Kesinlikle yapilmamali, mutfakta ki tüp ile nukleer gucu bir tutan bir zihniyetin yaptırdığı santraldan hayir gelmez, zamaninda çernobil faciasindan Sonra, halka korkmayin deyip canlı yayında çay içen bakanimiz vardı.
yapamıyacağımızdan değil, yapılan projelerin başında ve içinde doğru kişiler olmadığı için sıçılıp sıvanıyor. sürekli işten anlamayan eş, dost, damat, dayı oğlu, amca oğlu, hacı, hoca, sakal takımı gibi şahıslar kayırılarak bir takım işlere sokulduğu için olamıyor. sen işinin ehli, yıllarca kafa patlatmış mühendislerini ıskartaya alıp eş-dost yerleştirirsen bir sikimi de yapamamaya devam edeceksin ve her işi elinize yüzünüze bulaştırakcaksınız (bkz: istanbul havalimanı) (bkz: pardus) (bkz: hızlı tren) daha yazayım mı?
çok gelişmiş ülkeler içerisinde bulunan metropollerde dahi bu tür kazalar meydana gelmektedir. bu kazalar kendimizi geliştirmemize engel değil. iyi ozaman güney doğuda şehit veriyoruz diye bırakalım savunma silahlanma sanayiini.. böyle saçma fikir olabilir mi?
ayrıca terörün kol gezdiği, büyümemizi istemeyen çeşitli guruplar içerisinde bulunan ülkemizde bu tür gelişmelerin yaşanması umut verici.
neden yapamayalım? neden beceremeyelim neden hep olumsuz fikir düşünce? her çüke muhalefet olana kadar destek olunması elzem değil midir? hain misiniz nesiniz.
ruslara satmıyoruz, özüyle rusların olan bir santral.
işbu santralin gerek yapımında, gerek işletilmesinde, gerekse nükleer teknoloji-bilim gibi alanlarda bize öğretmenlik yapıyorlar, bize gücümüzü deneyeceğimiz ve kendimizi geliştireceğimiz bir alan yaratıyorlar.
karşılığı ise üretilen elektriği pazarlıksız bir biçimde almak, onlar para, biz know-how (nasıl yapılır) bilgisi alacağız.
amerika ağabeyimiz ne kötüdür ki bizimle bu teknolojiyi paylaşmak istemedi, türkiya ülkesi de kendine partner olarak rusyayı buldu. gerçi ikinci santralimiz olacak sinop nükleer santralinde japon-fransız ortaklığında kurulacak ancak hakları bu kez bizim olacak bir projeden söz ediyoruz.
üzgünüm, roket bilimi değil ya! diye bir deyim var, işte bu deyim bu tür teknolojileri kapsıyor, kimse kimseye kolayca vermiyor, başlarda sorun çekmemiz son düzeyde normal. normal.
Nükleer santral yapılsın ama almanya,çin,abd (özellikle çin baya ilerledi) nükleer füzyon çalışmalari yapıyor.geleceğin enerji alanı füzyon enerjisi. Bu alana yatırım yapılmalı.
santral rusların malı olacakmış.ürettikleri elektriği piyasa fiyatından satacaklarmış.kira bile alamayacakmışız.çalışanlar da rus olacağından işsizliğe de gram faydası yok.votkayı da rusyadan getirirler garibim bakkala da yararı yok.
nükleer santral riskli mi? evet..
hiç olmasaydı daha mı iyiydi? tabii ki..
keşke trol mafyası da olmasa, denizler kirletilmese ve marmara denizinde tekrar kılıç balığı görebilsek..
keşke insanlar adam gibi boşansa ve birbirlerini öldürmeseler..
keşke anne babalar çocukları istiyor diye hayvan alıp, 2 gün sonra zavallıları sokağa terk etmese..
ama dünya kötü bir yer.. ve bu dünyada, bize "nükleer enerjiyi bırakın" diyen devletler endüstriyel gelişimlerini, kendilerine kesintisiz ve minimum masraflı enerji sağlayan nükleer santrallerle sağladılar.. ve bu santrallerin temizlik ve bakım işlerini kendi vatandaşlarına değil, korunmasız olarak çalıştırdıkları türk, faslı işçilere yaptırdılar (bkz: günther wallraf - ganz unten).
almanya temiz enerjiye geçiyormuş.. hatta, işin içinde olduğum için söylüyorum, almanya, önümüzdeki 20 yıl içerisinde binalarını enerji tüketir değil (güneş enerjisi gibi kazanımlarla) enerji üretir hale getirme çalışmaları yapıyor.. müthiş birşey tabii ki...
yapabilir.. senede 1.2 trilyon dolar otomotiv ihracatı yapıyorsun, 2. dünya savaşı sonrasında ordu kurman yasaklandığı için savunma harcaman olmamış, komşuların isviçre, belçika gibi neredeyse kağıt üstünde devlet diyebileceğimiz küçük ülkeler, kendi ülkeni sanayileştirmişsin ve şimdi macaristan'daki tarım arazilerini uzun vadeli kiralayıp tarım üretimi adı altında sonuna kadar sömürüyorsun, savunma harcaması yapmıyorsun ama şakır şakır silah sistemi üretip rakip ülkelere satmaktan çekinmiyorsun, zaten sömürgeci bir yapıdan gelmişsin ve sanayileşme sürecini erken tamamlayabilmişsin.. biz almanya'yı örnek alamayız.. biz, depremden dahi bihaber bir avrupa ülkesi değiliz..
benzer yapıdaki fransa'yı da örnek alamayız..
abd'ye gümrük ve kotasız otomotiv ihracatı yapan, 2. dünya savaşı sonrası ülkesinin savunması abd'ye emanet edilmiş olan ve tek yapması gereken, arada abd'nin çöp fonlarına para yatırım "vergi"sini vermek olan japonya'yı da örnek alamayız.. büyümek ve başka devletlerin boyunduruğundan çıkmak zorundayız.. bu da, fiyatını geçtim, herşeyden önce tek bir enerji alternatifine, yani fosil yakıta ve bir anda uygulamaya geçemeyecek rüzgar/güneş enerjisi modellerine dayanarak yapılamaz..
bunun dışında, nükleer enerji konusunda müthiş hassas davranan bu ülkeler, okyanusun dibinde nükleer test yapıp, milyarlarca canlıyı öldürürken, akıllarına çevre felaketi kavramı gelmiyor nedense.. biz akkuyu ile, bir günde ne bedava enerji sahibi oluyoruz, ne de bir günde nükleer güç oluyoruz.. ama, hafif hafif mevzuya uyanmaya başlıyoruz.. orada çalışmak üzere eğitilen personelimiz, inşaat süreci falan filan derken, başka bir konuya dalıyoruz.. muhatabımız olan iran, israil, (kaale almasam da metzamor santraline sahip olan, ki dünyanın en tehlikeli santralidir ve sınırımıza 16 km uzaklıkta, bir fay hattının üstündedir ama kimse umursamaz) ermenistan, rusya, iran'ın burnunun dibindeki dost ülke pakistan, onun rakibi ve komşusu hindistan... muhatabımız olan neredeyse her ülkenin sahip olduğu bu güce ufak ufak yanaşmaya çalışıyoruz, o kadar..
bana kalırsa, nükleer enerjinin modası geçiyor olabilir, doğrudur.. ama nükleer güç kavramının modası, henüz gelmedi bile.. dünyanın büyük devlet olmaya aday, yani bize rakip olan 20 ülkesinin öncelikli hedefi bu.. oraya buraya tabii ki kimse bomba yağdırmasın ama, madem ki bu herkeste var, bizde de olması zaruridir.. bunun için de, bu işlerin ucundan bir yerde tutmak gerekiyor.. kaldı ki, şimdi de tam zamanı gibi duruyor.. şartlar öyle bir konumlanmış ki, ilk defa sanki rusya ile çıkar ilişkisi gütmüyoruz da, ufak ufak birbirimize içimiz ısınıyor gibi hareket ediyoruz.. fena mı işte, arkadaşımızın sınav kağıdına bakıp biraz yardım alalım...
bunun için akkuyu da gereklidir, sinop da gereklidir, bilmem ne de..
türkiye'nin caydırıcılık için nükleer silah edinmesi gerektiğine inanırım ama ülkemde nükleer santral kurmasına karşıyım, özellikle de depremselliğin en yoğun olduğu yerlerden biri olan doğu akdeniz bölgesinde. nedense ülkemde kimse şu soruyu sormuyor:
¨neden bir nükleer bomba kadar tehlikeli bir yapıyı, başkasının ellerinde olacak şekilde, kendi toprağımıza koyuyoruz ?¨
ayrıca rus dış ilişkilerini tanımlayabilecek bir tabir vardır: ruslar kendilerine yapılan iyiliği ve kötülüğü asla unutmazlar. kendilerince zamanı geldiğinde karşılığını verirler. unutmayın ki türkiye, soğuk savaş sonrasında rus uçağını ilk düşüren ve rus büyükelçisi öldürülen ilk ülke oldu. onlar ülkemize turist yollamadıkları ve domates almadıkları zaman ödeşmiş mi olduk ?
yukarıdakilere ek olarak kimse rusların kuracağı santralin, üyesi olduğumuz nato'nun rusya'yı tehdit eden en önemli nükleer üs olan incirlik'e çok yakın olduğunun farkında değil. çok yakın gelecekte rusya'nın abd'yle arası daha da bozulursa, rüzgarın incirlik'e doğru estiği bir günde santralde sızıntı yaşanmayacağının garantisi var mı ? o sızıntı sonrasında ilk anda ölecek ve nesillerce radyasyon kaynaklı kanserin sıkıntısını çekecek milyonlarca türk, rus'un umrunda olur mu ? yoksa öldürülen pilot ve büyükelçinin öcünü almış mı sayarlar ?
