bugün

Nerde bunlar acaba.
Kaybetmenin dayanılmaz hafifliği.
hiç hayra alamet değildir. zamanlamayı seçime doğru yapacaklarının etkisi zirvedeyken seçime denk getirecek.

öyle kolay gideceğini zanneden Erdoğan'ı hiç tanımamış demektir...
Rte gündemi hep kendi belirlemiş insandır.

ittifaklar şu bu derken ne derse şu gündem içinde arada kaynayacak.

Arada "es"leri bekleyecektir, söylediği gündem olsun diye.
(bkz: koyunların sessizliği)
bırakın millete bir şeyler sunmayı kendi kemik kitlesi dediğimiz kitleye bile sunacak bir şeyleri kalmadıklarından sessiz olabilirler. yok zillet ittifakı yok şu bu gibi söylemlere de artık doyduk. herkes gibi. ne vaat edecekler? ekonomiyi kurtarmayı mı? kurtaracaksan eğer zaten bu hale getiren sensin. hayat pahalılığı mı? kendilerinin hiç hissetmediği ve zerre umurlarında olmayan bir durum. adaletten mi bahsedecekler? ee o zaman sormazlar mı adama hizbullahçılarla neden ittifak yapıyorsunuz diye. eğitim mi? okuma oranı arttıkça akp'nin oy oranı azalıyor diye şikayet ediyorlar. umurlarında mı eğitim? depremde ölen o kadar insan.. ne dediler? hakkınızı helal edin. bu kadar basit mi her şey? söylemler bitti, vaatler tükendi, inanan kalmadı.
aşağıdan-yukarıdan, yolun sonu görünüyor.
fırtına öncesi sessizlik olabilir. büyük bir değişim ve dönüşüm fırtınasına işarettir.
Aynen bişey planlıyorlar
4 gün boyunca millet ittifakı güçlenirken meğerse hüda ve refah ile görşüyorlarmış.
temiz hava, gün ışığı gibi sessizliğe de ihtiyacı var güzel ülkemin.
Depremden dolayı olduğunu düşünüyorum.

Yoksa şimdiye kadar çoktan bay kemal diye alçaltma politikalarına ve seçim çalışmalarına başlarlardı.
trabzonda maçta yapılan aşırı gürültülü tezahürat üzerine hakemin parmağını dudaklarına götürüp sus işaret yaptığı, bu işareti gören tribünlerin de hep bir ağızdan "sessuzluk, sessuzluk" bağırmaya başladığı rivayet edilir.