bugün

aslında pek de başarılı bulmadığım bir köşe yazarı olan tuna kiremitçi'nin doğru tespitler içeren bugünkü yazısının adıdır.
--spoiler--
türkiye’nin önünde her zaman iki seçenek vardı: akdenizli ya da ortadoğulu olmak.

milletimiz genellikle dinsel nedenlerle oyunu hep ikinciden yana kullandı, son referandumda olduğu gibi.
bize de buna hürmet etmek düşer. halkın iradesine saygısızlık olmaz.
ama halkın bir kısmının akdenizli gibi yaşamak istemesine saygı gösterilmesini beklemek de hakkımız.
mesela, kadınlığını doya doya, kimseye hesap vermeden yaşamaya meraklıdır akdeniz kadını. onu bize bu kadar güzel gösteren de budur zaten.
orada kimse birbirini töre için öldürmez, diri diri toprağa gömmez, “onu giyme içini gösterir” diye azarlamaz.
akdeniz bu yüzden kadın-erkek ilişkilerinin en normal seyrettiği yerdir.
buraların erkeği de mutludur: kim kadın-erkek ilişkilerinin normal seyrettiği bir yerde yaşamaktan mutlu olmaz ki?

***

güzel havaların, ufkumuzu genişleten denizin ve bereketli toprakların dünyasında tembelliği seven, hem kavgacı hem de aceleci, aşkın ve sevginin ateşlisini yaşayan, bir şişe rakı ya da uzo ile keyfini yerine getirmesini bilen insanlardır akdenizliler.
hayat onlar için doğmak, büyümek ve evlenip çocuk doğurmaktan ibaret değildir. hayattan zevk almasını bilirler.
genellikle mülayim insanlardır ama hayat tarzlarının tehdit altında olduğunu hissettiklerinde şahine dönüşebilirler. onları dostça ikna etmeniz gerekir.
akdeniz’in güzellikleri tarihte defalarca tehdit edilmiş, savaşlara neden olmuştur çünkü. buna tepki göstermek onların kanında vardır.
milletçe ortadoğulu olmayı seçelim, eyvallah. ama akdenizli olmayı seçenlerin gönlünü kazanmadığımız sürece hiçbir değişimin kalıcı olmayacağını da bilelim.
her şey geçer, akdeniz kalır çünkü.
--spoiler--
http://www.hurriyet.com.tr/magazin/yazarlar/15800734.asp?yazarid=365&gid=225