de allah vardı. peki bu güç nasıl alındı, kim verdi, nasıl bir şey bu. tüğm kainatı nasıl 1 kişi yönetiyor, nasıl yetki onda oluyor. fazla karıştırılırsa kafayı yersein. zaten dine fazla uzananlar deli oluyor. en iyisi inanmak. hem günaha giriyoruz. bak inandığım için günah diyorum, çünkü deli olmak istemiyorum.