Özellikle ''Merdiven'' isimli şiiriyle edebiyat derslerinde son dönem türk geçliğinin mutlaka karşılaştığı, dolayısıyla hüsn-ü tahlil edebi tarzını kullanması ile değişik bi o kadar melankolik tad veren şair.
Merdiven / Ahmet Haşim
Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak...
Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...
Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mI yandı? Neden tunca benziyor mermer?
Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...
arap kökenli olduğu için öğrenciliği sırasında galatasaray lisesinin* öğrencilerince., daha sonraları, edebi hayatında ise edebiyatın tatlı su levantenleri tarafından dışlanan büyük şair.
fecr-i ati dönemi şairlerindendir... eserlerinde sembolizm üslubunu kullandığı müşahede edilir... merdiven, o belde, karanfil ve hazan sevilen şiirlerinden birkaçıdır.
cins-i latif'e karşı önyargılara sahip oluşu ve bu yargılarını mantıklı bir şekilde izah edebilme yeteneği de dikkat çekicidir. bu önyargıların kendisinin fiziksel çirkinliğinden kaynaklandığı söylenir.
modern Türk edebiyatının en etkili yazarlarından biridir. Mektebi Sultani'de okumuş (Galatasaray Lisesi). 1844 yılında Bağdat'ta doğan Haşim, askerliğini yedeksubay olarak yapmış. 4 Haziran 1933 yılında hayata gözlerini yumdu. Böbrek yetmezliğinden hayatını kaybettiği rivayet edilmekte.
ahmet haşim in şiirleri sözden çok musikiye yakındır. sembolist ve empresyonist akımların etkisi altındadır. şiirlerinde yalnız aruzu kullanmıştır. eserleri : piyale , göl saatleri (şiir) , bize göre , gurabahane-i laklakan , frankfurt seyahatnamesi (nesir). *
bu gün bir siiriyle aklıma gelmis olan,baslıgıyla bir degisik duygu hissettiren sairdir.genelde kendisinden icine kapanıkmıs,geceleri daha bir sever geceleri yasarmıs diye bahsedilendir.
çirkin olduğunu iddia ettiğinden yarasalık eğilimleri gözlenmiş, gündüzleri evinde oturup uyuyan, geceleri ise gezen dolaşan şair.. şiirlerinde de bu isyanı ve de şikayeti bolca görülmüş tabi.. sağlamca bir şair abimizmiş işte kendisi..
Şiire serbest müstezat'ı getirmiş her dizesinde farklı ölçü kullanmıştır.
akşam yine toplandı derinde...
canan gülüyor eski yerinde
canan ki gündüzleri gelmez
akşam görünür havz üzerinde,
mehtab kemer taze belinde
üstünde sema gizli bir örtü
yıldızlar onun güldür elinde...
gölgeler şairi. yüzünün çok çirkin olduğunu düşündüğü için geceleri gezen, gittiği meyhanelerde kafasında şapkayla meyhanenin en karanlık köşesinde oturan birisiymiş diye öğretildi bize.
(1884-1933) Bağdat'ta doğdu. Fizan Mutasarrıfı Arif Hikmet Bey'in oğludur. Çocukluğu Bağdat'ta geçti. 7 yaşında annesinin ölümü üzerine babasıyla birlikte istanbul'a geldi. Galatasaray Lisesini bitirdi. Öğretmenlik yaptı. Çeşitli devlet memurluklarında bulundu. Fecr-i Âti topluluğuna katıldı. Şiirleri, Servet-i Fünûn, Âşiyan, Muhit ve Dergâh gibi ünlü dergilerde yayımlandı. Sembolist ve empresyonist etki ve izler taşıyan şiirler yazdı. "Akşam şairi" olarak tanındı.
ESERLERi
Şiirleri: Göl Saatleri, Piyale.
Fıkra ve Sohbet: Bize Göre, Gurabahane-i Laklakan
Gezi:Frankfurt Seyahatnamesi
hatun kısmısına olan nefretiyle de dikkat çeken önemli şair. bu özelliğine binayen türk edebiyatında bir kofti schopenhauer benzetmesi yapılabilir. çünkü ahmed haşim'in kadınlarla ilgili fikirlerini mantıksal zemine oturtma çabasında onun fikirlerinden esinlenmiş olma olasılığı çok yüksektir. yahya kemal adlı bir edebiyat ziyanıyla yapmış olduğu tartışmalarda oldukça haklıdır ve bu yönüyle gerçekten takdire şayandır.
şair kimliğinden ziyade dönemine göre yalın bir uslüpla kaleme aldığı makaleleri ve denemeleri de bulunan, türk edebiyatında sembolist akım'ın en büyük öncülerinden biri olan yazar/şair.
arapça tek bir satır, tek bir dize yazmamış olmasına rağmen bağdat doğumlu olduğu için arap kimliğiyle ilgili bir hayli sıkıntılar yaşamıştır.
1918 yılında askerlikten terhis edildikten sonraki günlerde türkçülükle ilgili bir toplantıya, arap olduğunu ileri sürülerek alınmayınca, "muharebe ol du mu türksün. buyur cepheye derler. barış olup ta bir yerden iş ve memurluk istedin mi, haydi ordan arap, derler." diyerek üzüntüsünü belirtmiştir.
Bir tm öğrencisi olarak türk edebiyatında beni en çok etkilemiş şairdir.O sonbahar havasını,sararan yaprakları,sen olduğun yerde beklerken çevrendeki herşeyi silip süpüren rüzgarı,yüzünün çirkinliklerini saklayan akşamı,yıldızların ışığını yansıtan durgun gölü mükemmel tasvir etmiştir.Döneminde gerçekleşen siyasi ve askeri yoğunluğa çanakkale savaşına katılarak dahil olsa da şiirlerine bunu hiç yansıtmamıştır.Aruzdan başka ölçü kullanmamış,şiirlerinde ağır bir üslup kullanmıştır.Bu dil üslubu düzyazıda oldukça rahatlar ve kolaylaşır.Musiki her yerde hakimdir.Musikiden kasıt şudur:
Akşam, yine akşam, yine akşam,
Bir sırma kemerdir suya baksam,
Akşam, yine akşam, yine akşam,
Göllerde bu dem bir kamış olsam!
insanın okudukça okuyası gelen bir güzel şair. bir yerde okuduğuma göre çok çirkin olduğunu düşündüğü için, insanlar gün ışığında görmesin diye gündüzleri dışarı çıkmazmış.
1884'te Bağdat'ta doğdu, 1933'te istanbul'da yaşamını yitirdi. Fizan Mutasarrıfı Arif Hikmet Bey'in oğlu. Çocukluğu Bağdat'ta geçti. 12 yaşında annesinin ölümü üzerine babasıyla birlikte istanbul'a geldi. Mektebe-i Sultani'de (Galatasaray Lisesi) yatılı okudu. Tevfik Fikret ve Ahmed Hikmet Müftüoğlu'nun öğrencisiydi. 1907'de mezun oldu. Bir süre Reji idaresi'nde çalıştı. Bir yandan da Hukuk Mektebi'ne devam etmeye başladı. izmir Sultanisi Fransızca öğretmenliğine atandı. Hukuk eğitimini bırakıp izmir'e gitti. 1912-1914 arasında Maliye Nezareti'nde çevirmenlik yaptı. 1. Dünya Savaşı yıllarını Çanakkale ve izmir'de yedeksubay olarak geçirdi. Mütareke'den sonra istanbul'a döndü. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde estetik ve mitoloji öğretmenliği yaptı. Harp Akademisi ve Mülkiye Mektebi'nde Fransızca dersleri verdi. Düyun-u Umumiye idaresi'nde, Osmanlı Bankası'nda çalıştı. Akşam ve ikdam gazetelerinde köşe yazıları yazdı. 1928'de böbrek rahaksızlığının tedavisi için yurtdışına gitti ama iyileşemeden döndü. Şiire lise öğrenciliği yıllarında başladı. ilk şiirlerinde Abdülhak Hamid, Cenap Şahabettin, özellikle de Tevfik Fikret etkileri görülür.
hayatını anne kuzusu olarak geçirmiş, afedersiniz ama biraz ezik/asosyal,ama şiir alanında da inanılmaz devleşmiş bir insandır. belki de karşı cinsle çok çok az temas kurması karşı cinsi çok daha fazla kutsamasına ve birçok harika şiirini yazmasına neden olmuştur.