* Haberin var mı taş duvar?
Demir kapı, kör pencere,
Yastığım, ranzam, zincirim,
Uğrunda ölümlere gidip geldiğim
Zulamdaki mahzun resim.
Görüşmecim yeşil soğan göndermiş
Karanfil kokuyor cigaram
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin.. ***
terketmedi sevdan beni
aç kaldım, susuz kaldım
hayın karanlıktı gece
can garip
can suskun
can paramparça
ve ellerim kelepçede
tütünsüz uykusuz kaldım
terketmedi sevdan beni...
eminim yanlışlıkla edebiyat bölümünü kazanmıştır.
öğretmen olmak için ahmed arif'i duymaya gerek olmadığından varlığı mümkün ve legal olan öğretmendir.
aslında pek güzel olurdu okullarımızda sadece ahmed arif şiirleri okunsa, nazım hikmet şiirleri, fakirt baykurt romanları okunsa. çocuklarımız kemalettin tuğcu öyküleri ile psikolojik eğitim alsa. ticaret liselerinde sosyalist ekonominin gerekleri anlatılsa. bilgisayar dersleri kalksa eskisi gibi daktilografi dersleri verilse. muhasebe derslerinde sadece devletin muhasebesi tutulsa. vatandaşlık dersleri kalksa yerine komün hayatı anlatılsa.
işte o zaman yeni nesil bizi atatürk'ün hedef gösterdiği muaassır medeniyetin ta tepesine çıkartırdı.
hem kim bilir belki böyle bir sistemde yetişen bir öğretmen, kendi meslektaşının "alenen küfreden" diyen bir nesil yetiştirmezdi.
not: ahmed arif okumam, dinlemem. kendisini merak dahi etmedim. öğretmenim. bana da alenen isteyen kişiler olduğunu da öğrendim. illa ki bir adam aranıyorsa sövülecek, kişilere yakın çevresinden başlamalarını tavsiye ederim. belli ki akıl göbek deliğinden aşağılarda geziyor.
sevişin gençler. olmadı okul tuvaletlerinde tatmin edin kendinizi
son not: kendisine hayran bir neslin daha adamın adını doğru yazamamış olmasını hem yaşlarına hem cehaletlerine bağladım anam. bu adamın adı ahmet değil, ahmed şeklindedir. http://img242.imageshack....age=01232008105729hk0.jpg
bu örnekleri çoğaltabilirsiniz efendim, bir anlamı yoktur, hatta hiçbir anlamı yoktur. mesela gazaliyi bilmeyen bir müslümanın, molla sadra'yı bilmeyen bir felsefe öğrencisinin, cemal süreyya'yı bilmeyen bir solcunun, oğuz atay'ı bilmeyen bir türk gencinin, dünyanın en güzel arabistanı nı aptalca ve sığ bir arap düşmanlığıyla değerlendirerek milleti kendisine güldüren sözümona şiir düşkünün, katip çelebi'yi bilmeyen bir tarih öğrencisinin vb. işte bütün bu örneklerin işaret ettiği tek bir yer vardır; orası da topyekun eğitim sistemimizin ve bir ikisi hariç tüm üniversitelerimizin ne kadar sefil durumda olduğu gerçeğinin sabırla keşfedilmeyi beklediği yerdir.
"okuyup da başımıza iş açma" nasihatları ile yetiştirilen bir nesilin eğitmenleridir efendim. çünkü abileri ablaları ahmed arifi, nazımı okudukları için kimisi sokakda yürürken öldürüldü, kimisi cezaevinde kayboldu...
varlığı mümkün ve inatla legal, türk-islam sentezcisi eğitimcilerimizin daktilografi-sosyalizm eşlemesine gülümserken yazmaya başladığımdır.
muhasebe derslerinde sakıp ağa'nın artı-değerine katkı için yetiştirilmiş bir kuşağın vatandaşlık derslerinden algıladığı sosyo-ekonomik boyutlardan öte vatan-millet-sakarya triosuna ve müslüman külliyata yatay geçiştir.
evladım, (evladım diyorum çünkü biz öğrencilerimize bu şekilde hitap ederiz, ne de olsa sen de en azından ismi doğru yazmayı öğrendin bizden) dünyayı gözlüksüz seyretmenin objektiviteye olan faydalarından bahsederken biraz şekilcilik yapmışsın. iki lafın arasına necip fazıl'ı da karıştırıp ortaya güzel ve bol oy toplayacak bir meze çıkartmışsın. acılı olmasın meze bak benden söylemesi. tuvalet yerine sözlüğe başvurur böyle abuk subuk entryler girersin. malum acının fazlası ifrazata neden olur.
hala takıldın kaldın necip fazıl'a. neymiş "sen ahmed arif'i duymadın ama necip fazıl'ı nasıl duydun da öğretmen oldun?" işte bu nedenle öğretmenler var. siz yeni nesile üç kuruşluk dünya dertlerini anlatmak için.
biz necip fazıl'ı duyarken öğretmen olmak için duymadık. ahmed arif'i de öğretmen olmak için terketmedik. senin beyninin içerisindeki küçük tıkanıklıklar bunu anlayamadı yine. öğretmen olmanın şartı aynı anda hem necip fazıl'ı hem ahmed arif'i duymak değildir. ikisi de tercih meselesinin bir sonucu. bak ben seni az daha aydınlatayım; 657 sadece bir sayı değildir. öğretmenleri bağlayan bir kanundur. bir de 1739 sayısı var. o da öğretmenleri ilgilendiriyor. orada öğretmen olmak için gerekli yeterlilikler var. o kanunları bir word belgesine kopyala-yapıştır. sonra da metin içerisinde arama yaptır. ahmed arif veya necip fazıl kelimeleri geçmez. ama dikkat et ahmet diye değil "ahmed" olarak arat. artık bu bilgiye vakıfsın ne de olsa.
normal karşılanması gereken durumdur. bu eğitim sisteminde onu öğretmen yapanların da bilmediği şüphe götürmez bir gerçektir. yok sayarak kendilerini ve gelecek nesilleri cahil bırakmaktan başka bir şey değildir yaptıkları. nazım hikmet'i yok sayarlar ama ahmed arif'ten zaten bihaberdirlar bunlar...