ali lidar

entry274 galeri34 video1
    51.
  1. övülesi yazıları vardır. son zamanlarda en dikkatimi çekeni ise şüphesiz olarak:

    --spoiler--
    Tesirsiz Parçalar - 206.
    Hüznün en soylu ifadesidir erkek suskunluğu. Söyleyecek bir sürü şeyi olan ama ya hepsini tükettiğinden ya da hiçbir işe yaramadığını gördüğünden, sözleri içinde boğup uzun uzun susan bir adam varsa etrafınızda sakın üstüne gitmeyin. Bir kadının suskunluğu bir sürü anlama gelebilir ve son derece korkutucudur. Fırtına öncesi sessizlik deyiminin vücut bulmuş halidir bu durum. Ciddi bir süre sessiz kalan bir kadının (tabi böyle bir şey mümkünse) suskunluğu öfkeden beklentiye, pazarlıktan alıp başını gitmeye bir sürü ihtimali içinde barındırır. Muhtemelen o, etkili bir darbeye hazırlanmaktadır içten içe. Oysa çaresizlikten kaynaklı hüznün susturduğu adam çoğu zaman diliyle birlikte beynini de susturur. Pazarlık yoktur, öfke yoktur. Çaresizlik vardır. Biraz da yorgunluk. Yıllarca annem sustuğunda ve (nadiren olurdu bu) babam konuştuğunda oh dedim ben. (Anne, seni seviyorum, ama bu örneğe ihtiyacım vardı. Yoksa sen yine konuş hep..)
    --spoiler--
    0 ...
  2. 52.
  3. büyümek zorunda kalan çocuklardandır. şairdir.
    0 ...
  4. 53.
  5. ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil

    nükleer denemeler kyoto sözleşmesi küresel ısınma falan.

    belki sen çok küçüksün belki benim ruhum ölü

    biraz nietzsche biraz kant kafan karışmış belki

    parlıamanet'i de bozdular tutunacak dalımız mı kaldı?

    pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardı!

    kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir derdi.

    iyi kitaplar okudum bir boka yaramadı..

    ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum

    durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar

    sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız

    işin yoksa çiçek al,saç tara, parfüm sık.

    küsmesi,barışması,ayılması,bayılması

    hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması

    meyhanede tanıdığım gerzek bir filozof vardı!

    güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır derdi.

    bir sürü güzel kadın girdi hayatıma

    hepsi ağzıma sıçtı..

    ben seni severim belki de rabbim buna hazır değil.

    her şeyin güzelini sever o ideal birliktelikler ister

    seninle benim yan yana oturacağımız çekyata

    ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik..

    içime çöreklenmiş sığ bir sığır var benim.

    ben seni severim sevmesine de

    iş çıkarmasana şimdi ne gerek var güzelim.
    0 ...
  6. 54.
  7. “içinde serçeler ve güvercinler gezinen
    laflar etme arzusu doluyor bir yerlerimde.
    Ağzımı açacak oluyorum
    ama dinleyen kimse yok
    Neyse diyorum sonra, neyse
    Neyse..”
    0 ...
  8. 55.
  9. "Herkes Kıvanç Tatlıtuğ'u seviyor. Tabi adam hem yakışıklı hem adonis kaslı hem sarışın hem mavi gözlü hem ünlü hem zengin... Onu ebem de sever. Yiyosa beni sevsenize..!" *
    0 ...
  10. 56.
  11. "içimden geçenleri bilse koşup boynuma sarılır.Oysa sadece anlatabildiğim kadarını biliyor. Anlatabildiğim kadarını.. Anlatabildiğim kadarıyla ne yapılabilir? Birer çay içilebilir belki."
    0 ...
  12. 57.
  13. yakın zamanda mezun olduğum okulun nadide felsefecisidir. Sosyal medya fenomeni olduktan sonra biraz boşlasa da günde bir kitap okuma felsefesi vardır. yeri gelince cana yakın olsa da genel itibariyle öğrencilerle çok içli dışlı olmaz.
    takip edilmesi lazım. bir kaç yıla patlayacak.
    1 ...
  14. 58.
  15. 59.
  16. ciddi ciddi sevenleri var. şaşırtıcı. evet.
    1 ...
  17. 60.
  18. --spoiler--
    Ben ona biriktirdiğim her şeyi sundum. Zamanı, kitaplardan süzdüklerimi, yazabildiğim ve yazabileceğim her şeyi. O ise günlük hayatın sıradan beklentilerine o kadar alıştırmıştı ki kendini, başka türlü bir sevme şekline ihtimal bile vermiyordu. Olmadı, olamazdı da. Benim yanımda uçmak için can atan bir kedi yavrusu gibi takıldı bir süre, uçabilmek için gereken arzu ve iyi niyete de sahipti aslında. Ama, kanatları yoktu..
    --spoiler--
    1 ...
  19. 61.
  20. Aklından bir katedral tut beni bahçesine gömsünler
    Dilini bilmediğim zangoç dışından Fatiha okusun
    Sevgilim insan bazen yalan söylemeye bile üşenir
    Çocuklar geçer yanından dönüp bakası gelmez
    "Zaman olur iki kişinin inandığı yalan bile
    Bir bakarsın yalan olmaz gerçeğin kralı olur
    Herkes ne mutlu ne tuhaf hiç mi özledikleri yok?
    Ben ki ölüp özlemekten katedraller düşünürüm
    Sevgilim aklından bir katedral tut sonra
    Sonra hiç bırakma, o hep aklında kalsın
    Kimseler anlamaz beni ihtimal tek sen anlarsın
    Sen nerdesin ben nerdeyim ne içtim böyle ne tuhaf
    Ne çok tuhaf dedim oysa hiç sevmem tuhaf lafını
    Bu bile tuhaf işte hadi sen bi' katedral tut
    Katedraller bazen müze anlamına gelir
    Seni seviyorum ben biliyorsun değil mi?
    Her şey geçer aşk kalır, sen bilmezsen rabbim bilir..."
    1 ...
  21. 62.
  22. Şimdi sen karşımda öylece dururken,
    Bakmayışından kırk başka anlam çıkaran ben,
    Yanılıp da baksaydın bir kez kafanı kaldırıp
    Sevincimden muhtemelen aklımı yitirirdim..

    Kafan ki nasıl güzeldir üç duble çaydan sonra
    Gözlerin, kim bilir..
    Yok yok gözlerinden hiç bahsetmemem lazım.
    Daha önce bana baktıkları gibi bakıyorlarsa sağa sola
    Yok dedim, gözlerinden bahsetmemeliyim.

    Ellerini gördüm sol çaprazdan, canımın içi ellerin..
    Allahım onlar else benimkiler ne?
    Kararlıyım, gözlerinden bahsetmeyeceğim
    Allah belasını versin kulpunu tuttuğun kupanın.

    Kafanı kaldırmadın ya hala, inna sabirin..
    Ama bu böyle olmaz dönüp dolaşıp,
    Dönüp dolaşıp gözlerine geliyor laf,
    Çürümüş çimen yeşili gözlerin..
    Yapma, merhamet et söz verdim
    Gözlerinden söz etmemeliyim.

    Şu an, tam şu an
    Şu an Calvino görse beni kesin roman yazardı.
    Kafam içinden geçsin Dorian Gray'in Portresinin
    Ki severim aslında Oscar Wilde'i
    Sevmem artık kulplu kupayla beraber
    onun da allah belasını versin..

    Sen içeri girmeden önce bir süreliğine,
    bir süreliğine seni aklımdan çıkarmıştım
    Yeni yeni şeyler düşünmeye başlamıştım sen içeri girmeden
    (Söyle yanındakine, çeksin elini omuzundan
    çeksin elini omuzundan yoksa,
    yoksa ne yaparım hiç bilmiyorum,
    bilmiyorum iyisi mi çeksin elini omuzundan)
    Evet yeni yeni şeyler düşünmeye başlamıştım sen içeri girmeden..
    Genç yaşta ölen dansçı, son okuduğum Metin Çakır polisiyesi, Mısırdaki ayaklanma falan..
    Sırasızca gelip geçiyorken aklımdan.

    Mendil satan çocuğa bakıp toplumsal duyarlılığımı kabartmıştım bir ara.
    Doğurup doğurup sokağa salıyorlar cık cık..
    Cıkcıklarken tam, sen içeri girdin gördüm.
    Sen beni görmedin.
    Ben seni gördüm.
    Sahi görmedin mi sen beni?
    Ben seni gördüm.
    Ben seni gördüm ve o an!
    Ve o an..
    O andan sonra..
    Dansçı kızın da Mısır'ın da, mendilci çocuğun da
    bir süre sonra kulpunu tutacağın kupanın da
    hepsinin Allah belasını versin o andan sonra.

    (Sakız mı var ağzında? evet evet sakız var,
    rabbim alsana canımı bir sakız nasıl böyle güzel çiğnenir?..)
    Yanındaki baktı bana, hafifçe selam verdi.
    Ben o an orada değildim, farketmedi selam verdi
    Ben çoktan gitmiştim More'nin ütopyasına
    O farketmedi kalktı bana selam verdi.
    Hafifçe selam verdi, tanışıyormuşuz..
    Tanışıyormuşuz da,
    Sokarım tanışıklığına.
    Az önce sol çaprazdan gördüğüm,
    az önce sol çaprazdan gördüğüm sağ omuzunu saran kol onun koluysa
    başlarım tanışıklığına..
    Masadaki herkesle göz göze geldim,
    bir seninle gelmedim.
    Mahsus mu yapıyorsun?

    (Yanındaki selamlaştığım adam,
    yanındaki selamlaştığım adama söyle
    söyle ona, öyle sokulup durmasın sana)

    Ben dahil hepimizin allah belasını versin
    derken..
    Derken kalktın
    Kalktın, kalkarken de bakmadın..
    Kalkarken bile bakmadın..
    Heyy dur nereye,
    gitme..
    gitmesene..

    Ali Lidar
    3 ...
  23. 63.
  24. felsefesini sevdiğim adam.

    "ama günün başka kimselere anlamlı gelmeyen anlarında
    bazen onu elli geçe mesela
    bazen ikiye altı kala
    çorabımın tekini ararken ya da
    kaç yumurta kıracağımı düşünürken tavaya
    mütemadiyen seni düşündüğümü söyleyebilirim.
    Sevgilim denmez artık uzaktaki sevgiliye
    sevgilim denmez çok ayıp ama sevdiğim diyebilirim
    sevdiğim belli olmaz saçma sapan bir zamanda
    bir çocuk gülüşünde ya da eski bir türk filminde
    farkında bile olmadan aklına gelebilirim"
    2 ...
  25. 64.
  26. birgün bir parka elinde kırmızı tuborgla otururken görürsem yanına gidip sabaha kadar konuşmak istediğim insandır kendisi. abim sen haklısın diyeceğim. insanlar sevilmeye değmezler.
    2 ...
  27. 65.
  28. "bana başka gülüyor, ben de seni sevecek gibiyim ama daha değil der gibi gülüyor. bekle diyor sanki bana. ben de bekliyorum."
    1 ...
  29. 66.
  30. "Görmüyor musun bir tırnak kendi etini parçalıyor
    sen kalkıp beni üzmemekten bahsediyorsun.."
    0 ...
  31. 67.
  32. "Eğilip sen herhangi bir şeyin üzerine
    soluk bir papatya olur yahut kirli bir mendilci çocuk
    ışık hızıyla hepsini birden kıskanabilirim
    uyu sen sadece başka hiçbir şey yapma
    çünkü yapacağın en iyi niyetli şeylerde bile
    kendimle ilgili kötü sonuçlar çıkarabilirim..

    Aşk tanımsız bir obsesyon nedeni yaşanamayanlar
    hastalık bu biliyorum o kadar salak değilim
    hastalık bu yavaş yavaş ortaya çıkmasında
    şarkıların, çiçeklerin ve saçlarının eşit payı var
    hadi sen uyu sevgilim uyumadığın zamanlar
    başkalarını düşündüğün gibi tuhaf düşüncelerim var..."
    0 ...
  33. 68.
  34. '' unutur gibi olursun bazen. bir süre. ondan önce nasıl akıyorsa öyle akıyor gibi gelir hayat. bir süre. başka şeylerle uğraşıp, başka şeylerle heyecanlanıp, başka şeylere üzülürsün. ama bir süre. oysa hepsi eksiktir. her neyle meşgulsen tam da onun ortasında geliverir gülüşü aklına. o an aklını kaybedersin. elinde bir kaldırım taşıyla polis barikatına doğru koşarken ya da tanımadığın insanlarla özgürlük sloganları atarken ya da kırığı sızlayan koluna daha az sızlayan incinmiş kolunla pres yaparken birden bire aklına geliverir. ve o an başka her şey anlamsızlaşır. koşarak onun yanına gitmek istersin. elinden tutmak, alıp onu, kimsenin kimseye değmediği bir yere kaçırıp, dizlerine yatmak istersin bütün yorgunluklarını diz kapaklarına gömüp. koşamazsın. öylece kalakalırsın. taş elinden düşer. kolunun sızısı donup kalır. ne ona gidebilirsin ne bulunduğun yerde kalabilirsin. onun dışında her şey anlamını yitirir. sessizce her neredeysen uzaklaşır, ilk gördüğün tekel bayiinden iki tane kırmìzı tuborg alıp parka doğru yol alırsın. aklında bir tek o, dudaklarında acı bir ıslık, davasına ihanet etmiş ama bundan zerrece pişmanlık duymayan bir suçlu gibi, içine içine akıtırsın akmaktan utanan tüm yaşlarını. çünkü aşktır bunun adı ve aşk başka her şeyi unutturacak kadar kuvvetli bir gerekçedir. neye mi? kendisinden başka her şeye... ''
    1 ...
  35. 69.
  36. "ama günün başka kimselere anlamlı gelmeyen anlarında
    bazen onu elli geçe mesela
    bazen ikiye altı kala
    çorabımın tekini ararken ya da
    kaç yumurta kıracağımı düşünürken tavaya
    mütemadiyen seni düşündüğümü söyleyebilirim
    sevgilim denmez artık uzaktaki sevgiliye
    sevgilim denmez çok ayıp ama sevdiğim diyebilirim
    sevdiğim belli olmaz saçma sapan bir zamanda
    bir çocuk gülüşünde ya da eski bir türk filminde
    farkında bile olmadan aklına gelebilirim"
    3 ...
  37. 70.
  38. "Ben ona biriktirdiğim her şeyi sundum.
    Zamanı, kitaplardan süzdüklerimi, yazabildiğim ve yazabileceğim her şeyi.
    O ise günlük hayatın sıradan beklentilerine o kadar alıştırmıştı ki kendini, başka türlü bir sevme şekline ihtimal bile vermiyordu. Olmadı, olamazdı da. Benim yanımda uçmak için can atan bir kedi yavrusu gibi takıldı bir süre, uçabilmek için gereken arzu ve iyi niyete de sahipti aslında.
    Ama, kanatları yoktu.."
    3 ...
  39. 71.
  40. "Tanrım dur tanrım duy tanrım iyi değilim.
    Tanrım sorsana anneme ilaçlarım nerede" siiriyle ah muhsin ünlü'ye Göz kirpmistir.
    4 ...
  41. 72.
  42. --spoiler--
    Eğer birini seviyorsan ve o seni sevmiyorsa bundan çok güzel kaos çıkar. Bir sürü şiir, sağlam bir roman ve anlatacak bir sürü hikaye çıkar. Uykusuz geçen geceler, parklarda içilen şaraplar, yerli yersiz kıskançlık krizleri çıkar. Ama sevgine karşılık çıkar mı? O biraz zor işte.
    --spoiler--
    5 ...
  43. 73.
  44. --spoiler--
    Kendimi tek bir cümleyle tanımlamam gerekse 'tam olarak hiçbir şey ama herşeyden de birazcık' diye tarif ederim.. Sağcılar fazla solcu buldu beni, solcular da hep biraz sağcı. Tam olarak hiçbir yere ait olamadım. Anneme göre evlatlığımda, sevgililerime göre sevme şeklimde bir eksiklik oldu hep. Aramadıkları sürece aramadığım arkadaşlarım vefasızlığımdan, kendileri için neredeyse hiçbir şey yapmadığım öğrencilerim ilgisizliğimden şikayet ettiler..
    Uzun yıllar önce bir balığım vardı, sahip olduğum ilk ve tek evcil hayvanım. Sazanaki'ydi adı. Hayvanı bana kakalayan arkadaşım Japon sazanı olduğunu iddia etmiş, ben de kabul etmiştim ve adını da Sazanaki koymuştum. Sevgilimden ayrılmıştım, canım çok sıkkındı, yaşayan, gözlerinin içine bakabileceğim ve konuşmayan bir canlıya ihtiyacım vardı evde ve balık bu kriterlere son derece uygundu. Sonradan ortaya çıktı foyası, eve gelen nadir arkadaşlarımdan biri 'Ne Japon sazanı lan bildiğin kırmızı dere balığı bu' deyince büyü bozuldu. Ama sevmiştim ben hayvanı, ismini de değiştirmedim o yüzden. Öyle yaşadık gittik bir süre. Sadece uyuduğum ve içki içtiğim bir hafta boyunca yem vermeyi unuttum kendisine. Yaklaşık bir hafta sonra ayıldığımda fark ettim tabi durumu ama yem vermeye de üşendim. inatla yaşamaya devam etti hayvan. Ben de merak ettim yem vermezsem ne kadar yaşar diye. Hesapta iyice zayıfladığını ve artık dayanamaz hale geldiğini görene kadar bekleyecek, sonra yemleyecektim kendisini. Hiç sesini çıkarmadı hayvan. Fizyolojisinde de bir değişiklik olmadı. Bir sabah kalktığımda öldüğünü gördüm. Çok asil bir ölüm dedim içimden ve alüminyum folyoya sarıp küçük bir cenaze töreniyle karşıdaki çamaşırcının kapı önündeki saksısına gömdüm. Sonra da aklıma bile gelmedi kendisi. Şimdi sorun şu. Aradan geçen onbeş yıldan sonra ilk defa o balık için üzülüyorum ve şu an resmen gözlerim dolu. Yapmış olduğum hayvanlıktan dolayı gecikmiş bir vicdan azabı mı çekiyorum yoksa yaşlanmaya mı başladım bilmiyorum. Bildiğim şu, eğer bir balığınız varsa sakın onun açlıktan ölmesine izin vermeyin. Yoksa onbeş sene sonra bir akşam ferdi tayfur dinleyip acıbadem likörü içerken o balık birden aklınıza gelip içinizin sızlamasına ve ağlamanıza neden olabilir..
    --spoiler--
    0 ...
  45. 74.
  46. --spoiler--
    “annem tanısa seni kesin çok severdi. bana kalırsa seni bütün dünya çok sever, ben de seni çok severim ama şu an konu bu değil.”
    --spoiler--
    3 ...
  47. 75.
  48. “Nasıl da dışardan bakıyorum kendime.
    Nasıl da yabancı
    Nasıl da tedirgin…
    Sanki girmediğim mücadeleleri bile
    Kaybettim.”
    — Ali Lidar
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük