gerçekten öyledir. hayatı, duyguları, olayları anlatmak konusunda başka bir ruha sahipler. hani bedri rahmi eyüboğlu diyor ya; "ne zaman bir türkü duysam, şairliğimden utanırım" diye gerçekten alevi türkülerine çok derin sözler, çok başka bir söyleyiş hakim.
türküler bu milletin seyredilmeye doyulmaz gül, nergis, menevşe kokan bir tablosudur. kimin fırça izlerinin olduğunun ne önemi var ki ?
bu tartışmalarla tabloyu iki parçaya ayırmak ülkeye de sanata da ihanettir.
doğru bir önermedir. türk halk müziğinde sınırları aşmış ve herkese mal olmuş ozanlar, aşıklar alevi-bektaşi düşüncesine sahip kişilerden çıkmıştır. çünkü türkü, alevi ve bektaşi kültüründe önemli bir yer teşkil eder. ozanlar, milletin sorunlarını protestolarla, isyanlarla, devlete kafa tutarak değil türkülerle anlatmaya çalışmışlardır. bu yüzden de türkü, yüzyıllar geçmesine rağmen hala dinlenir... keşke herkes sorunlarını şarkıyla, türküyle anlatsa da bugünkü karışıklığı yaşamasak...
türkü, alevilerin ibadeti niteliğinde olduğundan normal olan başarıdır. en iyi türk halk müziği sanatçıları, halk edebiyatı temsilcileri , alevi-bektaşi tasavvuf anlayışından çıkmıştır.
yüzyıllardır pek çok dertle uğraşmışlardır, nice nice zulmlere tanık olmuşlardır, bu birikimin kuşaklar boyu aktarılması bir şekilde gerekmekteydi. bu işi de iyi başarmışlardır...
bizim elimize 3 yaşında saz verdilerdi de bizmi beceremedik? kanımca alevilerin türkülerdeki başarısı çinlilerin masa tenisindeki başarısı ile aşağı yukarı aynı kategoridedir.