1941 yılında tokat iline bağlı reşadiye ilçesinin kızılcaören kasabası'nda dünyaya gelmiştir. timaş yayınlarına bağlı bir yazardır. çok güzel kitapları vardır. benim en beğendiğim eseri yanık buğdaylar dır. eserlerinden bazıları:
aşka uyanmak, figan, sitem, boşluk...
ancak ortaokulda okunmasını tavsiye edilebilecek hidayet romanlarının önde giden isimlerindendir. yazdıklarının edebi değeri pek azdır ve genelde bütün kitapları birbirine benzeyen özellikler taşır. kitaplarında ekseriyette islam dışı yaşantısından bunalıma girmiş sonra islamı kaideleri benimseyip namaza durunca herşey yoluna girmiş kişi nirvanaya ulaşmış izlenimleri veren yazar.
genelde insan ve toplumu konu alan yazar, şiirle edebiyat hayatına başlamış ve bir çok roman ve hikayeye imza atmıştır.toplumun iyi ve kötü yönleriyle birlikte toplum arasındaki ilişkileri de ele alan yazarın ilk eseri ''cicekler susayınca''dır.ahmet günbay yıldız'ın ilk okuduğum ve etkisinden uzun süre kurtulamadığım eseri ''mavi gözyaşı''dır.bazı eserleri;cicekler susayınca, mavi gözyaşı, bir dünya yıkıldı, azat kuşları, boşluk...
romanlarının tamamına yakınını okuduğum reşadiyeli yazar. hemen hemen bütün eserlerinde hayatın farklı gerçeklerine aynı bakış açısıyla yaklaşan yazar duygusallığı ön planda tutar. realizm onun için islami kurallarla paralellik gösterir. üslup açısından günümüz yazarları içerisinde ön sıralarda yer alır.
mümin, mümine yazarı etiketini söker alırsanız isminin yanından zevkle de okunabilecek yazar. dini öğeleri işleyişi ise rahatsız edici değil, aksine üslubuna huzur katıyor.* şairliği ise yazarlığıyla yarışır.
öter güle karşı bakıp bülbüller,
vardır, her yaralı yürekte gurur,
pençesin en zayıf dalına takmış,
şu yaşlı ağacı sallar da durur..
öter, güle karşı bakıp bülbüller.
bakma anlam dolu gözlerle öyle,
daha dinlemedin benden öyküler.
sakın, hiç sır verme, müstear söyle,
bahçem de hazana uğrar hep güller,
bakma anlam dolu gözlerle öyle...
leyla, leyla diye bir yola girmiş,
bulanık su gibi, akıp durulur..
kur'an'ı kendine rehber edinmiş,
peşinden kör topal, yürür de durur,
leyla leyla diye bir yola girmiş..
esrarlı gözlerin ufkumda tutma,
gönlümde izleri kalıyor gibi..
ben sevda tanımam Leyla'dan başka,
beni, benden çekip alıyor gibi,
esrarlı gözlerin ufkumda tutma..
yalan yanlış vurup, gönül telime,
gittiğim yolları başa çevirme...
uğraşma boşuna başka bestem yok.
şaşıp ta yeniden başlasam aşka,
ben sevda tanımam, leyla'dan başka.
fena halde ... şairdir. Üç noktaya gelecek ifadeyi, aşağıdaki incelemeden sonra bizzat siz doldurursunuz artık.
parantezler içinde şairlerin isimlerinin baş harfi kullanılmıştır. Ahmet Günbay yıldız'ın Leyla adlı şiirinin mısraları sırasıyla alınmış, Sezai karakoç'un mısraları dağınık olarak derlenmiştir. AGY'ın nasıl bir derleme çalışması yaptığını daha iyi gösteremezdik. Buyrun bakalım:
AGY: Ahmet günbay yıldız
SK: Sezai karakoç
öter güle karşı bakıp bülbüller,(AGY)
Ulur aya karşı kirli çakallar (SK)
vardır, her yaralı yürekte gurur,(AGY)
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur (SK)
şu yaşlı ağacı sallar da durur... (AGY)
Işıksız ruhumu sallar da durur (SK)
bakma anlam dolu gözlerle öyle, (AGY)
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar (SK)
daha dinlemedin benden öyküler. (AGY)
Henüz dinlemedin benden türküler (SK)
Mısralar Ahmet Günbay Yıldız'ın Leyla, Sezai Karakoç'un Mona Roza şiirinden seçilmiştir.
Her iki şairin dizelerinin de 11'li hece olduğunu da ayrıca belirtelim.
Başkasının yüreğiyle şairlik mi olurmuş?
Şair miymiş?
Adam mıymış?
Edit: Yav kardeşim istediğin kadar eksile de, müslümanım diyen adamın nasıl hırsızlık yaptığına kendince bir açıklama getir, bizi de aydınlat Allah aşkına. hayır biz de adamın günahına girmeyelim hiç değilse...
babama okumayı sevdiren ve babamdan bana kalan manevi mirastır. bana da okumayı sevdiren yazarlardandır.
(bkz: aynada batan güneş)
(bkz: gurbeti ben yaşadım)
lise birinci sınıfta iken Edebiyat öğretmenimin haftada en az 2 tane kitabını okumam için verip tanıştırdığı yazardır.
maneviyata dokunması açısından hele de günümüz gençleri keşke bir gözatsalar dediğimdir.
romanlari, muhafazakar esas oglanin daha acik goruslu ve ayni zamanda basi da acik olan esas kiza asik olmasi seklinde kurgulanan ve istisnasiz her romaninda bu kurgu ve bunun uzerine serpilmis cesitli dramlarla okuyani turk dram filmi izlemis duygusalligi kivamina getiren vasat yazardir.
cocuk sabah namazina neyim giderken kizi gorur hep. sonra ortunuyor tabi.
Sitem, bir dünya yıkıldı, yanık buğdaylar kitaplarını okudum ve hatrı sayılır bir yorum yapabileceğimi düşünüyorum.
Bir kere bu yazarımız hiçbir grubun, hiçbir insani ideolojinin taassubunu yapmıyor. Bizim ülkemizi, bizim değerlerimizi kendine has özgün bir üslupla anlatıyor. Bu yüzden okurken kendinizi eselerin sıcaklığına kaptırmanız da kaçınılmaz oluyor. Bir rus olarak dostoyevsky' i okuduğunuzu düşünün, he işte ona benzer bir his bu da.