akademinin anlamını ve ayırt edici bütün özelliklerini yitirdiği yerlerde bolca bulunan kımıl zararlısı türü. ben böyle bir yer biliyorum aslında. (bkz: türkiye)
bunlardan bilimsel araştırma yapmak yerine hazır yapılmışı var nasılsa deyip copy-paste yapılan, dünya çapında hemen her alanda en az bilimsel makale yazılan, akademisyenin en önemli şeyi olan zamanını, sığ ideolojik tartışmalarla geçirip, en tarafsız kalınması gereken not verme durumlarında bile yapılamayan ülkelerde bol miktarda bulunup, zaten halihazırda yaşam alanları tam da buralar olduğu için başka yerlerde yaşayamazlar.
akademisyen olup insan olmuş canlıların zavallı diye nitelendirebileceği topluluktur. bu türlerin hayatta bir amaçları olmamakla beraber, makam uğruna kaypaklık yapmaları da görülmektedir. çok fazla öğrenci bırakınca mutlu mutlu göbeklerini de kaşırlar. hatta daha da ileri gidersek bu türler dişisine de el kaldırır! dışardan görürsün profesör dersin saygı duyarsın, onlara saygı duydukça da kendine saygını yitirirsin. bu türler her ne kadar şehirlerde apartman dairelerinde yaşasalar da asıl yaşama alanları mağaralardır.
eksik kalmış insandır. hayatın, aslında o anlardan ibaret olduğun anlayamamış insandır zira hayat biraz da kaldırımların üzerinde yazılıdır. kitapların veremediği bir çok bilgiyi deneyim adı altında düşe kalka öğretir hayat denen $ey. formüllerin verdiği mekanikliği ancak ve ancak hayatın içindeki standart üstü sapma ile öğrenir insan, denediği ve yanıldığı için insandır. hisleri kadar vardır ve merhameti kadar yüce, kin ve nefreti kadar güçsüz ve sevimsizdir.
eğer toplumda belli bir statü sahibi olabilmek adına edinilen o akademik kariyeri bir tür giysi olarak algılarsak; hepimiz iyi giyinmeye çalışıyoruz. niçin? çünkü iyi giyinene iyi yer verilir. ve bu hiçbir zaman değişmez. lakin insanlık başka bir şeydir. o üzerine giyilen giysilerle oluşturulabilcek bir şey değildir. konuyla ilgili mevlana'nın çok güzel bir sözü vardır;
"nice insanlar gördüm üstlerinde elbise yok... nice elbiseler gördüm içlerinde insan yok"
işte tam olarak bahsettiğimiz bu "canlılar" giysilerin içinde dahi olamayanlardır.
memleketin boktan bir üniversitesinden inekleye inekleye mezun olup, akranları gibi hayatın içine girememiş, düpedüz hayatı ıskalamış, otuzuna merdiven dayayıp memleketin biraz daha eli ayağı düzgün bir üniversitesinde araştırma görevlisi olup zeka seviyesini, edinemediği görgüyü, maziye dönük tüm o geri kalmışlığını ve ezilmişliğini kantinciden, hizmetliden öğrenciye kim olduğuna bakmaksızın önüne gelen ilk insandan çıkarmaya çalışmasıyla kendini belli eden acınası tiptir.
Doğal yaşam alanı Türkiye olan populasyonlara sahip oldukça kozmopolit türleri barındıran familyadır.
"Okumak cehaleti alsa da eşşeklik baki kalıyor." efendim.
Önlenemeyen salgın hastalığa sebep olan virüslerden farkları yoktur.Dokundukları yeri mutasyona uğratıp kontrolsüz bir biçimde çoğalırlar.
Esasında vücutta metastaza neden olan kanser hücreleridir.(Çoğaldıkça çoğalmak isterler.Ne olursan ol gene gel anlayışı ile önüne geleni kasıp kavururlar .)
Ruhu antropojenik kaynaklı yapay tehlikeye maruz bırakırlar.insan eli ile bozulan karakterde tekrar restorasyon çalışması nasıl yapılır?bilemedim.itina ile üniversite öğrencilerini maddi ve manevi zarara uğratırlar.
Bilim varsa adam yok,adam varsa bilim yok zihniyetin ürünleridir.Bilimadamı tanımı yeniden düzenlenmeli ya da bu kelime değiştirilmeli.
(ikisini birarada bulan varsa bir el sallasın bana!)
(Bilimadamı olmak için en az bir idiot seviyesinde olmak lazım ülkemiz koşullarında.Anca o zaman psikolojik baskıyı hissedemezsiniz.Beyini de boşaltabilirsiniz.)
Son olarak hayattan soğuma sebebidir bunlar.