ölümü intihar değil, karısı hakkındaki söylentiler yüzünden düelloya çağırdığı bir yüzbaşının düelloda karın boşluğuna isabet eden kurşun yarasıyla olan şair, yazardır. karısı çok süründürmüştür bu adamı. uzun süre aşkına karşılık vermemiş ve hiçbir zaman gerçekten severek evlenmemiştir. nitekim kendisini keşkin nişancı bir yüzbaşıyla boynuzlamış, dedikoduları duyan Puşkin yüzbaşıyı o zamanki usule göre onur meselesi yapıp düelloyya çağırmış, kendi eliyle ölümünü hazırlamıştır.
kadınlar hakkında mantıklı tespitleri olan ünlü şair. ölmeden önce islamiyete ilgi duymuştur. ancak müslüman olup olmadığı konusunda net bir bilgi yoktur.
tüm zamanların en büyük yazarı, dostoyevski kendisinden çok etkilenmiş ve hayranlık beslemiştir. 26 Mayıs 1880de Moskovada yapılacak olan Puşkin Heykelinin açılış töreninin, Çarın emriyle ertelenmesine rağmen. Dostoyevski büyük bir cesaretle yola çıkar ve Konuşmasını yapar . önemli adamdır vesselam.
nikolay vasilyevic gogol'un niçin bu kadar sevgi, saygı duyduğunu anlayabildiğim büyük şair, yazar. onun döneminde yaşamak için nelerimi vermezdim ki ?
ölü canlar'ın yazılmasına da bir nevi kendisi sebep olmuştur. gogol aldığı tavsiyeler üzerine eseri yazmaya başlar.
petersburg hayallerimi süsleyen şehirdir hep. en çok da yazarlar, şairler sokağıdır ilginç olan. orada puşkin'in karısı için düello ettiği alan, dostoyevski'nin sık sık gittiği kafe bence gidenleri geçmişe götürür ve etkiler. puşkin'in karısı için düello etmesi benim için her zaman eserlerinin de önüne geçmiştir. canını bile düşündürmez o sevgi. kaldı ki puşkin çoğu rus yazarlarına dahi önderlik yapmış dünya edebiyatının önde gelen sanatcçılarındandır.
--spoiler--
''canı cehenneme, hiçbir iz yok!
ne yapacağız şimdi, işte kaybolduk.
bizi sürükleyip götürüyor şeytan
dönüp dolaştırıp aynı yere getiriyor durmadan
kaç kişi bunlar, nereye gidiyor dörtnala?
ne şarkısı söylüyorlar böyle acıyla?
cüce mi götürüyorlar gömmeye,
yoksa bir büyücü mü evlendirmeye?''
--spoiler--
38 yaşında, rusya'nın en güçlü kalemlerinden olarak ayrılır dünyadan. eşinin etrafında dolanan fransız subayı keskin nişancıyı düelloya davet edecek kadar yürekli, üç kız çocuğu babasıydı puşkin.
Karısına kur yaptığını düşündüğü için düelloya davet ettiği rakibini omzundan yaralamış fakat kendisi karnından yaralanarak iki gün can çekişip ölmüştür.
Dedesi habeşistan'lı yani zencidir. puskin bu dedesini 'petro'nun arabı' öyküsünde anlatmıştır. Malumunuz ülkemizde de zenciler için arap sözü kullanılır. iş bankasından çıkan 'yüzbaşının kızı' antolojisinde söz konusu öykü yer alır.
1799’da Moskova’da doğan Puşkin soylu bir ailenin ilk çocuğudur. Babası Sergey Lvoviç, annesi Nadejda Osipovna Hannibal’ın dedesi Etiyopyalı Hannibal’in Rus Çarı I. Petro’nun vaftiz çocuğudur. ilk bilgilerini yabancı eğitmenlerden edinen Puşkin’in annesi ve babası da eğitimli insanlardır. Henüz 8 yaşındayken Fransızca ve Rusça biliyordu. Özgürlükçü ve alaycı yazılarını beğendiği Fransız Edebiyatı’ndan on yaşındayken etkilenip şiirler ve komediler yazmaya başlamıştır. Dönemin tanınmış şair ve yazarları Puşkin’in evine gelip ona Rus masalları anlatırdı ama hiç biri Puşkin’i Rus türküleri söyleyen dadısı kadar etkileyememiştir. Yaşlı dadısı Aria’nın anlattıkları Puşkin’in çocukluk ruhunda önemli izler bırakmıştır. Öğrenim yıllarını Petersburg’a gitmeden dünyaya kopuk bir şekilde görmüştür.
yüzbaşının kızı isimli eserinde şöyle bir şiir var;
yeşil orman, anne orman, uğuldama
engel olma düşünmesine bu delikanlının
yarın hesap vermeye çıkacağım
en korkunç yargıcın karşısına, çar'ın
başlayacak sormaya çar baba
söyle bakalım köylü oğlu, söyle
kimlerle gittin soyguna, yağmaya
çok muydu yoldaşların?
söyleyeceğim sana çar baba
bir bir anlatacağım gerçeği
yoldaşlarım dört taneydi
birinci yoldaşım karanlık gece
ikincisi çelik hançerim
safkan atımdı üçüncüsü
dördüncü yoldaşım sıkı bir yay
ve amansız oklardı habercilerim.
aferin, diyecek çar baba
aferin sana köylü oğlu
soygunda olduğu kadar
söz söylemekte de ustasın
işte bunun için çocuğum
sana şu karşıki alanda
bir ev armağan ediyorum
üç direk, bir kirişten yapılma.
Ey şair! kulak asma, sevgisine sen halkın
O canım methü sena, anlık gürültü geçer;
Kuru kalabalığın gülüşünü duyarsın,
Ve aptalın hükmünü; fakat metin ol, boşver.
Sen çarsın; yalnız yaşa, yolunda yalnız yürü,
Yürü, hür vicdanının seni çektiği yere,
Olgunlaştır, sevgili meyveyi, tefekkürü;
Hizmetine karşılık bir mükâfat bekleme.
Her şey sendedir, sende; büyük mahkeme sensin;
Eserine, elden çok, kıymet biçebilensin,
Söyle ey titiz şair, sen ondan memnun musun?
Memnunsan, kalabalık varsın küfretsin sana,
Tükürsün, ateşini yakan, ulu mihraba
Şamdanını, çocukça öfkeyle, sarsadursun.