milletvekillerinden daha fazla hakettikleri barizdir. bu adamlar hayat kurtarıyor, gecesi gündüzüne karışıyor çoğu zaman. milletvekilleri ise 4 yıl milletvekilliği yapıp emekli maaşına bağlanıyor, hatta kimisi bu maaşıyla et yiyemediğini iddia ediyor. karar sizin.
7000 tlnin içinde 1 hemşire 1 sekreter bulunduğu binanın kirası elektriği suyu katınca 3.500 lira olan maaştır. 6 sene boyuncu götü üstünde ders çalışıp asosyal olmasının bedeli aslında bu kadar az olmamalıdır.
doktorum, 7000'den fazla net kazanıyorum, aslında daha fazlasını hakediyorum.
istersem yurtdışında daha iyi ücretlerle, daha iyi şartlarda yaşayabilirim. bize laf atanlara avrupada tuvalet bile temizletmezler, iyi yine burada bir işleri var.
her aile hekimi gibi tüm herkesin balıklama atladığı bir durumdur bu. gidişattan kimsenin haberi yok. 7000 tl verilmesinin sebebini kimse sorgulamıyor. aile hekimliği sistemi en başta halk olmak üzere doktorları zor durumda bırakan bir sistemdir. devletin yıllarca yapamadığı işleri al sana şu kadar para sen yap denilmesidr. sağlık ocaklarının temizliğinden, ısınmasına, hemşiresine kadar her şeyin doktor tarafından yapılıp ücretlerinin o verilen paradan kullanılmasıdır. her aile hekimi de o kadar parayı görünce hiç sorgulamadan, eleştirmeden atladı tabi. hasta sayısı değil de kayıtlı nüfus sayısına göre ücretleri ödendiğinden "sen başkasının hastasısın hadi başka kapıya" , "gel şuraya imza at da benim hastam ol" ları yavaş yavaş duymaya başlandığında anlaşılacak tüm bunlar. sırf kendine para kalsın diye sterilizasyondan para kısanlar olduğunda anlaşılacak. koruyucu hekimliğin rafa kalktığı, yani eskiden gördüğümüz hastalıkların yeniden fırlayacağı zaman geldiğinde anlaşılacak. siz hala 7000 tl ye takılın. saygılar.
1983'te üniversite için ankara'ya geldim.
babamın memuru olduğu devlet kurumunun yurdunda,
62 öğrenci ile birlikte kalmaya başladım.
33 tane hukuk ve siyasal öğrencisi vardı yurtta,
32'si imam hatip mezunu. bunların ailelerinde
babamın mensubu olduğu devlet kurumunda çalışan
yoktu. o yurda nasıl geldiler bilmem.
birbirleriyle müthiş dayanışma içinde ve
inanılmaz çalışkan arkadaşlardı. arkadaşlar
diyorum, çünkü birçoğuyla sahiden çok iyi
arkadaş oldum. bu arada yurtta 12 tıp öğrencisi
vardı, hiçbiri imam hatip mezunu değildi. yurdun
ikinci senesinde, ankara'da çok sert bir kış oldu,
okulum beytepe'de olduğundan iki ay sömestr
tatili yaptık o sene. kış dolayısıyla memleketlere
de gidemedik. ve kaldığım kurum yurdu da kar
yağdığında belediye otobüslerinin çıkamadığı bir
tepede olduğundan yurdumuzda hapsolduk adeta.
aç kalmadık, kurumun lojmanları da yurtla aynı
yerleşkede olduğundan bizleri doyurabildiler.
gel gör ki, iki ay yurtta sıkıldık. briç oynadık
bilen arkadaşlarla. yurt müdürü(-ki o da imam
hatip mezunu idi) bizi briç oynarken yakaladı.
"bir daha bu hareketin tekerrürü halinde idareye
şikayet cihetine gidilecektir" cümlesiyle biten
bir uyarı yazısı aldık müdürden. ikinci kez
yakalandığımızda atıldık. atılan arkadaşların
bir kısmı perişan oldu, ben bir bodrum kat evde
oturan arkadaşımın yanına taşındım. üşüdük ama
battaniyelere sarılarak donmamayı başarabildik.
imam hatipli arkadaşlarımız fire vermeden, üstelik
kurum mensubu olmadıkları halde o yurtta kalmaya
devam ettiler. diş hekimliğinde okuyan iki
arkadaşımız vardı, onlar da ödevlerini yaparken
gürültü yapıyorlar diye yurttan atıldılar. adamlar
ödevleri gereği gürültülü aletlerle alçıdan ağız
ve dişler yapmak, yaptıkları o heykelimsi şeylerde
yine gürültülü aletlerle ince iş çalışmak
zorundalardı. ama yurt müdürümüz yine de onları
yurttan atma cihetine(!) gitti. tıpta okuyan
arkadaşlarımız da, anatomi kitaplarındaki
müstehcen resimler ve darvin teorisini anlatan
kitapları yüzünden yurttan atıldılar. bir kısım
beşiktaş'lı arkadaşımız da, televizyon odasında
dinamo kiev-beşiktaş maçını izlerken, dinamo
kiev'in sürekli gol atması üzerine takımlarına
sinirlenip "dinamo.. dinamo.." diye bağırdıkları
ve böyle bağırarak "kominizm propagandası"
yaptıkları(!) için yurttan atıldılar. imam
hatipli olup beşiktaş'lı olan arkadaşlarımız,
başlarını ders kitaplarından kaldırmadıkları
için maçı bile izlememişlerdi. ha bu arada,
yurttan atıldığım için itiraz dilekçesi yazan
babam taşradaki bölge müdürülüğü görevinden
alınıp, aynı bölgedeki sürgün görevi olan kantin
müdürü görevine getirildi ve oturduğu lojmanı
elinden alındığı için kirada oturmak zorunda
kaldı. yurttan atılıp itiraz eden diğer
arkadaşlarımızın babaları da benzer akıbete
uğradı. anap'ın ilk itidarlık yılıydı. babamın
memur olduğu kurumun bağlı olduğu bakan, sonradan
akp'nin kurucularından ve ağır toplarından olacak
olan cemaatçi zatlardan biriydi. nihayetinde,
yurtta sadece imam hatip mezunu arkadaşlarımız
kaldı; 32 hukuk ve siyasal öğrencisi ve 10'a
yakın eğitim fakültesi öğrencisi. imam hatip
mezunu başka öğrenciler yurda alınarak 60
civarındaki kontenjan dolduruldu. aynı devlet
kurumunun antalya, kuşadası, marmaris, çeşme
ve benzer bazı yerlerdeki kamp alanları yazları
artık kurum mensuplarının tatil yaptığı yer
olmaktan çıkarılıp, yurttaki bu arkadaşların
gençlik kampı alanları oldu.
bütün bunları bu başlık altında neden anlattığıma
gelince: demem o ki, o zamanlar cemaatin
projesinde sadece hukuk, siyaset ve eğitim
adamları yetiştirmek vardı, tıp doktorluğu yoktu.
proje o seneler başlatılmıştı ve şimdi o projenin
sonuçları olan hakim, savcı ve öğretmenler gerekli
köşe başlarını tuttular. hakim ve savcıları
anlatmaya gerek yok. hatta yurttaki arkadaşlardan
ikisi son seçimden sonra hsyk üyesi oldular.
eğitim fakültesindeki arkadaşların bazıları malum
dersanede hocadırlar ve bir kısmı da başta
afganistan ve pakistan olmak üzere cemaat
okullarının yöneticileridir. eğitim fakültesi
okuyan arkadaşlardan biri "türkçe olimpiyatları"
oluşumunun önemli bir adamıdır. ama o dönemin
projesinden gelen tıp doktoru pek azdır. toplumu
"tıp doktoru düşmanı" yapma ve bunu başarma
operasyonu bu yüzden uzunca bir zamandır yürürlüğe
sokulmuştur. bu organizasyonla tıp doktorlarının
yaptıkları her şeyin halka batması sağlanmıştır.
aile hekimi pratisyen doktor, 7000 liradan çok
daha fazlasını hak etmektedir. fakat madalyonun
bir başka yüzü daha vardır ki gözden kaçmamalıdır.
benim bahsettiğim 1983 döneminde "tıp doktorları"
ile ilgili bir cemaat projesi yoktu evet, fakat
bundan 10 yıl kadar önce o proje de başlatıldı.
ve o proje birkaç yıl önce ilk mezunlarını vermeye
başladı. ve onların çoğunluğu aile hekimi olarak
atanıyor. yani aile hekimi olan pratisyen doktorun
sonuna kadar hak ettiği o para, tıp doktoru
sevgisinden değil, proje doktorlarının artık
piyasaya sürülmesindendir. tıp profesörlerinin
aldığı para henüz hak ettikleri kadar değildir,
çünkü onlar proje doktoru değildir. onlar da yavaş
yavaş emekli edilip projeye uygun profesörlerle
köşe başları tutulmaya başlanmıştır, ama henüz
tamamlanamamıştır.
sonuç olarak; aile hekimi olan pratisyen
doktorların 7000 lira kazanması haktır ve hatta
azdır. ama bir de ama'sı olmasaydı keşke!
iş ilanlarında, işe alınmama sebeplerinden biri hem aranan meslek sahibi olsun isterler hemde tecrübe iyi de sen işe almazsan başkası almazsa nerede tecrübe kazanacak ki bu kişiler. Ve doktorlara verilsin o kadarı da yanlız onlardan ricamız saygılı davaransınlar ve davaranmayan mesletaşlarını uyarsınlar.
kimse çok okuduğu veya çok vaktini harcadığı için para almaz.
doktorlar çok kazanıyor evet fakat bu tek nedeni doktor, hastane ve cihaz, malzeme sayısının hasta sayısına oranıdır. fazla talep edebilecek durumdalar ve bu da fazlasının verilmesi için yeterli. keşke aksi olsa da daha ucuza ve kolayca sağlık ihtiyaçlarımızı giderebilsek.
şimdi efenim en başından alacak olursak ilkokuldan beri okulun en başarılısıydım. 5 yaşından beri de tıp okumak hayalimdi. sonra gel zaman git zaman tıp fakültesini kazandım. işte her şey ondan sonra başladı. lisede ders dinleyerek 1.liğe oynayan ben, tıp fakültesine geldikten sonra bütlerden çıkamaz oldum. hem de ciddi manada ders çalışarak. neden derseniz, 2000 tane bakterinin latincelerini bilmek yetmiyor, bulaş-yolunu, yaptığı hastalığın semptomlarını, korunma yollarını, etki eden ilaçları ve bunun gibi bir çok bilgiyi bilmek zorundasınız. bakterilerle kalsa iyi tabii ama bunun virüsü var paraziti var... ve bunları bilince tıp fakültesinin en kolay derslerinden biri olan ve toplamda 100-120 saatlik derse tekabül eden mikrobiyolojiyi bilmiş oluyorsunuz. neyse bu arada siyasi ya da sosyal tam olarak çözemediğim bir doktor nefreti başladı halkta. yaşlı amca'ya sonda takarken ki; sonda takmak pek matah bir iş değildir, siz de doktor olunca paramızı çalacaksınız di mi? sözünü işitmek insanın dünyaya bakışını değiştirmek için yeterlidir sanırım. bu arada bu gelen amca acilde nöbet tutan ve henüz pratisyen bile olamamış bir son sınıf öğrencisi tarafından (bkz: intern), kalp masajı yapılarak hayata döndürüldükten sonra bunu söylemesi ayrıca ilginç. ben inanmıyorum ki; hiç bir doktor para için üç kağıtçılık ya da dolandırıcılık yapsın. burda her meslekte olan "şeref" ve "haysiyet" yoksunu insanların varlığını inkar etmiyorum, sadece diğer mesleklerden fazla bir yüzdeye sahip olmadıklarını belirtmek istiyorum. sonrasında ise doktor dediğiniz adamlarla ilgili ilginç bir ayrıntı da şu; bu adamlar 6 yıl okuyorlar sırf vize-final zamanı değil, 6 yıl devamlı okuyorlar. hastaneye geçince; sadece 1 bilgi öğrenirim ilerde 1 hasta kurtarırım diye 4-5 saat bir prof.'un arkasında tüm yorgunluğuna rağmen dikkati dağılmadan dinleyen insana diyorsunuz "doktor". pratisten dediğiniz ve sizi ilk muayene eden adam herhangi bir bakteryel üst solunum yolu enfeksiyonunu viral olarak değerlendirse ne olur biliyor musunuz? ya da seni hızla gelmekte olan bir otobüsün önünden kurtarsa birisi ne kadar minnet duyarsın? doktorların yaptığı da farklı değil, o yüzden lütfen birazcık saygı duyalım. yine dediğim yanlış anlaşılmasın eleştirmekle saygısızlık yapmak farklı şeyler.
sırf bizi temsil etmek için ankara'ya tbmm'ye gidip de o koltuklara oturunca kendi nazik götlerinden ve ceplerinden başka hiçbir boku düşünmeyen 550 tane adam, sürekli maaşlarına zam isterlerken ve milyarları cebe indirirken alın teri hırsızlığı olmuyor da, iyi bir lise kazanmak için sonrasında da iyi bir tıp fakültesi kazanabilmek sonrasında da tıp fakültesini 6 senede bitirebilmek için saçlarını genç yaşta ağartan neslin 7 milyar kazanması zorunuza gidiyorsa kusura bakmayın beyler, bence siz de herkes gibisiniz.
ebenin amıdır.bir çoğu yaşını başını almış bilgelikleri en demlenmiş zamanını yaşayan yazarların halkın salaklık oranı ile ilgili ileri sürdüğü tezlerin çıkış noktalarından birini gösteren beyanattır.
neden ülkede doktor başına 970 hasta düşüyor?
neden asgari ücret açlık sınırının 3 te 1 i ?
neden biz insan gibi yaşayamıyoruz?
gibi sorular sorması gereken insanın doktorun neden kendinden çok kazandığını dert etmesi hadisesi ki bu bile tek başına, kendisi yükselmeyi değil de zaten pekte yüksekte olmayan adamı aşağı çekmeyi tercih eden zihniyetin sözü edilen sorulara verdiği cevaptır.
mühendis olmuşlar da, bu parayı kazanamıyolarmış da. tıp okusaydınız amına koyim tıp. son 4-5 yıl içinde bu kadar kazanmaya başlamadı doktorlar.
ha bölüm seçerken doktorluğun çok para kazandırabilecek bir meslek olduğunu bilmiyorduysanız da o sizin cahilliğiniz. siktirin gidin o cahillikle de doktor olmayın zaten bi zahmet.
yahu kardeşim herşey sizin elinizde değilmiydi?
tıp fakültesini kazansaydınız. kim elinizden aldı?
ayrıca mühendis arkadaş tıp fakültesi ezberden ibaretse bir bilgisayar programı yapta
semptomları girelim tanı ve tedavi hemen çıksın karşımıza.
6 sene boyunca canımızı dişimize takıyoruz. gerek psikolojik gerek fizyolojik türlü sorunlarla başa çıkıyoruz, hiç kimsenin ezberlemediği kadar not ezberliyoruz. elalem son gece çalışıp sınava girerken biz sınava 3 hafta kaldığında başlamak için çok mu geç kaldık diyoruz. 7 yaşından 30 yaşına gadar süren bir eğitim alıyoruz. ne çocukluğumuzu ne gençliğimizi yaşıyoruz, çalışmak da yetmiyor tüm bunlar için kafanın da basması lazım. bunca emek karşılığında o 7 bin lira çok çok çok az bile...
onu bunu bilmem de, bir memlekette bir konuda uzmanlaşmış insanların maaşı söz konusu edilebiliyorsa o ülkeyi siktir edip gideceksin arkadaş. en ilkel hastalıklara yakalansınlar, sürünsünler amına koyim. hıyarlar.
sakin olun o kadar kazanmıyorlar.
tüm harcamalar çıktıktan sonra 4000-4500 tl falan kalır.
ayrıca 6 yıl okul okuyan adama haksızlık edilmiyor mu biraz?
herkes uzman olmak zorunda değil.
edit: eksileyen arkadaş neden eksilediğini mesaj atar mısın?
evi derleyen toparlayan, bir yandan kocasını diğer yandan çocuklarını idare eden bu anlamda saçını süpürge eden bazen kadir kıymet bilmeyen bazen de dayak yiyen annelerin ailedeki görev tanımları gözden geçirilip annelik maaşı bağlanması gerektiğini gösteren hedenin kendisidir.