ertuğrul özkök, tosun'a çok acımış. sebebi ise vakit gazetesi muhabirinin zavallıcığa çok yüklenmesiymiş. yazısının girişinde tosunla ilgili haberleri tırnak içinde hükümet yanlısı gazetelerden takip ettiğini söylüyor. bunu neden özellikle belirttiğini anlamak çok zor değil. çünkü bu tosuncuk hiç de temiz bir geçmişe sahip değil. bunu can dündar da söylüyor, oral çalışlar da. ama o özellikle hükümet yanlısı gazeteler diyor ki yanlı bir tutum var izlenimi verilebilsin. maksat "kutsal ittifak" çerçevesinde ergenekoncuları "mazlum, masum" gösterebilmek.
yazının devamı ise trajikomik. hükümet yanlısı medyanın ağır bir propaganda yürüttüğünden söz ediyor. burada şu soruyu sormak hakkımız değil mi? bu ülkenin en büyük medya kuruluşları kimin elinde? en etkili medya organları kimin? sen elindeki tüm imkanlarla davanın seyrini değiştirmeye yönelik yayınlar yapmıyor musun? açık açık ergenekoncuları savunurken bunun adı cesur gazetecilik mi oluyor?
yer miyiz bunu? yemeyiz. işte eylee ertuğrulcuğum sen bırak bu işleri, git şarabını iç, gez, toz, paris milano bekler. böyle duygusal yazılar da yazma bi daha. içim burkuluyor.
karanlık adamlar, bazı noktalara nasıl ve ne hızda yükseldiği anlaşılamayan adamlar, kimlerin ne şiddetle desteklediği algılanamayan adamlar, yaptığı sınır tanımayan kanunsuzluklara her dair uygun bir minare kılıfı uydurulmuş adamlar istifa etmezler. misyonlarının muhteviyatında her ne şart olursa olsun sağlanan mevkide cansiperane bir mücadele gerektirse de durmak vardır.
o nedenle burası türkiye arkadaşlar, herkesin yaptığı yanına kar kalır.
hukuk sadece sıradan insanlar için vardır.
"kanunlar ince ağlardan yapılmış eleklere benzerler büyük sinekler ağı yırtarken yalnızca küçük sinekler ağa takılırlar"
burası türkiye, herkesin yaptığı yanına kar kalır, hafızalar çok kısa sürede tazelenir, her şey çabucak unutulur. hayat devam eder.
nihat genç'in deyişiyle;
" biz millet olarak tecavüz sahneleriyle masturbasyon yapan bireyleriz, bizden olumlu şeyler beklemeyin..."
insan izinli de olsa gazetelere göz atmadan duramıyor. tatildeyken bir fotoğraf ilişti gözüme:
şu ara dikkatleri üzerinde toplayan hâkimler ve savcılar yüksek kurulunun bir üyesi... bir ergenekon sanığıyla birlikte...
fotoğraf skandal başlığıyla verilmiş.
üyeyi tanır gibiyim.
evet o!
ali suat ertosun.
* * *
hafızam 10 yıl önceye götürüyor beni...
1999 başı...
o zaman atvdeyim. sabahta yazıyorum.
sabancı suikastıyla ilgili içerden bir bilgi geliyor:
bu iş karanlık... duyar biliyor. konuşmak istiyor.
gerçekten de cinayetin tetikçisi olarak bilinen mustafa duyar, bildiklerini anlatmak için itirafçı olmak istemiş; ama bu talebi, geç kaldığı gerekçesiyle reddedilmişti.
acaba yargıya anlatamadığını bize anlatır mıydı?
dönemin adalet bakanı hasan denizkurdunu aradım. duyarın söyleyeceklerinin yargıya yardımcı
olabileceğine ikna oldu.
ama kendisinin de oluru gerekir dedi.
yazılı olarak başvurduk, duyar olur verdi, bakanlıktan izin çıktı.
kamerayı kapıp afyon cezaevine gitmek üzereydik ki, ceza ve tevkifevleri genel müdürü ali suat ertosuna takıldık. bakanın iznine rağmen röportaja olur vermiyor, mevzuata aykırı olacağını söylüyordu.
gidemedik.
* * *
bizim yerimize başkaları gitti duyarın ziyaretine...
bizi oyalayan bakanlık bürokrasisi, karagümrük çetesinin afyon cezaevine nakline izin vermişti. bu çete, 2 hafta sonra, duyarı cezaevinde öldürüp susturdu.
ardından susturulma sırası, duyarı öldüren karagümrük çetesinin liderlerine geldi. ama onlar direndiler. ve cezaevinde isyan çıkardılar.
o isyanda karagümrük çetesinin lideri nuri ergin kameralara;
bu devlet bana mustafa duyarı öldürttü diye haykırıyordu.
bir başka pencereden kardeşi vedat ergin bağırıyordu:
veli küçükü arayın; beni sorun. başka da bir şey demiyorum.
nuri ergin, isyanla ilgili davada ise şöyle demişti:
ergenekon savcısı zekeriya öz, sabancı suikastıyla ilgili bir şeyler oraya çıkarmak istiyorsa ali suat ertosunun neden mustafa duyara yakınlık gösterdiğini sorgulasın.
* * *
oysa işler tam ters yönde gelişti.
özün kaderi ertosunun eline geçti.
çünkü geçen 10 yılda başbakanlar, bakanlar değişti; ama ertosunun önlenemeyen yükselişi her devirde sürdü.
f tipi cezaevi dayatmasında ve 32 kişinin ölümüyle sonuçlanan hayata dönüş operasyonunda da başrolü oynayan ertosun, önce devlet üstün hizmet madalyası ile ödüllendirildi.
sonra yargıtay üyeliğine atandı.
ardından da hâkimler ve savcılar yüksek kurulu (hsyk) üyeliğine getirildi.
ve sonunda ergenekon operasyonunu yürüten savcı ve hâkimlerin tayininde söz sahibi hale geldi.
şimdi akp bundan şikâyetçi...
başbakan, hsykdaki istenmeyen gelişmelerden bahsediyor.
hükümet yanlısı basın, yıllar yılı hiç ilgilenmediği olayları gündeme getirerek ertosunu keşfediyor.
* * *
iyi de, bilin bakalım ertosuna devlet üstün hizmet madalyası verilmesini kim teklif etti? cemil çiçek...
madalyayı boynuna kim taktı?
bülent arınç...
onu hâkimler ve savcılar yüksek kuruluna kim tayin etti?
abdullah gül...
şimdi hükümete kendim ettim, kendim buldum türküsünü mü tavsiye etmeli?
yoksa devletin, sanıldığından da derin olduğuna mı hükmetmeli?
--spoiler--
truva atı. bu zamana kadar sadece ankara cumhuriyet başsavcılığına atanması engellenmiş. ne tesadüf ki o engellemeyi yapan da dönemin hsyksı. akp döneminde bu kadar yükselmesinin sebebi cemil çiçekin devletlü bakanlığıdır. ha bir de yemek yemeyi çok seviyor.
"terörle mücadele yasası nedeniyle yargılanan herkes teröristtir" görüşü ile hayata dönüş operasyonu gibi insanlık suçlarını yönetmiş ve bugün de utanmadan savunabilen bir zat.
idamlık suçlamalarla karşı karşıya olan adamdır.
iddialara göre mason üstadına suikast iddiasıyla gözaltına alınan hacı ali hamurcu tarafından 2007 yılında bi avukatın ofisinde tam iki defa görülmüştür.
eee buradan da Ali Suat Ertosun’un Ergenekon Ağır Silahlı Mekanize Terör Örgütü’nün hedefleri doğrultusunda mason üstadlarına suikast planlamak suretiyle ülkeyi kargaşaya sürükleme ve Türkiye ile israil’in arasını açma planları yaptığını anlayamamak için deli olmak gerekir herhalde.