bugün

insanı çelişkiler içinde bırakan belgeleri, telsiz konuşmaları ve insansız hava aracı kayıtları ile taraf gazetesinin manşetten verdiği haber.

telsiz konuşmaları:

- Havan atıyor musunuz niye atmıyorsunuz.
- Bir dakika atıyoruz.
- Mahir Mahir, Rubar Rubar siz de destek verin.
- Kemal o bir yere gidiyor. Boşa gidiyor aşağı düzelt.
- Azat azat arkasına atın.
- O söylediğim istikamete atın, Cia kısa düşürdün.
- Doğrudur Heval yeniden atıyoruz.
- Çalışın uygun uygun atın senin yerin uygundur vur ordan vur işte.
- Boş kalmasın uygun bir şekilde hem orayı hem karakolu vursunlar.
- Tamam Heval vuruyoruz her iki tepeyi de takip et.

--spoiler--
Bu telsiz konuşmaları 3 Ekim 2008 cuma günü 17 askerin şehit olduğu Aktütün saldırısı sırasında baskını düzenleyen PKK lı grubun arasında gerçekleşti.
Telsiz konuşmalarını canlı olarak dinleyenler arasında Aktütün Karakolu nun da bağlı olduğu Van daki Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı na bağlı birimler de bulunuyordu.
taraf gazetesi
--spoiler--

http://www.taraf.com.tr/haber/19121.htm
başbuğ'un "iyi çocuklarına" karşı düzenlenmiş bir kağıt parçası(!) olsa gerektir(!)...

*****
Şehit aileleri, hükümetin, "Türkiye'yi savaşın eşiğine getiren bir meseleydi." dediği Dağlıca ve Aktütün'ün peşini bırakmıyor. ihmal iddialarının üstü örtülürken meçhul subayın mektubu, olayı yeniden gündeme taşıdı. Güç birliği yapan aileler, önce dava açacak. Ardından Genelkurmay Başkanı Başbuğ'a giderek, "Artık zamanı geldi, konuyu aydınlatın." diyecek.



Türkiye, art arda gelen skandal belgelerin şokunu yaşıyor. Birinin sarsıntısı bitmeden diğeri ortaya çıkıyor. AK Parti'yi bitirme, Alevilere kumpas, azınlıkları ve çocukları öldürerek Türkiye'yi kafese alma planları kamuoyunu ayağa kaldırdı. Şok dalgalarından Dağlıca ve Aktütün baskınlarında şehit olanların aileleri de etkilendi. Meçhul subayın ihbar mektubunda dile getirdiği iddialar yüreklerindeki yarayı bir kez daha sızlattı. Genelkurmay, tatmin edici bir açıklama yapmazken askeri yargıdan da ümit kesildi. Bu gelişmeler üzerine aileler Genelkurmay'a gitme kararı aldı. Şehit yakınları, önce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na dava açacak. Ardından Genelkurmay Başkanı ilker Başbuğ ziyaret edilecek. Başbuğ'a, "Konuyu aydınlatın, içimiz rahatlasın" denilecek.

Dağlıca baskınında şehit olan Uzman Çavuş Selçuk Gürdal'ın ikiz kardeşi Celalettin Gürdal, diğer ailelerle birlikte örnek bir 'hukuk mücadelesi' vereceklerini söylüyor. Gürdal, baskınlardan sorumlu ve ihmali olan kişilerin mutlaka yargılanması gerektiğini dile getiriyor.

Aynı baskında şehit olan Asteğmen Mehmet Bozkuş'un babası ismail Bozkuş ise şu ifadeleri kullanıyor: "Bu acı baskını sineye çekmiş, kabullenmiştik. Artık bu baskınların sorgulanmasının zamanı geldi. Tatmin edici açıklamaların yapılması gerekir. Oğlumun neden öldüğünü bilmek istiyorum. Oğlum Mehmet'in saatlerce çatıştığını ve kendini parçalarcasına mücadele ettiğini yakın arkadaşlarından öğrendim. Otopsi raporları maalesef beni tatmin etmedi." Baskınların aydınlatılması için verilecek hukuk mücadelesine şu şehitlerin aileleri destek veriyor: Piyade Uzman Çavuş Selçuk Gürdal, er Çağlar Mengü, er Oktay Karakelle, Uzman Çavuş Onur Ilgın, Çavuş ilhan Küçüksolak, Asb. Soner Özübek, Mehmet Bozkuş, erler Yavuz Öztürk ve Lokman Eker. Dağlıca baskını, Türkiye'nin dış politikasını etkileyecek kadar önemli bir olaydı. Nitekim bir süre önce ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Türkiye'yi savaşın eşiğine getiren bir meseleydi." değerlendirmesinde bulundu.

KOMUTANDAN 'iHMAL' iTiRAFI

13 askerin şehit düştüğü, 8 askerin kaçırıldığı PKK baskını 21 Ekim 2007'de yaşandı. ihmal iddialarının üstü örtülürken Yarbay Onur Dirik'in YouTube'a düşen ses kaydı dikkat çekti. Baskındaki ihmalleri kabul eden Dirik, Genelkurmay'daki komutanlara küfrediyordu. Taraf, 25 Haziran 2008'de "Dağlıca baskını biliniyordu" başlığıyla çıktı. Haberde, Genelkurmay, Kara Kuvvetleri, Jandarma, 2. Ordu ve Hakkâri'deki istihbarat başkanlıklarının, baskına ilişkin bütün bilgilerden haberinin olduğu ileri sürüldü. 17 askerin şehit edildiği Aktütün saldırısıyla ilgili de benzer iddialar ortaya atıldı. PKK'nın saldırı düzenleyeceğine ilişkin istihbaratın baskından yaklaşık 20 gün önce MiT, Emniyet ve Genelkurmay'a ulaştığı kamuoyuna yansıdı. Bu iddialar şehit yakınlarını endişeye sevk ederken meçhul subayın sivil yargıya gönderdiği mektup yarayı derinleştirdi. Subay, mektupta şöyle diyordu: "... Ancak medyanın bilmediklerini ben ve benim gibi Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığı bünyesinde görev yapan arkadaşlar, yani bu faaliyetleri bizzat planlayan ve icra eden kişiler çok yakından biliyoruz. Bilgi Destek personeli olarak bizzat olayların içerisinde (Aktütün'de, Dağlıca'da, Poyrazköy'de, Çukurca'da ve daha birçok yerde) olduğumuz için gerçekler tüm çıplaklığıyla bilinmektedir." ZAMAN