demdir,
derya dibinde yangınlar,
kan kesmiş ovalar üstünde mayıs...
uçmuş, bir kuş tüyü hafifliğinde,
çelik kadavrası korugan'ların.
ölünmüş, canım,ölünmüş
murad alınmış...
gelgelelim,
beter, bize kısmetmiş.
ölüm, böyle altı okka koymaz adama,
susmak ve beklemek, müthiş
genciz, namlu gibi,
ve çatal yürek,
barışa, bayrama hasret
uykulara, derin, kaygısız, rahat,
otuziki dişimizle gülmeğe,
doyasıya sevişmeğe,yemeğe...
kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri,
asıl, bizim aramızda güzeldir hasret
ve asıl biz biliriz kederi.
Kendisi şiir yazmaktan öte kelimelere hükmeder. Şiirlerinden karanfil kokusu yükselir. Onu okuduğunuzda yeşil ışık sarar birden odayı. Kara kışın ortasında bile memeletin dağlarına Bahar gelir. Ve öyle bir sevgi olsun istersin ki mertçe, silah namlusu gibi taze...
Gel gelelim,
Beter, bize kısmetmiş.
Ölüm, böyle altı okka koymaz adama,
Susmak ve beklemek, müthiş
Genciz namlu gibi,
Ve çatal yürek,
Barışa, bayrama hasret
Uykulara, derin, kaygısız, rahat,
Otuz iki dişimizle gülmeğe,
Doyasıya sevişmeğe, yemeğe…
Kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri,
Asıl, bizim aramızda güzeldir hasret
Ve asıl biz biliriz kederi.
Şiirlerini kendi Sesinden dinlemek insana müthiş bir huzur veriyor. Konuşmasındaki doğallık sanki yanıbaşınızda en sevdiğiniz bir akrabanızdan, arkadaşınızdan şiir dinlemek gibi.
''Leylim,
Nicesin gene?
Beyninde mi, yüreğinde mi, başka bir yerinde mi, nerendeyse o iNAT yönünü yaratan dokuları öpmek isterim.
Evrende seni özler, seni isterim.
Başkaca hiç.
Ne taktığım, ne de vurulacağım bir nen yok.
Seni.
Sade seni.
Ben iyiyim. O i...lerden henüz bir haber çıkmadı.
Beklettiklerine göre, sonu iyi sanırım. iyi olmasa da takmam. Her dilediklerini yapsınlar.
isterlerse sinirlerimi, etlerimi, kemiklerimi, adımı, sanımı, cımbızlarla tek tek alsınlar. Unuttum. Korkmayı, sakınmayı.
SENi ALAMAZLAR BENDEN.
Tılsım bu işte.
Ayakta, fırtına gibi beni tutan bu.
Kalem tutan ellerine kurban olurum. Yaz ahmet kuluna iki satırcık.
Ha! iş bilen tuttum. Tuğla yapıyorum. Ekmek çıkıyor. Sonbahara -olmazsa ilkbahara- kitabımızı mutlak çıkaracam. Abstrait resimlerini biriktir.
Desenlerin varsa yitirme. Kitabımıza alırız. Ne diyon?
Kulluğum, divâneliğimle ellerini, gözlerini öperim.
Öpüyorum ama doyamıyorum. Mutluluk ya da cehennem bu galiba.
Sana doymak, korkunç ahmaklık olur.
Hadi gel.''
--spoiler--
Vurulmuşum
Dağların kuytuluk bir boğazında
Vakitlerden bir sabah namazında
Yatarım
Kanlı, upuzun...
Vurulmuşum
Düşüm, gecelerden kara
Bir hayra yoranım çıkmaz
Canım alırlar ecelsiz
Sığdıramam kitaplara
Şifre buyurmuş bir paşa
Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız
--spoiler--
Terketmedi sevdan beni
Aç kaldım, susuz kaldım
Hayın, karanlıktı gece
Can garip, can suskun
Can paramparça.
Ve ellerim, kelepçede,
Tütünsüz, uykusuz kaldım
Terketmedi sevdan beni.
kendisi ile tanıştığım efendi ağırbaşlı şair. benim gözlemim buydu. bana sohbet esnasında 'bir yetişkin insanın günde 3 saat iyi uyuması yeterlidir'' demişti. ben o zamanlar çok gençtim ve söyledikleri bana çok tuhaf gelmişti.gençlik işte.
--spoiler--
Düşün, uzay çağında bir ayağımız,
Ham çarık, kıl çorapta olsa da biri
Düşün, olasılık, atom fiziği
Ve bizi biz eden amansız sevda,
Atıp bir kıyıya iki zamanı
Yarının çocukları, gülleri için,
Koymuş postasını,
Görmüş restini.
He canım,
Sen getir üstünü.
--spoiler--
--spoiler--
Ve sen daha demincek,
Yıllar da geçse demincek,
Bıçkılanmış dal gibi ayrı düştüğüm,
Ömrümün sebebi, ustam, sevgilim,
Yaran derine gitmiş,
Fitil tutmaz, bilirim.
--spoiler--
okurken en çok vuran şiirlerin sahibidir.
benim gibi mesleği ruhuna çok işlemiş ve atacağı adımda dahi fayda-maliyet analizi yapan bir insan bile sayfalarının üçte ikisi boş olan hasretinden prangalar eskittim kitabına 25 lirayı sırf kütüphanesinde dursun diye vermiştir.
halbuki çoğu ezberimde.
Çukurovam,
Kundağımız, kefen bezimiz
Kanı esmer, yüzü ak.
Sıcağında sabır taşları çatlar,
Çatlamaz ırgadın yüreği.
Dilerse buluttan ak,
Köpükten yumuşak verir pamuğu.
Külhan, kavgacıdır delikanlısı,
Ünlü mahpusanelerinde Anadolumun
En çok Çukurovalılar mahpustur,
Dostuna yarasını gösterir gibi,
Bir salkım söğüde su verir gibi,
Öyle içten
Öyle derin,
Türkü söylemek, küfretmek,
Çukurova yiğidine mahsustur...
Leyla erbil’e ölümüm dediğini okumuştum. Pek az kişi ölümün kesinliğinin farkında. Ahmed arif de onlardan biri olmalı. Yani umarım bu kesinliğin farkında olarak hanımefendiye ölümüm demiştir. Tabii ki hayat çok güzel lakin ölüm daha kesin.